Tarikatçıların devlette görev almasına dair

Bir tarikata ya da bir cemaate gönül vermiş bir insanın devlet kademelerinde görev almasına hiç karşı değildim ben.

Haberin Devamı

Çok yazı yazdım bu konuda. “Ne yani? Adam cemaatçi ya da tarikatçı diye devlet kademelerinde görev alamayacak mı?” falan diye...

*

Ama FETÖ vakasını görünce... Bu yaklaşımım allak bullak oldu.

FETÖ vakası ne demektir? En basit, en yalın, en dört başı mamur bir şekilde şu demektir:

*

Bir cemaate gönül vermiş bir insanın; general, hâkim, savcı, daire başkanı, özel kalem müdürü, müsteşar, Emniyet müdürü olduğunda...

Devlet hiyerarşisini bir tarafa bırakıp bağlı olduğu cemaatin hiyerarşisine tabi olması demektir.

*

Bu tanımlama, tarikatlar için de geçerlidir.

Adam, tarikatının şeyhine kendisini öyle bir adıyor ki...

Devlet hiyerarşisi ile tarikat hiyerarşisi arasında bir tercih yapmak zorunda kalınca... Hiç düşünmeden tarikat hiyerarşisini tercih ediveriyor.

*

Haberin Devamı

Adamın bağlı olduğu tarikatın devletle bir meselesinin olup olmamasının bir önemi yok. Müridin kendisini tarikatına adamış olması... Hem tarikat ileri gelenlerinin, hem de uluslararası odakların iştahını kabartmaya yetip de artıyor bile.

Tarikat ileri geleni, “Ben bundan niye yararlanmayayım” diyor. Uluslararası odak, “Buradan bana bir pay çıkar mı?” diyor.

Yani apaçık bir potansiyel tehlike var burada.

*

Bu tehlikeyi görmemiz ve buna karşı bir şeyler yapmamız gerekiyor.


ENTARİ, FES TAMAM DA BU PAPYON NE AYAK

GATA’daki meczubun üç fotoğrafı var önümde.

Birinde papyon takmış, birinde entari giymiş, birinde fesli...

Papyonu Frengistan’dan... Entarisi Arabistan’dan... Fesi devr-i Tanzimat’tan...

Entariyi anladım. Fesi de biraz anladım. Ama papyonu hiç anlamadım.

Tarikatçıların devlette görev almasına dair

*

Her konuda açıklama yapan GATA’daki meczup, bu papyon işine neden bir açıklama getirmedi acaba?

*

İnsan hiç değilse “Ben aslında papyonun bir mümine nasıl da hiç yakışmayacağını ispatlamaya çalışıyordum” falan türü bir bahaneye sığınır yahu!


CHP’Lİ ENGİN ALTAY’I BOŞUNA SEVMEDİM BEN

“BİZ muhalefetiz, iktidarın yaptığı iyi şeyleri de eleştiririz” diye bir demeci vardır Engin Altay’ın. O hariç, yaptığı tüm çıkışları pek sevmişimdir. Oyunbozan, sürprizli, beklenmeyen yaklaşımları olmuştur hep.

*

Haberin Devamı

Son çıkışını ise Macron’a karşı yapmış Engin Altay. Söyledikleri şu:

Tarikatçıların devlette görev almasına dair

*

“Ukala, edepsiz, hadsiz. Demiş ki ‘Aydınlanmış bir İslam oluşturacağız.’ Hadi oradan! Sen kimsin? Macron’a bir tavsiyem var: Kuran-ı Kerim’i aç oku. Öldürmek yok, kan akıtmak yok. Bunları İslam adına cihatçı kisvesiyle yapanlar, Batı’nın içimize soktuğu dinle ilgisi olmayan kâfirlerdir. Kimsenin İslam’ı aydınlatma haddi ve hakkı yoktur.”

*

Şahane bir tepki.

Engin Altay, “Ayasofya’yı tekrar müzeye çevirin” diye açıklama yapan Biden adlı hadsize de “Sen kimsin? Sana ne? Senin ne haddine?” diye bir çıkış yaparsa...

Çok “şukela” olacak çok.


BENİM GÜLÜŞÜM SENİN BECERİKSİZLİĞİNE TUNCAY

TUNCAY Özkan, üç sayfalık bir bildiri hazırlayıp partili arkadaşlarına yollamış.

Haberin Devamı

Bildirisinde benim “Tuncay Özkan! Hahahaha!” başlıklı yazımın kupürüne de yer vermiş.

*

Yani demek istiyor ki:

“Bakın, bakın! Bana oy vermediniz. Beni delege seçmediniz. Bana çizik attınız. Düşmanlarımız bana nasıl da gülüyor.”

Tarikatçıların devlette görev almasına dair

*

Tuncay! Ben senin düşmanın değilim. Hatta dostun bile sayılabilirim.

Oradaki gülüşüm, bir düşman gülüşü değil. Nedenini kısaca özetleyeyim:

*

Bir siyasi partiye, tarihte görülebilecek en kötü kararı aldırdın sen. Partine yer veren bir televizyon kanalını boykot ettirdin. “Bize oyun oynuyorlar, bize kumpas kuruyorlar” falan diye bahanelere sığınarak yaptın bunu. Yahu canlı yayınlanan programlar bunlar. Gönderirsin en kuvvetli temsilcini. Sana kumpas yapılıyorsa, kırarsın o kumpası... Olayı kendi lehine çevirirsin. Boykot yakışır mı bir partiye? Platformu kendi yararına kullanmak varken, o platformdan kaçmak da neyin nesi?

*

Haberin Devamı

Ben senin bu kararı neden aldırdığını biliyordum Tuncay... Dikkat çekip gündeme gelmek ve böylece kurultayda çizik yemekten kurtulmak için aldırdın.

Ama buna rağmen planın işe yaramadı ya ve yedin ya çizikleri.

Gülüşüm işte onaydı.


ÖZGÜ NAMAL’IN EŞİ

HEP
şöyle bir hayalim vardır benim:

Şehrin dağdağasını, gürültüsünü, kirini, pasını, kargaşasını bir tarafa bırak. Medya dedikodularından, hırslarından, gümbürtüsünden kaç. Git Ege’de bir sahil kasabası yakınlarında bir çiftlik kur. Toprakla uğraş. Kendini yogaya ver. Nefes terapistliği öğren. Cep telefonunu kaldır at. Stresten, gaileden falan hepten kurtul. Sonra gelsin tatlı hayat! Ve ömrün uzasın.

*

Haberin Devamı

Özgü Namal ve eşi, benim hayalimi gerçekleştirdi.

Tarikatçıların devlette görev almasına dair

Büyük şehri, medyayı, podyumu, kameraları falan bir tarafa bırakıp Ege’de bir çiftlik kurdular. Toprakla haşır neşir oldular, yoga yaptılar, nefes terapisine merak saldılar.

*

Özgü Namal’ın eşi, genç yaşta kalp krizinden vefat edince... Hem çok ama çok üzüldüm bu trajik kayba... Hem de tezimin gümbür gümbür çöktüğünü fark ettim.

Eşine Allah’tan rahmet, Özgü Namal’a da büyük sabır diliyorum.


HAYDAR ALİYEV GAFIM

BENİM hayatım Haydar Aliyev ismini işitmekle geçti. Haydar Aliyev esprileri, öyküleri, anlatıları dinledim hayatımın uzun döneminde. İlham Aliyev ismine hâlâ tam olarak alışmadım, alışamadım. O yüzden İlham Aliyev yazacağıma Haydar Aliyev yazmışım. Düzeltir, özür dilerim.

Tarikatçıların devlette görev almasına dair

*

Ama şunu söylemeden de geçemeyeceğim: Bu zamana kadar İlham Aliyev benim için “Haydar Aliyev’in oğlu” idi. Şu son taarruzla birlikte ise Haydar Aliyev, “İlham Aliyev’in babası” haline gelmeye başladı.


AZERBAYCAN TÜRKÇESİNDEN BAZI KÜÇÜK ÖRNEKLER

SON günlerde Azerbaycan Türkleri, ekranlarda konuşuyorlar. Azerbaycan Türkçesinden örnekler işitiyoruz bol bol... Madem öyle... Minnacık bir sözlük takdim edeyim sizlere:

*

Çok yaşa: Sağlam ol/Afiyet olsun: Nuş olsun/Nereye gidiyorsun: Hara gidersin/Saat kaç: Saat necedir/Anneciğim: Anacan/Yavru: Bala/Kız kardeş: Gada/Adam, kişi: Nefer/Düğün: Toy/Kullanım tarihi geçmiş: Saklama müddeti ötmüş/Götürmek: Aparmak/Aşçı: Aşbaz/Obur: Karıngulu/Ekşimiş: Turşumuş/Patlıcan: Badımcan/Binek arabası: Minik maşını/Sokak: Küçe/Yaya:Piyade/Dönüş:Geri gayıdış/İkram:Gıdalanma/Uçağın inmesi: Teyyarenin düşmesi/Matine: Seher tamaşası/Şarkı: Mahnı/Fazla kilo: Artık çeki/Hemşire: Tıp bacısı/Ayna: Güzgü/Pembe: Çehrayı/Devlet memurluğu: Devlet kullukçuluğu/Kara kuvvetleri: Kuru koşunlar/Savaş uçağı: Kırıcı teyyare/Ateş kesmek: Ateşi dayandırmak/Ahmak: Danabaş.

 

Yazarın Tüm Yazıları