Onurcan’ın ismi bu burslarla yaşayacak

Tırabzandan kayarken hayatını kaybetti ama...

Haberin Devamı

BİR annenin, bir babanın yaşayabileceği en büyük acı nedir? Evlat acısı. İşte onlar (Fikret ve Gülşen Coşar) bunu yaşadı. Geçtiğimiz yıl bu zamanlardı. Onurcan, İTÜ’de ders çıkışı, neşe içinde tırabzandan kayarken, dengesini ve hayatını kaybetti. Babası Fikret Coşar, Türk Eğitim Vakfı’nda onun adına bir burs fonu oluşturdu. Şimdi hepimizden destek bekliyor ki, o yardımlarla, imkânları yeterli olmayan gençler Onurcan’ın tamamlayamadığı hayallerini gerçekleştirebilsinler...


Onurcan’ın ismi bu burslarla yaşayacak


Onurcan Coşar sizin oğlunuz, bizim de Tarsus Amerikan Lisesi’nden kardeşimiz. Geçen sene bu zamanlar hayata gözlerini yumdu. Evlat acısı insanın başına gelebilecek en korkunç şey olsa gerek, Allah sabır versin. Okurların hatırlaması açısından oğlunuzun başına neler geldiğini anlatır mısınız?

Onurcan, İTÜ Makine’de okuyordu. Birinci sınıftı. O gün çok neşeli, dersten çıkıyor, sırtında çantası, elinde fotokopileri merdivenlerin tırabzanından aşağı kayıyor. Maalesef dengesini kaybediyor ve düşüyor...

Arkadaşları yanında mı?

Evet. İngilizce dersinden çıkmışlar. Onurcan tırabzandan aşağı kayarken şarkı söylüyormuş. Her şey bir anda olmuş. Ne eşim ne ben daha fazlasını sorduk. Zaten yüreğimiz kaldırmıyor. Sadece çok neşeli olduğunu ve şarkı söyleyerek dersten çıktığını biliyoruz.

O gün sabah güne başladığınızda herhangi bir farklılık var mıydı?

Hayır, bizim için normal bir gündü. Benim toplantım vardı, erkenden çıktım. Eşim her zamanki gibi Onurcan’ı öpmüş ve kapıdan yolcu etmiş. O gün arkadaşlarıyla buluşacaktı. Tam evden çıkarken durmuş ve annesine, “Dönmezsem üzülme olur mu?” demiş. Yani dönmeyebileceğini hissetmiş aslında...

Nasıl düşmüş tırabzandan? Bir telaş hali mi sebep? Yoksa anlık bir dikkatsizlik mi?

Aslında dikkatli bir çocuktu, böyle bir şey nasıl oldu biz de hâlâ bilemiyoruz. Ama daha önce de o tırabzandan kaymış. Belki de onun hakkında bilmediğimiz tek şey buydu. Biz tahmin edemeyeceğiniz kadar birbirine yakın ve açık bir aileydik.

İnsanlar üçüncü kattan düşüyor, hayatta kalıyor. Onurcan 7 metreden düşüyor ve hayatını kaybediyor. Nasıl izah ediyorsunuz bu olup biteni?

Kader dışında hiçbir şeyle edemiyorum! İnsanlar daha feci kazalar geçiriyorlar, bir şey olmuyor. Bizim oğlumuza oldu. Onu bir daha hiç görmeyecek olma fikri içimizi yakıyor. Geçen sene evlilik yıldönümümüzü Onurcan ve küçük oğlumuz Yiğit’le birlikte kutladık. Orada bizden habersiz, annesine ve bana minik bir video çekmiş. Bu sene fark ettik, “Umarım kardeşimle birlikte daha birçok evlilik yıldönümünüzü kutlarsınız!” demiş. Kendisinden hiç bahsetmemiş. Sanki gideceğini biliyormuş gibi...

Çok, çok fena...

Evet. Öyle bir acı ki, yeryüzündeki en kötü insanın başına bile gelmesin!

Sizin nasıl haberiniz oluyor?

Cep telefonundan eşimi arıyorlar, o da beni aradı. Gittiğimde göremedim bile oğlumu. Acilen ameliyata aldılar. 7 gün mücadele etti ama maalesef. Bir kez bile gözlerini açamadı...

İnsan bir mucize bekliyor mu? “Asla ölmez, ölemez!” gibi şeyler düşünüyor mu?

Evet. Önce ölebileceğine inanmıyorsunuz. Ama bir noktadan sonra direnciniz kırılıyor. Yine de son ana kadar gitmesin diye dua ediyorsunuz. Onbinlerce, belki yüzbinlerce insan dua etti onun için ama nafile...

İnsan, evladı hastanede yatarken, “İsterse komada olsun, yeter ki hayatta kalsın...” diyor mu?

Son günlerdeki tek duamız buydu. Yeter ki dursun. Yeter ki bizimle kalsın. Ona dokunabilelim.

Peki karı-koca bu tarifi olmayan acıdan sonra hayatınız nasıl değişti?

Işığımız gitti. Elektrik düğmesi gibi, Ayşe Hanım. Düğmeyi kapatıyorsunuz ve ışık kapanıyor. Pat diye o ışık söndü bizim hayatımızda. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak tabii ama bir oğlumuz daha var. Yiğit de bize Onurcan’ın hediyesi. Onurcan’ın doğumu çok problemli oldu. Bu da bizi çok korkuttuğu için, ikinci defa aynı şeyi yaşamak istemedik. Ama Onurcan 9 yaşındayken, “Lütfen” dedi, “Benim bir kardeşim daha olsun. İtiraz etmeyin, erkek olacak, adını da Yiğit koyacağım. Bana inanın hiçbir problem olmayacak!” dedi. Gerçekten de öyle oldu. Bizi şimdi hayata tutunduran 11 yaşındaki diğer oğlumuz.

Bazı günler hâlâ yaşıyor gibi geliyor mu?

Her gün yaşıyor gibi geliyor. Her an yanımızda. Bir anımız bile onsuz geçmiyor.

En çok hangi zamanlar aklınıza düşüyor ve en çok nesini özlüyorsunuz?

Her şeyini. Yüzünü, gülüşünü, bakışlarını, sevecenliğini, kokusunu, sesini... Çok güzel gitar çalardı Onurcan. Müzik hastasıydı. Sabah kahvaltısında, bir yere gittiğimizde, bir müzik dinlediğimizde... Hep bizimle.

Eskiden hayata nasıl bakıyorsunuz, şimdi nasıl bakıyorsunuz?

Biz çok çekirdek bir aileydik. Çok mutluyduk kendi kendimize. Hayatla barışıktık. Bunlar bir anda kesildi tabii. İlk dönemler çok kötü günler geçirdik. Hâlâ geçiriyoruz ve destek alıyoruz. Acımızı yönlendirmeyi öğrenmeye çalışıyoruz.

Annelere ve babalara vermek istediğiniz bir mesaj var mı?

Evet. Çocuklarını çok sevsinler. Çok. Her fırsat bulduklarında öpsünler, koklasınlar. Günde bin defa öpebiliyorlarsa, öpsünler. Bundan hiç imtina etmesinler.

Onun adının yaşatılması için neler yapıyorsunuz?

Onurcan yaşındaki başka gençlere eğitim imkânı verebilmek istiyoruz. Türk Eğitim Vakfı’yla bağlantıya geçtik. Onurcan Coşar için TEV çatısı altında bir burs fonu oluşturduk. Destek olabilen herkese minnettar kalırız. Şu an bir öğrenci okumaya başladı, hem de Onurcan’ın bölümünde. Bunu artırmak istiyoruz. Daha çok gence destek olmak istiyoruz. Artık hayatta iki amacımız var. Bir tanesi Yiğit. Onu iyi bir insan olarak yetiştirebilmek. Öbür amacımız da Onurcan’ın gerçekleştiremediği hayalleri gerçekleştirebilecek gençlere destek olabilmek...

Haberin Devamı


BV5769 Onurcan Coşar Burs Fonu Garanti Bankası Mecidiyeköy Şubesi (Şube kodu: 119)
TR97 0006 2000 1190 0000 0019 69 Online bağış için: www.tev.org.tr adresinde ‘Fonlara Bağış’ bölümü.


Yazarın Tüm Yazıları