Yine bayram yine Deniz Seki hapiste

Haberin Devamı

NE yaptıysa, ne ettiyse bir türlü ikna edemedi insanları.
Kanun maddesinin bir bendinin yorumu yüzünden hapiste...
Onu, o zıkkımın ticaretini yapıyor saydılar, arkadaşlarıyla birlikte kullandığı için.
Oysa, bu ülkede biliyorsunuz kullanmak değil, satmak suç...
Tamam, tasvip edilecek bir yanı yok ama bir sürü kullanıcı var ancak hapiste olan bir tek Deniz Seki.
Hangi akıl inanır bu işin ticaretini yaptığına, ne paraya ihtiyacı var ne de özgürlüğünü böyle riske atmaya...
Beğenilen, sevilen bir şarkıcı...
Aç kalacak hali yok ya...
Buradan elde edeceği gelire muhtaç değil ki...
Sokaklarda bonzai satıp gencecik insanların ölümüne sebep olanlar ellerini kollarını sallayarak dolaşıyorlar...
Uyuşturucuyla mücadelenin simgesi olarak Deniz Seki hapse atılıyor...
“Hamili kart yakinimdir” olmayınca, böyle oluyor.
En son Anayasa Mahkemesi de Deniz Seki’nin yeniden yargılanma itirazını reddedince, gerekçelerini hukuka uygun bulmayınca Deniz Seki’nin yapabileceği bir tek bir şey kaldı.
İç hukuk yolları bittiği için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurmak...
O da onu yaptı.
Ne yazık ki Türkiye’de işler böyle oluyor. Pınar Selek davasında olduğu gibi. Biri sana takıyor, oradan kurtardıysan, buradan saldırıyor, bir yerden beraat ettiysen, bir başka yerden dalıyor.
Netice de hayatı sana zehir ediyor.
Avrupalı hukuk insanlarının bu davayı daha medenice yorumlayacağını umarak Seki’nin özgürlüğüne kavuşacağı günleri bekliyoruz...

Haberin Devamı


Çocuğunuzu başkasıyla kıyaslamayın!

ANNE-babalığın prospektüsü yok.
Özgür Bolat sayesinde kızım Alya ile ilişkimde yanlış yaptığım şeyler olduğunu fark ettim.
Bolat, akademisyen, konuşmacı, Öğretmen Liderliği Programı kurucusu, TEV danışmanı, aynı zamanda hurriyet.com.tr yazarı. Ve benim arkadaşım. O, Boğaziçi, Oxford ve Cambridge mezunu bir eğitim bilimci. Kafası çalışan bir adam. www.ozgurbolat.net’ten yazılarına ulaşabilirsiniz. Ulaşın. Ezber bozan bir anlayışı var, çocuğu olan herkes bu adamı dinlemeli, okumalı.
Bir süre önce röportaj yaptım. Bir röportajcı olarak hangi röportajın ne kadar paylaşıldığına bakıyorum, Özgür’le eğitim üzerine yaptığım röportaj inanılmaz çok paylaşıldı, dehşete düştüm, o zaman anladım ki, anne-babalar aslında doğruyu bulabilmek için bayağı bir çaba gösteriyor. Ben en çok şu iki konuda kendisinden faydalandım, sizinle de paylaşmak istedim.

Haberin Devamı


Ben dilini kullanmaktan kaçının

Anne-babalar, “Bu kadar bilgisayar karşısında olma, üzülüyorum” ya da “Dersini yapmıyorsun, üzülüyorum” gibi söylemlerden kaçınmalı. Çünkü bu gibi durumlarda çocuk kendi duygusunu değersizleştirir, bir insanın duygusu başkasına bağlı olduğu düşüncesine kapılır. “Annemin üzülmemesi bana bağlıysa, benim duygum kime bağlı?” sorusuna cevap aramaya başlar. Oysa insanın üzülmesi ya da mutlu olması kendi elindedir. Çocuğun görevi anne-babasını gururlandırmak değil, kendisi için başarılı ve mutlu olmaktır...


85 alan çocuğa100 alan var mı diye sormayın


Çocuğunuzu başkasıyla kıyaslamayın. Çünkü böyle yaptığınızda, referans noktası başkası olur ve çocuk elinden gelenin en iyisini yapsa da mutsuz olur. Zamanla mutluluğu başkasına bağlamaya başlar. Mesela çocuğunuz, “85 aldım” deyince, “100 alan var mı peki sınıfta?” diye sormayın. Sorarsanız onda, “Benim değerim diğer insanlara göre belirleniyor” algısı oluşur ve “Ben, sadece ben olduğum için değerliyim” duygusunu kaybeder. “Başarılı olursam, param olursa, statüm olursa, değerli olurum...” demeye ve dış etkenlere bağlı bir mutluluk anlayışı geliştirmeye başlar. Oysa unutulmamalı ki, bir insan sürekli başarılı ya da zengin olamaz. Ve anneler-babalar çocuklarını koşulsuz sever, sevmeli!

Yazarın Tüm Yazıları