Paylaş
O kadar ruhum acıyor. Futbolcular da bizlerden daha az insan değiller, onların da içlerinin çok acıdığı belli. Yine de çıkıp oynayacak gücü buldular. Bu yüzden affınıza sığınarak her zamanki gibi bir maç yazısı yazamayacağım, baştan belirteyim.
DÜŞÜK VİTESTE SAVRUK BAŞLADI
BEŞİKTAŞ yense de berabere kalsa da, iyi de oynasa kötü de oynasa hep yüksek tempoda oynuyor, en azından oynamaya çalışıyordu. Kasımpaşa karşısında böyle olmadı. Beşiktaş ilk 45’te yapabileceği en yüksek temponun yarısına bile çıkamadı. Bursa maçının 2. yarısında galibiyeti getiren orta sahası kanatsız baklava 4-4-2 ile başladı ancak Quaresma’yı oyun profiline uygun şekilde kanada çekmesiyle 4-3-3’e döndü. Asıl sorun ise her ikisini de net şekilde yerleşip oynayamaması, sahaya karmakarışık şekilde yayılmasıydı. Bu karmaşa temponun düşük kalmasının ve set oyununda etkili olamamasının ana nedeniydi.
KEMAL ÖZDEŞ’E TEBRiKLER
İLK yarıda golü organize set oyunundan değil de hızlı kontrataktan bulan Beşiktaş, 2. yarıya daha da düşük tempoda başladı. 2. yarının başında yenilen 2 golde bireysel hatalar da var ama asıl hata savunmaya kolektif açıdan dengeli yerleşememe hatasıydı. Golleri yedikten sonra Beşiktaş kendi oyun kimliğine uygun yüksek tempoyu sergilemeye başladı. Ancak yine karmakarışık ve darmadağınık yerleşince hız ile telaş birbirine girdi. Ligdeki namağlup unvanı uçtu gitti. Kemal Özdeş’e tebrikler: Eren-Scarione sonrası Kasımpaşa’yı çalıştırmak sadece su ve domates ile lazanya pişirmeye çalışmak gibi bir şey.
Paylaş