Bir dahiden hayat dersleri

HABERİN olmuştur...

Haberin Devamı

 

Dünyanın yaşayan 100 dahisinden biri kabul edilen Ukraynalı ressam Ivan Marchuk İzmir’e geldi. Yemedim, içmedim; “Dur bakalım şu dahi dedikleri de neymiş? Hem bizim ondan neyimiz eksikmiş?” gibi sorular kafamda uçuşa uçuşa, koşarak yanına gittim. Niyetim sana “Amaaan işte dahi dediklerini de gördük. Senin, benim gibi o da 2 gözlü bir fani ve üstelik bizim esnaf lokantasında kuru fasulye, soğanı afiyetle yedi” gibi bir çıkarımda bulunmak. Hani, oh şöyle bir derin nefes alıp bünyemizi rahatlatalım. Sonra koltuklarımıza yayılıp dizimizin birinci sezonundan ikincisine geçerken, “Kız bak işte bize de imkanlar verilseydi değil yüz, on dahi arasında olurduk. Kimbilir NASA’larda ne kral tahtlarına otururduk” diyelim diye.
Ve fakat bir yandan da ne yalan söyleyeyim... Gözlerinden çeliği delen ateş, yanaklarından al al zeka fışkıran, elindeki rubik küpün 6 rengini zırt zırt 3 saniyede 3 hamleyle yerine oturtan, koca bir karatahta önünde dünyanın en çözülemeyen fizik problemini (saç kremsiz yıkandığı için kördüğüm olmuş ancak buna rağmen ne hikmetse beline kadar uzanan saçları tek bir sinek kaydı tarak dokunuşuyla çözer gibi) çözen biriyle karşılaşmayı da içten içe korkarak bekliyorum. Neyse ki konuyla alakalı belgesel çekiyorum. Randevumu almışım. Soru sormaya da gözlem yapmaya da bol bol vaktim var.

Haberin Devamı

GÖRÜNCE ASLA UNUTAMAZSIN
Ivan Marchuk’un ‘Düşsel Detaylar’ adlı sergisi 1 gün sonra açılacak. Ve ben onunla buluşmak üzere muhteşem ekibimle (Fehmi, Gülçin, Selma) ve ressam olma sevdalısı onunla tanışmak uğruna okulunu asan oğlum Cem’le henüz ziyaretçiye kapalı, bomboş Folkart Galeri’ye giriyorum. Aaaa o da ne? Sergi hazır. Duvarlarda Marchuk’un eserleri. Her biri alır, karşısına çiviler seni. İnan kıpırdayamazsın. O kadar olağanüstü. O kadar özgün. O kadar nefesini yutarsın. İnce ince oya gibi işlenmiş detaylar. Bunu yapabilmek için ya deli olmalısın ya dahi...
Adam dahi. Ama en büyük özelliği de bence şu: Bugün gördün ya onun eserlerini, bir daha asla unutamazsın. Sana 180 yıl sonra yepyeni bir resmini gösterdiklerinde Agatha Christie’nin dedektifi Hercule Poirot titizliğinde “Bu O” dersin. “Bu, O!.”
Bir resim görüyorum. “Cem koooooş, hemen buraya!” diyorum. Sanki resim topuklayıp kaçacak. Tam o sırada Cem galerinin en öteki ucundan “Anneeeeee gelseneeeeee, inanamayacaksın!” diyor. Sanki resim duvarda asılı değil de, yüzyılda bir güzel yüzünü gösteren kuyruklu bir yıldız gibi kayıp yok olacak. Düşün, bütün ekip boş galeride bu haldeyiz. Selma kooooş, Fehmi gööör, Bilge topu at, Gülçin ip atla.
Aman UFO kaçıyor sanki.

Haberin Devamı

Bir dahiden  hayat dersleri

KENDİLİĞİNDEN OLUŞUYOR
Derken 82 yaşındaki Ivan Marchuk geliyor. Yanında yine bu gezmelere doyamayacağın serginin de fikir babası Folkart Galeri Genel Koordinatörü Fahri Özdemir’le. Marchuk, Albert Einstein’a benziyor. Tabii bir insanın dahi olup olmadığını anlamak için ne tipine, ne kuru fasulye sevip sevmediğine bakacaksın. Nihayet anladık, geçtik bu soruyu.
Bir dahinin aynası, eserleri. O zaman dinle söylediklerini; “Fabrikaya giden işçiler gibi, her sabah 07.00’de stüdyoma gidip resim yapmaya başlıyorum. İşçilerden tek farkım 365 gün boyunca hiç tatil yapmıyorum. Stüdyomda olamasam da İzmir’e gelirken uçakta yaptığım gibi gözlerimi kapattığım an, resim yapmaya başlıyorum. Akademide profesörler teknik anlatırken, ben sıradan bir ressam gibi yetiştirildiğimi ama böyle olmak istemediğimi anladım. Ve sadece kendi istediğim resimleri yaptım. Böylece ‘Ruhumun Sesi’ adlı ilk sergim ortaya çıktı. Dünyada benim geliştirdiğim, bana özgü 13 tekniğin ortaya çıktığı gibi... Nasıl bir resim yapsam, diye düşünmem. Resimler kendi kendine oluşur. Ellerim otomatik çalışır. Peyzajları 4 günde, grafikleri birkaç dakikada bitirebilirim. Bir resmi yapma sürecim 2 haftayı bulursa, sıkıldığımı anlayıp o resmi bırakırım. İnsanların ne düşündüğünü önemsemedim. Sadece kendi istediğim resimleri yaptım. 100 dahi arasında gösterilmeme şaşırdım. Hayatım hiç değişmedi. Sadece beni kıskanan insanlar varmış, onlar ortaya çıktı.”
“Koltukaltımda yabancı kargalar beslemişim” demişti kuzenim Melda, bize tıslaya tıslaya... Biz daha hepimiz çocukken ve kimbilir onu neden kızdırmışken?

Haberin Devamı

Bir dahiden  hayat dersleri

HİÇBİRİNİ SATMIYOR
Kızgınlıktan kaynaklı şaşkınlıktan dolayı, iki deyimi “besle kargayı oysun gözünü” ve “koynumda yılan beslemişim”i tek bir tencereye atıp, ikisinden çorba pişirip, sentezlemişti. Şimdi ben Ivan Marchuk’un eserlerini anlatırken bir sürü güzel lafı, sözü, deyimi, atasözünü havalarda tokuşturup tek bir tencereye düşürmek, O’nun sıra sıra dağları kapsayan olağanüstü eserlerini minnacık ama çok değerli bir pırlantaya dönüştürmek istiyorum...
İzninle sevgili okur. Bu arada şunu da bil; Marchuk hiç bir resmini satmıyor. Herkesin her şeyi oluk oluk, bağıra çığıra, üstünü başını yırta yırta sattığı bu dünyada.
Pes diyorum. Vallahi.

Yazarın Tüm Yazıları