Kadın cinayeti haberlerini yayınlamamak sansüre girer

Özgecan’dan sonra Manisa’da bir genç kız daha öldürdüler, yaktılar.

Haberin Devamı

Bir süre önce de Bursa’da bir kadını öldürdükten sonra ellerini kestiler.
Üst üste, peş peşe...
İnsanlar, gazete yazılan, televizyonda gösteriler haberlerin, yeni cinayetleri tetikleyip tetiklemediğini tartışmaya başladılar.
Ben baştan fikrimi söyleyeyim.
Kesinlikle yazılmalı, çizilmeli, yayınlanmalı.
Aksini düşünmek bile istemiyorum.
Aksi eşittir sansür.
Zaten fazlasıyla uygulanıyor.
Bir tek kadın cinayetleri kalmıştı.
Ama tabii ki haberin veriliş şekli ve dili çok önemli.
Galatasaray Üniversitesi iletişim Fakültesi öğretim üyesi Doçent Hülya Uğur Tanrıöver’i İzmir’de yakaladım. Kadın cinayetleri araştırması için sahadaydı. Tanrıöever, alanında çok tecrübeli bir iletişimci ve aktivist, onunla sohbetimiz yarın da devam edecek...

Kadın cinayeti haberlerini yayınlamamak sansüre girer


Özgecan cinayetinden sonra, Manisa’da bir genç kız yakıldı, elleri arkadan bağlı olarak. Bursa’da da bir “kesik el cinayeti” ortaya çıkarıldı. Bu cinayetlerin yazılması, sizce “kelebek etkisi” yaratıyor mu? Başka cinayetleri de tetikliyor mu?

Herkes tarafından öğrenildiği, konuşulduğu ve söz konusu vahşetin normal bir eylemmiş gibi içselleştirilmesine katkıda bulunduğu için, evet bir etkisi var...

Nasıl yani? Biz bunları konuşunca, “Aaa ellerini de kesmiş! Vücudunu da yakmış!” deyince, bu fiiler “normalleşiyor” mu?

Evet. Ama hiç kimse sadece gazetede okudu diye ya da televizyonda gördü diye diye ertesi gün, biraz kızdığı birine işkenceler yaparak öldürmez! Yani “Gazetede okudu diye bunu yaptı!” demek doğru değil. Kimilerini hep bir günah keçisi aradığı için, neredeyse “Medya bunları yazmasa, bu cinayetler olmayacak!” demeye getiriyor, öyle bir şey tabii ki yok...


HABER TEK BAŞINA SEBEP DEĞİL

Fakat “Ama”sı var” diyorsunuz, öyle mi?

Evet çünkü ballandıra ballandıra anlatılırsa da, zaten çok “normal ruhlar” olarak kabul etmeyeceğimiz cani kişilikler için, bu yapılanlar bir tür “kahramanlık” modeline dönüşüyor...

O zaman gazetelerde yayınlaması, yaygınlaşmasına ve model oluşturmasına katkıda bulunuyor...

Evet katkıda bulunuyor ama tek başına cinayete sebep olmuyor. Bunun altını çizelim.

Gazetede bu haberleri okumak, CSI filmleri seyretmek, teşvik edici olabilir mi?

Evet olabilir. Ama öncesi var. “Benim oğlum çok kahramandır. Bakın arkadaşını nasıl dövdü!” hikayeleriyle büyütülmemiş olsalar, belki o haberlere bakıp geçecekler..

Yani kişinin yapısı ve nasıl yetiştirildiği de önemli diyorsunuz...

Aynen öyle. Kadınlar üzerinde egemenlik kurmak üzere eğitildikleri, “O benim malım. Gerekirse ben onu cezalandırırım!” mantığıyla yetiştirildikleri için oluyor tüm bunlar...

Teşvik edici olmasın diye intihar haberi eskisi kadar çok yapılmıyor. Haber yapılmıyor diye daha az mı intihar vakasına rastlanıyor?

“İntihar haberi yayınlanmazsa, intihar olmaz!” diye bir şeye ben inanmıyorum. Aynı şey cinayeti haberleri için de geçerli. Bence bu cinayetleri kadınların bilme hakkı var. İnsanların bilgilenme hakkı diye bir şey var. Bu tür tehlikelere karşı nasıl önlem alabileceklerini öğrenebilmeleri için de bu haberlere ihtiyaçları var. Ama haberin yapılma biçimi, haber dili ve sunuş biçimi çok önemli.


KATİL ‘STARLAŞMAMALI’

Yani yazılmaması katillerin işine yarar...

Bence öyle. Bir orta nokta bulmak gerekiyor, bu da basın açısından çok kolay değil. Çok üzerinde durursanız, katil starlaşıyor. “Katilin starı mı olur?” demeyin, maalesef oluyor. Ama haber yapmadığınız takdirde de, işlediği suç, gözlerden ırak kalıyor. O da çok tehlikeli sonuçlar yaratıyor. İnsanların müdahale etmesi, davaya müdahil olabilmesi, bu suça karşı kamuoyu oluşturabilmesi imkansız hale geliyor.

Üstelik, “Bu tür haber yayınlanmasın!” demek, sansür istemek değil mi? Sansürlemek, başka tür sosyal problemler yaratmaz mı?

Kesinlikle! Ama ne yazık ki bu günlerde böyle bir sansür eğilimi var. Belli nefret suçlarını özendiren bir takım ifadelerin kullandığı metinlere düzenleme getirmek başka bir şey, buradan hareketle, “İşte yengesiyle ilişkiye giren kuzenler dizilerde gösterilmesin! Bunları insanları suça teşvik ediyor!” demek başka bir şey...


ŞİDDET PORNOGRAFİSİ

Başka ülkelerde bu tür haberler nasıl veriliyor?

Özgecan’ın öldürüldüğü günün ertesinde, Fransa’da bir trende bir tecavüz vakası yaşandı. Benim okuduğum Fransız gazetesinde, tecavüze uğrayan kişinin fotoğrafı yoktu. Sadece tren fotoğrafı vardı. Ve haber verilirken olguya ilişkin şeyler anlatılıyordu. Hiçbir şekilde ballandırarak yazılmamıştı. Maalesef bizde bu tür haberleri anlatırken şiddettin pornografisi yapılıyor. “Soft porno” bir hikaye anlatır gibi haber yapan gazeteler ve internet siteleri var. Yurt dışında bu tür haberlerde -bulvar gazeteleri hariç- mağdurun ve maktülün fotoğraf kullanılmıyor. Bizde zaten, “Özgecan kızımız” deyimi kullanıldığı anda, cinayeti oluşturan sebepler yeniden üretilmeye başlanıyor...

Nasıl yani?

E çünkü “Genç ve güzel kız çocuğumuz” deniyor. Bu deyişin alt metni şu: “Şöyle temiz, şöyle namuslu, şöyle masum...” Özgecan değil de, onun yerine seks işçiliği yapan travesti bir arkadaşımız öldürüldüğünde de bizlerin canı daha az acımıyor. Dolayısıyla söylerken bile kendimden utanıyorum, çok acı verici bir şey bu, ama Özgecan belki bu kadar güzel olmasaydı, belki daha yaşlı olsaydı ya da okulundan evine dönen, “temiz, masum öğrenci kız çocuğu” değil de, dört kocadan ayrılmış bir dul olsaydı, bu kadar yazılıp çizilmeyecekti. Bir gün sonra benzeri bir cinayet işlendi ama aynı tepki gösterilmedi...

Haberin Devamı


Yarın:
Resmen “kadınkırım”ı yaşıyoruz!

Yazarın Tüm Yazıları