Tullaa dünya markası olma yolunda

“Her şey tepetaklak gidiyor” yazmıştım.

Haberin Devamı

“Bombalar patlıyor tepemizde, bir tane mi güzel haber olmaz bu memlekette?” Sonra da demiştim ki, “bundan böyle bir kaç hafta boyunca size umut veren hikayeler yazacağım, başaran kadınların hikayelerini”. “Olmaz, yapamazsın, bu erkek işi, altından kalkamazsın” diyenlere inat; etrafına umut olan, ilham veren, istihdam yaratan, yılmayan, çalışan, sabahın 6’sında dükkan açan, üretimin başına geçen, hayal gücüyle sınırları zorlayan kadınlar. Ve ilk hikaye geçtiğimiz hafta, bütün o parlak kariyerini bir tarafa itip eşi-çocuğu İstanbul’da yaşarken, İzmir’e dönüp babasının boyoz fırınını devralıp kepenk kapatmayan Berrin Akar Rasuli’nin hikayesi ile başlamıştı.

Tullaa dünya markası olma yolunda

Haberin Devamı

O kadar çok paylaşıldı, o kadar güzel mailler, yorumlar geldi ki... Berrin’in hikayesi umut oldu, ilham verdi bir çok kadına. Bugün bir başka ilham veren “başaran kadın” hikayesi var sırada... 2011’de kızlarına ördüğü battaniyelerden yola çıkıp bugün Türkiye’nin en ünlü mağazalarında satılan çantaları ile atölyelerinde 70 küsur kadına istihdam sağlayan bir anne-kızın hikayesi... Çünkü, kadın isterse her şeyi yapar. Her zorluğun üstesinden gelir. Sizin de varsa etrafınızda böyle kadınlar, yazın bana hikayelerini. Birlikte umutlanalım bu ülke için.

 

 

El örgüsü battaniyeden, arzu nesnesi çantalara

 

Tülay Arslan 29 yıllık mutlu bir evliliği olan, hayatı boyunca çalışmış, çabalamış, yılmamış, vazgeçmemiş girişimci bir kadın. Foça doğumlu, çocukluğu anneannesinin kendisine aldığı ip ve tığlarla bir şeyler örmeye çalışarak geçmiş. Liseden sonra 2 yıl resim seramik okumuş. 2011’e dek, kızlarına, kızlarının arkadaşlarına, kendi arkadaşlarına, koltuğunda oturduğu yerden battaniyeler, şallar, örmüş. O kadar beğenilmeye başlamış ki, renkler, desenler, modeller, etrafındaki herkes ister olmuş. Zaman içinde ip aldığı dükkanlarda, toptancılarda örgü örüp para kazanmaya çalışan kadınlarla tanışmış. Gide gele ilişkileri güçlenmiş, yavaş yavaş yetişemediği işleri bu emekçi kadınlara vermeye başlamış. Onun başladığı, rengini, modelini belirlediği işleri emekçi dostları bitirmeye başlamış. Her biri, yakınını komşusunu getirmeye başlamış, komşuma da iş var mı diye. Onlar kazanmış, Tülay Hanım’ın evi örgü ve kadınlarla dolmuş. Onlar Tülay Arslan’a, o da tüm o kadınlara yardım etmiş.
Günlerden bir gün, üniversiteyi bitiren kızının “anne sen niye bunu işe dönüştürmüyorsun? Hem senin hem de birlikte çalıştığın tüm bu kadınların bir düzenli geliri olur” ısrarı ile daha çok kadına ulaşabilecekleri, daha kullanışlı, kadınların günden geceye yanlarından hiç ayırmayacakları el işi Tullaa markalı çantalar çıkmış ortaya. Henüz prototip aşamasındayken Alaçatı’daki Sign in mağazasının sahibi Yasemin Astarcıoğlu ile tanışmışlar, yaptıkları çantalar çok beğenilince ilk kez 2012 yazında Alaçatı’da satılmaya başlamış.

Haberin Devamı

Tullaa dünya markası olma yolunda

Alaçatı, İstanbul, Ankara, Bodrum ve Güney Afrika’da; yakında İspanya’da

 

Tullaa markalı çantalar bugün doğduğu yer Sign in’de var. Beymen’in İstanbul’daki 5 mağazasında, ayrıca Antalya ve Mersin şubelerinde satışta. Yalıkavak Marina’daki mağazada satışa sunulan tek Türk çanta markası. Güney Afrika’da var. İspanya’dan gelen bir teklif var. Mango’nun, Burberry’den gelen kreatif direktörü çantaları görüp çok beğenmiş, bağlantıya geçmişler, belki de çok yakında İspanya’da da satışa sunulacak.

Tullaa dünya markası olma yolunda

 

Kıssadan hisse; kadınlar inanırsa her şeyi başarır

 

İşte böyle, Tülay Arslan’ın 2011’in soğuk bir kış günü kızlarına ördüğü battaniye ile başlayan hikayesi, bugün kızının da yeni nesil bakışı ile belki de bir dünya markası olma yollunda.
Tek başına çıktığı bu yolda, hayallerini paylaşan diğer kadınlarla büyüdü ve çoğaldı.
En çok önem verdiği şey, Tullaa markası... İçini ören her kadının yaptığından memnun ve mutlu olması. Fiyat belirlerken beraber karar vermeleri. Her seferinde ne istiyorsun bu emeğine diye sorması. Haftanın 3 günü açık olan atölyede, Tülay Hanım’ın pişirdiği öğle yemekleri ve herkesin evinden sevgiyle taşıdığı kek-börek-kurabiye ile geçinip gitmeleri.
Bu hikaye de bana umut verdi. Size de versin. Çünkü bir bıraksalar, bir gün biliyorum ki, bu ülkeyi, kadınların iflah olmaz iyimserlikleri, bitmek bilmeyen azimleri kurtaracak.

Yazarın Tüm Yazıları