Kayyum spekülasyonları boşa çıkarılacaksa

KANAL 7’deyken askeri vesayete çok rahatsızlık verdik, çok canlarını sıktık, gözlerine batan çok ‘muzırlık’lar yaptık, çok tatlarını kaçırdık.

Haberin Devamı

Onlar da kışlalara, karargahlara ve askeri lojmanlara sokmadılar bizi. Lojmanlardaki ortak antenlerden çıkardılar, kumandalarda yasakladılar. Davalarla, akreditasyon ambargolarıyla, teftişlerle, cezalarla, ekran karartmalarla sıkıştırdılar; ‘irticayla mücadele’ bahanesiyle çok üstümüze geldiler...

Ama uydudan komple atılmadı Kanal 7. El konmadı, başına kayyum atanmadı. İflahını kesmediler, kesemediler.
Ancak madem, ne bugün o güne benzemektedir. Ne seçilmişlerle yürüyen bugünkü rejim, cuntacılarla yürüyen o günkü vesayet rejimiyle kıyas edilebilir. Ve ne de Kanal 7’nin o günkü konumuyla Koza-İpek medyasına halihazırda yöneltilen suçlamalar arasında herhangi bir ‘paralel’lik kurmak mümkündür...
Üstelik madem geçmişte yapılan haksızlıklar, bugün yapılanlara haklılık kazandırmaz. Suimisal emsal olmaz, kötü örnek, örnek değildir...
Öyleyse mukayese etmek gereksiz, yanlış ve yanıltıcıdır deyip hadi bunu geçiyorum.

 

* * *

 

 

Haberin Devamı

Fakat beni de galiz küfürlerin önüne atan şu örneği alın mesela. Cumhuriyet gazetesinin cumartesi günkü ‘Skandal kayıt’ manşetinin asıl kendisi bir skandaldı. Çünkü o kayıt, bir yayından alınmadı. Bir yayın kazasının, bir açık unutulmuş kamera kazasının eseri de değildi. Öyle olsa 8 ay önce patlamış olurdu.


Yayın dışındaki bir şamata, sinsice kayda alınıp bekletilmiş. Sırası gelince de manşete sürülmüş. Yayınlandığı sabah, kara ağızlı trol kıtaları daha tan yeri ağarmadan taarruza geçmiş. Geceden kurulmuşlar gibi...


Planlı ve organize işler değil diyebilir misiniz? Rastlantısal hep, böyle denk gelmiş diyebilir misiniz?
Huy edinilmiş bir paralel dikizcilik ve illallah dedirten bir operasyon gazeteciliğiydi.
Ancak medyayla siyasetin hesaplaşması el koymakla sonuçlanmaz.
Medya içi karşıtlık ve takışmalar da kavga ne kadar kızışırsa kızışsın, çekişme ne denli sertleşirse sertleşsin birbirinin üstüne ‘kayyum’ salmakla sonuçlanamaz. Önce yönetimlerini sonra da mülkiyetlerini ele geçirmekle sonuçlanamaz...
Devletin istimlak etmesi yoluyla medyada sahiplik el değiştirmez.
Madem Koza-İpek medyasına el konması, siyasi değil hukuki bir tasarruftur. Aksini söyleyenleri doğrular ve haklı çıkarır mahiyette ‘sıra falan gazetelere filan televizyonlara da gelecek’ diye esip savuran partilileri uyarmak, hiç değilse düşmüş çenelerine biraz mukayyet olmak lazımdır.


* * *

Haberin Devamı


Ve madem kayyumluk bir kariyer mesleği değildir...
Ayrıca madem boştaki kayyum adayları, bir amele kıraathanesinde toplanarak oturup iş çıkmasını beklemezler...
Savcının da TMSF’nin de aynı müsait kayyumu ayrı ayrı düşünüp bulma olasılıkları sıfıra yakındır.
Hem madem kayyumlar iktidarın değil yargının bir tercihidir, bu gibi detaylara biraz dikkat etmek lazımdır. Ne zaman medyaya kayyum atanacak olsa bir savcının, bir hâkimin aklına hep TMSF’nin kadrolu kayyumu gelmemelidir. Hepsi tesadüfen aynı ismi arayıp bulmamalıdır.


* * *


Madem ki Kılıçdaroğlu ‘Kavgacı siyaseti bırakıyorum’ demekten bile imtina etmiyor. Geçmişte yaptığının itirafı gibi aleyhine kullanılabileceğinden de çekinmiyor...

Haberin Devamı


Hem madem sigarayı bırakmaktan daha zor değil bu kavgacı siyaset tiryakiliğini bırakmak... Çekinecek, gocunacak ne var. Süratle teşvik edilmelidir.
‘Reisçi’lik adına sulh, sükûn, huzur, uzlaşma ve diyalog istemeyen yalınkılıç trol elebaşları da dizginlenmelidir.

Denmelidir ki ‘Bunların ‘reis’e ters şeyler olduğunu da nereden çıkardınız siz! Bilmez misiniz ki milletin birlik ve bütünlüğünü temsil eden Cumhurbaşkanımızdır kendisi. Son Cumhuriyet Bayramı mesajında bizzat onun ‘ayrıştıran’a ‘hain’ dediğini de mi duymadınız?...’
Ayrıca; ‘Gerilimi gevşetmek niye ona karşı komplo olsun, bilakis görevidir. Onu kavgadan, kutuplaşmadan yana göstermek ne haddinize! Sizi kim memur etti bu densiz provokasyona? Yoksa kendine ‘muhafız troller alayı’ süsü veren sizler, üst aklın ajanları mısınız’ diye de kulakları çekilmelidir.

‘Reis’in en büyük arzusunun sigara gibi, bir gün herkese ayrıştırıcı siyaseti de bıraktırmak olduğunu, kafalarına vura vura en ‘çılgınlar gibi reisçi’ trolbaşlarına dahi bildirmelidir.

Yazarın Tüm Yazıları