Tutarlılık, düşünceden yoksun olanların son sığınağıdır

Günaydın yepyeni bir günden. Adım adım perşembe gününe de ulaşmış bulunmaktayız. Koskoca ramazan ayını bitiriyoruz. Haziran ayına doğru ilerliyoruz. Haziran ayının genel yorumunu sizlere ayrıca bayram haftasında yapacağım.

Haberin Devamı

İnsanlar tutarlı olmanın arkasına sığınarak düşünmeyi unutuyorlar. Tutarsız olun demiyorum âmâ bazı konularda uzun süre düşündükten sonra fikrinizde bir değişim oluşuyorsa buna doğru ilerlemeniz bir tutarsızlık değildir. Yani özetle tutunduğunuz şey değişebilir. Siz kendinizi geliştirdiğiniz zaman ağırlaşırsınız ve tutunduğunuz şey sizi taşımayabilir zaman onu değiştirmek ve sizi taşıyan bir şeye geçiş yapıyor olmanız bir tutarsızlık değildir. Artık o şey sizi yeteri kadar güçle tutamıyordur.

Bugün diğer günlerden biraz daha duygusal olabiliriz.

Acı veren anılar, onlardan kaçınıldığı sürece rahatsızlık verme güçlerini korurlar. Bugünün vereceği duygusal yoğunluğa karşı hazır olun! Üstesinden gelebilmek için de harekete geçebilme şansını kullanmalısınız. Bazı korkuların üzerine gitmelisiniz o zaman daha iyi başarılar elde edebilirsiniz.

Haberin Devamı

Bugün kendinize şu soruyu sorun;

Yaşamdaki amacınız nelerdir?

Bu soruyu sürekli sorduğunuzu biliyorum aslında ama insan bazı şeyleri süreklilik haline getirdiğinde kazanabiliyor.

Güzel bir bahçeye girdiğinizde amacınız nimetlerinden faydalanmak, güzelliklerini fark etmek, çiçeklerini koklamak, üzümlerinden yemek mi yoksa bağcıyı dövmek mi?

Bu soruya içtenlikle ve yüksek bir farkındalıkla cevap verirseniz şunu fark edeceksiniz: Yaşamdaki amacımız sonuç elde etmek olmalıdır. Eylemlerimizin davranışlarımızın altında yatan temel dürtü bu olmalıdır.

Geçmişte yaşanılan korkuları unutun. Geçmişten ders almazsanız bunla ilgili problemler devam eder. Eğer ders almışsanız bu sizi daha fazla sarsmaz. İhtiyacımız olan şey, öncelikle sakin olmak, sabırlı olmak ve sonuca odaklanmaktır. Çünkü uyumun önemli ayaklarından biri de sabır ve sakinliği koruyabilmektir.

Yaşamın çarklarının istediğiniz gibi dönmesini istiyorsanız, öncelikle olduğu gibi kabullenmeyi bilmelisiniz. Bu da aslında ayak uydurmaktır. Mevcut durumu kabullenmeden, sadece çevremizdekileri kör bir inatla değiştirmeye çalışıyorsak, kaybetmeyi ve sonuçsuz kalmayı, hatta olumsuz sonuçları da göze almışız demektir.

Haberin Devamı

Gelelim günün tavsiyeli hikayesine;

Anthony Burgess beyninde tümör olduğunu ve bunun kendisini bir yıl içinde öldüreceğini öğrendiği sırada kırk yaşındaydı.

O sıralarda beş parası yoktu ve kısa süre içinde dul kalacak olan eşi Lynne’e miras bırakabileceği hiçbir şeyi bulunmuyordu.

Burgess geçmişte hiç profesyonel bir roman yazarı olmamıştı; ama içinde yazar olma yeteneği bulunduğunun her zaman farkındaydı.

Böylece, salt eşine hiç değilse telif haklarını bırakabilmek için, yazı makinesine bir kâğıt taktı ve ilk romanını yazmaya başladı. Yazdığının basılabileceği bile kesin değildi; ama aklına yapacak başka bir şey de gelmiyordu.

“1960 Ocağı sabahıydı. Doktorum tarafından konulan tanıya göre, önümde yaşayabileceğim bir kış, bir ilkbahar ve bir yaz vardı. O yıl, yapraklar dökülmeye başladığında ben de ölmüş olacaktım.” Diye ilk cümlelerine başladı…

Haberin Devamı

O hızla ve telaşla, Burgess yıl bitmeden beş buçuk roman yazmayı başarmıştı. Bunca yapıtı E. M. Forster neredeyse bütün bir yaşam boyunca ancak yazabilmiş; Amerika’nın en büyük yazarlarından J. D. Salinger ise, yine tüm ömründe, ancak bunun yarısını yazmayı başarabilmişti. 

Ne var ki, Burgess ölmedi. Kanseri önce geriledi; sonra da tümüyle ortadan kalktı. Uzun ve dolu dolu yazarlık yaşamında içlerinde en ünlüsü Otomatik Portakal (A Clockwork Orange) olmak üzere yetmişten fazla yapıt üretti. Kanserin ona vermiş olduğu ölüm cezası olmasaydı, bu romanların birini bile yazamayabilirdi.

Çoğumuz Anthony Burgess gibiyizdir; içimizde ortaya çıkmak için bir dış etkenin yaratacağı acil durumu bekleyen bir büyük yetenek saklarız.

Haberin Devamı

İşte size kendi kendinizi motive etme konusunda yararlı bir alıştırma yapma fırsatı. 

“Kendinize, Anthony Burgess’in yerinde olup kanserden bir yıl içinde öleceğinizi öğrenseydiniz ne yapacak olduğunuzu sormaktır…”

“Eğer ben de ancak bir tek yıl daha yaşayacağımı öğrenmiş olsaydım, yaşamımda neleri değiştirir, o son yılımı nasıl yaşardım?

Tam olarak ne yapardım?

Yaşamın kısalığını göz önüne getirmek yararlı bir egzersizdir; çoğu kez, şu anda kullanmadığınız, henüz su yüzüne çıkmamış yeteneklerinizi açığa çıkaracak şaşırtıcı düşünceler uyandırır zihninizde. Denemeye değer olduğunu düşünüyorum. Hayat kısa ve yokuşlar dik. Üzerinize düşeni yaparsanız yorulmadan, kaliteli bir şekilde yaşamdaki asıl yerinizi alırsınız.

Mutlu günler dilerim.

 

 

Yazarın Tüm Yazıları