Köy yoksa Kuşu ne?

“KÖYLÜLER bir sabah kalktılar ki artık köylü değiller. Hani orada bir köy vardı ya uzakta, işte o köy şimdi çok uzakta, yurtdışında. Bir yasayla köyler köy olmaktan çıkarıldı, yok oldu, buhar olup uçtu...”

Haberin Devamı

Bu minvalde söyleniyordu çevreden yana dertli bir arkadaş.
Pazar gecesi TV’de haber izliyorum. Sıradaki haber, beldeyken köy yapılan Kütahya Simav’a bağlı Kuşuluların sandığı bir kez daha nasıl boykot ettiğini anlatmasın mı! Hay Allah!...
“Kuşu köy olmasın platformu”nun kararıyla 30 Mart’ta sandığı boykot etmişlerdi. Seçim yenilendi, sandık tekrar kuruldu, Kuşulular yine tek oy atmadı.

* * *

Afallaya afallaya seyrediyorum...
Aslen köylüyüm ben, anadan-babadan köylü. Babam Bingöl’ün Şenik köyünden, annem Çan’lı. Aralarından Humulkesön Deresi akar, birinden diğerine atla yarım saat, yürümek ömre bedel... Yabani bir yamaçtan kıvrıla kıvrıla gidersiniz...
Eski şehrin üstünden Çapakçur Deresi geçer, karşısı Düzağaç. Bizim köyler Düzağaç’tan yukarısı...
Az evvel TV ekranından esip savuran arkadaşım diyor ki, o köyler var ya onlar artık yok.
Hadi ya, niye ki?
Yasa çıkmış, onu ima ediyor.
Kuşu belde belediyesini, nüfusu 2 binin altında diye bir gecede köy muhtarlığına çeviren Büyükşehir Belediyeleri Yasası’nı mı kastediyor acaba?

* * *

Haberin Devamı

Köyleri yok edersen tarımı da öldürürsün, mesaj bu.
Bizimkiler de köylüydü ama çiftçi olmadılar, zirai üretime girmediler, en fazla kendilerine yetecek kadar zerzevat ekip biçtiler bahçeye.
Ha, hayvancılık derseniz sülalede yapanlar oldu, denediler fakat terörün dağları beklediği yıllarda sizlere ömür, bitti gitti o iş.
Yani yasayla masayla alakası yok köylülüğün. Bizim oralarda çok önce mevta olmuştu. Yüzlerce köy boşaltılırken, yaylalar yasaklanırken filan...

* * *

Topraktan kopar da madene, şehre, fabrikaya çalışmaya giderse köylüyü köye küstürürmüşüz, daha da dönüp tarımla uğraşmazmış.
Valla şehirde bir devlet dairesine çaycı olarak kapağı attı mı hayatı kurtulur, göğe ererdi bizim köylünün başı...
Fabrika bulacak da koşa koşa gidip çalışmayacak, nerede öyle romantik köylü!
Ha, ‘Ben yine de TV karşısında yayılır, aydede masallarıyla köylüye köylülük satarım’ diyorsanız ayrı.
İnandırıcılık için fazla meşakkate girmeyin, gelin iki değil bir gece gazyağı lambası yakın evinizde, sokak aydınlatmalarının ışıltısını unutun, soba ateşinde kestane kebabınız pişerken Nuri Bilge Ceylan’ın köy evi sahnelerindeki loş ışıkta oturun...
Fuzuli yere elektrik harcamayın; dereler ve tarlalar enerji yatağı olmaktan, doğal hayat ‘lüks tüketim kapitalizmi’nin pençesinden kurtulsun.
Başlangıç için var mısınız ‘doğal ihtiyaç’lardan sayılmayan tablet bilgisayarınızı, cep telefonunuzu fişten çekmeye? Geçerken doğalgaz vanasını da kapatırsınız...

* * *

Haberin Devamı

90 yılda göbeği çatlamış Cumhuriyet’in, güç bela yüzde 80’leri bulmuş kentli nüfusu. Yol, su, elektrik gibi şehir lüksleri de son 10 yılda ancak götürülmüş köyde kalan yüzde 20’ye.
Hadi endüstriyel tarıma geçmeyelim de terse mi çevirelim süreci, şehirlerimizi köyümüze geri mi döndürelim?

Yazarın Tüm Yazıları