Bir uzak, bir yakın

Kurban Bayramı tatilinde Ankara’da kalmayacak olanlar için -popüler ve gürültülü yerler dışında- ruhunuzu dinginleştireceğiniz lezzet ve ağız tadında “bir uzak, bir yakın” mekân önerilerim var. Biri kuzey, biri güney... Ama ikisi de Anadolu.

Haberin Devamı

UZAK

* Yalnızlığı çok seversek, bir gün o da çekip gider mi?
Oğuz Atay

FETHİYE/KAYAKÖY

Bir uzak, bir yakın

Yaklaşık 100 yıl öncesine kadar yaşam dinamiği ve üretici toplumu ile çevresine hayat veriyordu Kayaköy. Levissi adı da, 1923 yılında yapılan mübadeleyle, 6 bin 500 civarı yaşayan Hıristiyan Rum da Anadolu’yu terk etti. Geriye şehrin hüznü ile sessiz sokakları kaldı. Ne geri geldi yaşayanlar, ne şehir uyandı uykusundan.
Heykeltıraş Serkan’la, aşçı eşi Hilal, İstanbul’un gürültülü hayatından kaçarak, Kayaköy’ün hüzünlü sessizliğine geldiklerinde, bu hüzünlü sessizliği huzura dönüştürmenin hayallerini kurmuşlardı. Ve öyle de oldu. Hilal, her sabah erkenden uyanıp o gün hazırlayacağı yemeklerin malzemelerini temin etmek için dağ yolunu kullanarak gittiği pazar yerinin kokusunu da taşıdı mutfağına. Çevre köylünün kendi bahçesinde azar azar yeşerttiği sebze ve meyveyi, birkaç hayvanından elde ettiği süt ve süt ürünlerini, yumurtayı kullanarak geleneksel mutfağı, geleneksel yöntemlerle elde edilen malzemelerle yaşatmayı da keşfetti. Anadolu’nun geniş yelpazesinden yaptığı derlemelerle küçücük mutfağından evinin bahçesine yayılan yemek kokuları huzur verdi Levissi sokaklarına. Anadolu Ermenilerinin, nohut ezmesi, soğan, çam fıstık ve tarçınla hazırladığı “topik”i yaptı. Her bölgede yetişen pirpirim (parpar), ya da daha çok bilinen adıyla semiz otu, domates, piyaz soğan, kırık zeytin ve kapari ile hazırlanan “pirpirim piyazı” yaptı. Tahin helva ve yeşil elmayı harmanlayarak “fırın helvası” yaptı. Kastamonu’dan “incir uyutması”nı uyandırdı, restoranın adını da “İncir” koydu. Boşverin gürültüyü... Kayaköy’ün yalnızlığını ve huzura eren sessiz sokaklarını gezin.

Bir uzak, bir yakın

PEKMEZLİ PAPAGANNASİ

Onlarca yıl evvel Kayaköy’de yaşayan Rumlar, közledikleri patlıcan, süzme yoğurt, sarımsak, toz biber, ceviz ve tereyağı ile hazırladıkları yemeğe “papagannasi” diyorlardı. Sevgili Hilal, sarımsak, tereyağı ve cevizi çıkardı. Süzme yoğurda buladığı köz patlıcanın üzerine, halis üzüm pekmezi ile Antep fıstığı serdi. Tadı nasıl mı oldu? İyisi mi siz gidin tadın. Bu toprakların zengin kültürünü daha çok seveceğinize eminim.

Bir uzak, bir yakın

YAKIN

Haberin Devamı

* Gözden ırak gönülden de ırak olur mu efendimiz? –Hayır Olric. Yüreğinde yer açıp oraya oturttuğun her kimse, seninle birlikte gider her yere.
Oğuz Atay

İNEBOLU

Bir uzak, bir yakın

Şair ve yazar Oğuz Atay’ın güzel sözleriyle başladım. Ankaralı biliriz ama doğum yeri Kastamonu-İnebolu. Huzurun anavatanı da denebilecek nitelikte bir dinginliğe sahip İnebolu. Aşı boyalı evleri ve geleneksel mimari yapının ender korunduğu şehirlerden. Güneşin sükunetle denize inerken, ruhunuzu okşayacağı anların keyfini anlatmak için Oğuz Atay olmak gerekebilir belki ama siz siz olun bu duyguyu yaşamayı geciktirmeyin.

KÜRE ORMANLARI/ECEVİT ÇORBASI

Ankara’dan İnebolu’ya giderken Çankırı, Ilgaz ve en yüksek nokta Derbent’ten geçerek Küre ormanlarına girersiniz. Temiz hava acıktırır, yol boyunda “Emin Abi’nin Yeri” açlığı gidermek için biçilmiş kaftan. Belki de ülkenin en iyi sahanda yumurtasını Emin Abi yapıyor ama asıl mesele Ecevit çorbası. Adını 700 yıllık kervanların uğrak yeri tarihi Ecevit geçidindeki, Ecevit hanından alan çorba o gün bu gündür aynı yöntemle pişiriliyor. Soğuk suda birkaç saat bekletilen pirinç yine soğuktan suyla lapa haline gelene kadar haşlanıyor. Yumurta sarısı, süzme köy yoğurdu ve unla hazırlanan meyane çırpılarak su ilavesiyle birlikte pirince katılıyor. Kıvam bulana kadar karıştırılarak kaynatılıyor. Servis edilirken üzerine nane serpilip kızgın tereyağı coss ediliyor. Orman kokusu ve manzarası eşliğinde kaşıklanıyor.

Bir uzak, bir yakın

Yazarın Tüm Yazıları