Ben senin annen değilim!

Tabi ki anneyle başlıyor hayatın sayacı. Erkek çocuğusun, küçüksün, seni koruyan kollayan, her türlü kaprisini çeken bir anne var ilk günden başlayarak. Ne yaparsan yap, hangi hataya düşersen düş, seni olduğu gibi kabul eden, ne tarzda belli ederse etsin, seni karşılıksız seven bir anne var.

Haberin Devamı

Sonra büyüyorsun. Zaman geçtikçe, top kafa, sevimli erkek çocuğundan tembel hayvan gibi bir şeye dönüşüyorsun. Oranı buranı kıl bürüyor, mesela dudağının üstünde pis bir tüylenme oluşuyor, sesin çatallaşıyor. Hiç bir şey yapmak istemeyen, durağan, sevimsiz bir ergen oluyorsun. Oysa kendinden bile soğuman mümkünken, seni “yakışıklım” diye seven bir kadın var evde. Nette görmüşsünüzdür; Brad Pitt, Hugh Jackman, Richard Gere gibi karizmanın sözlükteki tanımı gibi tipler bile buluğ çağında tavuk bicisine benziyor!

 

*

 

Hormonların kontrolünde içine kaçık bir hayat anlayışı, gereksiz bir özgüven, “Ne var ya!” tadında atarlı bir psikoloji... Ama sen tüm nemrutluğunla ortalıkta dolanırken bile, seni seven, her çirkef halini beğenen bir kadın var hayatında yahu!

 

Haberin Devamı

İşte o zaman beyninin derinliklerine bir fikir yerleşiyor kimsenin suçu olmadan. Bu fikir sen ölene kadar, zaten her daim çocuk olan basit erkek beyninde iyice bir yer ediyor: “Ben ne yaparsam yapayım, hayatımdaki kadınlar beni olduğum gibi kabul eder!”

 

*

 

Yıllar geçiyor ve bir kız arkadaşın oluyor...

 

*

 

Bu sabit fikri ilişkinin ilk başlarında da sürdürme imkanı buluyorsun. Kız arkadaşına inceden estiriyorsun, kendi bildiklerini dikte ediyorsun, kendi arkadaş grubunla görüşüyor, kız arkadaşının arkadaşlarını öteliyorsun, iteliyorsun. Kızın erkek arkadaşlarının altını oyuyorsun, hepsinin başına bir ‘O’ koyuyorsun. Mesela, “O Selim denen herifin niyetini biliyorum ben!” diye gürleyebiliyorsun. Tabi, dediğim gibi, ilk başlarda.

 

 

İlk başlarda diyorum, çünkü kadın denen kompleks yapı, senin erkeklik adına gösterdiğin bu testosteronlu davranışlarına izin veriyor. Seni tartıyor, ödün verebildiği kadar veriyor, sınırları belirliyor, ama sen sınırları bile fark etmiyorsun, hüküm sürdüğünü sanıyor, yanılıyorsun.

 

*

 

Haberin Devamı

Sonra işler daha da çetrefilleşiyor. İlişki ilerliyor, zaman akıyor, her şey gelişiyor. Sadece erkek olarak sen gelişmiyorsun. Zaten hiç gelişmiyorsun da, ilişki içinde de, ilk günkü gibi denyo, sakil bir pozisyonda duruyorsun. O yüzden ilişki her duvara tosladığında şaşırıyorsun. “Ne oldu ya şimdi, ben ne yaptım?!” diye delleniyorsun. Her şeyin bir anda değişmesine, basit bir mekanizma olduğun için şaşırıyorsun. Oysa bir şey olduğu yok. Birlikte olduğun son derece sofistike beyin, artık bazı konulara müdahale etmeye karar verdi. Senin bu langır lungur yaşadığın hayatı daha önceden belirlediği sınırlara sokmak için önlemler almaya başladı.

 

Önce sana kendi hayatının da en az seninki kadar önemli olduğunu hissettiriyor. Anlıyor ama şaşırıyorsun. Türlü şekillerde “Hep senin istediklerin olmayacak beyefendi” dediğinde algılıyor ama içten içe reddediyorsun. “Böyle yaparsan beni kaybedersin” cümlesini duyduğunda, kendini sınırlamaya çalışıyor ama kendine yontan beyninle değerlendiremiyorsun. Eski şımarıklığını bırakmak istemiyorsun.

 

*

 

Haberin Devamı

Hırçınlaşıyor, sınırları itip kakıyor, türlü kavga çıkartıyorsun. Sakinleşmenin ve durup düşünmenin çözüm olduğunu anlayana kadar; bolca gereksiz, mutsuz an yaşıyor, yaşatıyorsun.

 

Bu arada şanslıysan ilişkin devam ediyor, değilsen bir çok ilişki içinde bocalıyorsun.

 

*

 

Ama eninde sonunda bu cümleyi duyuyorsun: “Kendine gel, ben senin annen değilim!”

 

Kendi içinde, en babasından bir şok yaşıyorsun: “Yahu, hani beni her halimle seviyordunuz?”

 

*

 

Arkadaş, seni her halinle seven annendi. Kaprisini çeken, ayağını ovan, günler günler ardına suratsız halini çeken, tüm düşüşlerini yakalayan, seni yukarı çeken, olmadık hezeyanlarını alkışlayan, dibi olmayan hayallerini destekleyen, gelmiş geçmiş tüm başarısızlıklarını başkalarına bağlayan...

 

*

 

Haberin Devamı

Artık karşında başka bir kadın var. Aradaki fark ölçülebilse, muhtemelen sen bir ‘tek hücrelisin’, o ise bir ‘süper kompüter’. O yüzden, o güne kadar, ne çok sınır ihlali yapıp ilerlemiş olsan da; bir adım geriye uzlaşıyorsun.

 

*

 

Şimdi diyeceksiniz ki bu tespitlerin hepsi doğru değil! İnsanları kategorize etme! Herkesi kendin gibi mi sanıyorsun! Bunlar genelde her yazı sonrası aldığım bazı yorumlar.

 

Ama ben hala diyorum ki; hayatı ‘tek yön’ yaşamaya devam edersen, ‘benim yolum doğru yol’ dersen, ‘evin reisi erkektir’ kafasını güdersen, sana daha “Ben senin annen değilim!” denmemiş olabilir, ama böyle devam edersen bir gün denecektir!

 

*

 

Not: Yazımın altına yorum yapabilir, bana Twitter, Facebook ve Instagram’dan ulaşabilirsiniz: @anlatanadam

 

 

 

 

Yazarın Tüm Yazıları