Kendisinin Allah olduğu imasında bulunan şarlatan

“Mevlevi şeyhi” olarak tanıtıyor kendisini...

*

Dün yazmıştım:

Peygamber’in geçinemediğini söyleyen sahabenin maaşını düşürdüğünü iddia ederek...

Peygamber’e alenen iftira atıyordu.

Elime bir videosu daha geçti.

Orada çok daha rezilce şeyler yapıyor.

*

Bir konferans sırasında müritlerinden birinin eline veriyor mikrofonu...

Mürit başlıyor rüyasını anlatmaya:

“Rüyamda Allah’ı gördüm. Üstünde sizin giydiğiniz hırka vardı. Sırtı bana dönüktü. Yüzünü bana dönünce baktım Allah sizdiniz”.

Sözde şeyh Mustafa Özbağ da...

Bu sözler üzerine imalı birkaç lakırdı ederek müridin rüyasına destek veriyor.

Yani Allah olduğuna dair imalarda bulunuyor.

*

Böylesine sapık, böylesine kepaze, böylesine rezil bir şarlatanlığın bu kadar aleniyete döküldüğünü hiç görmemiştim.

*

İşin daha tehlikeli tarafı ise şu:

Bu adam...

Memleketimizin okullarında, üniversitelerinde, belediyelerinde konferanslar verip sema gösterileri yaptırıyor.

Bu yolla mürit sayısını da arttırıyor.

*

Nasıl yapmasın?

Her yeşil külahı kafasına takanın...

Peşinden gitmeye, okulunu açmaya, üniversitesine buyur etmeye, belediyesinde ağırlamaya meraklı bu kadar şaşkın ve sersem varken...

Bu şarlatan, bu fırsatı değerlendirmesin de ne yapsın?

BAŞI ÖRTÜLÜ, BAŞI AÇIK SEMBOLLERİ ÜZERİNDEN YAPILAN BÜYÜK AYIP

MİLLİ Eğitim Bakanlığı’nın rehber öğretmenlere dağıttığı iddia edilen kitapta yer alan görsellere bakınca...

“Yuh artık! Ayıptır ya!” dedim.

*

Ne var sembollerde?

Şu var:

Başı açık kadınların çocuklarla kurduğu iletişim tamamen sorunlu, tamamen sevgisiz, tamamen yanlış.

Başörtülü kadınların çocuklarla kurduğu iletişim ise tamamen sevgi dolu, tamamen kusursuz, tamamen mükemmel.

*

Ne yani?

Başörtü karşıtlığı, başörtü nefreti, başörtü alerjisi bitti, şimdi de başı açıklık düşmanlığı mı başladı?

*

Bu ülkede başı örtmenin de başı açmanın da kişisel bir tercih olduğu ve bu tercihe herkesin derin bir saygı duyması gerektiği ne zaman öğrenilecek?

*

Hadi diyelim ki bu kitaptaki bu görselleri hazırlayanlar, aymaz insanlar.

Öyle aymazlar ki...

Toplumsal barışı dert etmiyorlar.

Bu toplumun başı açık kadınlarına ayıp etmekte bir sakınca görmüyorlar.

Yaptıklarının sadece ve sadece kin ve husumet doğurduğunun farkında değiller.

Peki ama Milli Eğitim Bakanlığı’na ne oluyor?

Nasıl oluyor da Milli Eğitim Bakanlığı bu aymazlığa geçit veriyor, verebiliyor?

YSK BAŞKANI SADİ GÜVEN İÇİN HAKKANİYETLİ VEDA YAZISI

TÜRKİYE’nin son seçimlerinin tümüne damgasını vuran isim Sadi Güven, bugün emekliye ayrılıyor.

*

Sadi Güven denilince akıllarına sadece “mühürsüz pusulalar” meselesi gelenler var.

Bu nedenle arkasından atıp tutuyorlar.

*

Oysa aynı Sadi Güven...

İstanbul’da seçimin yenilenmesine karşı çıkmış ve buna karşı kapı gibi karşı oy yazısı yazmış adamdır.

*

Bilinsin, hatırlansın, ona göre değerlendirilsin istedim.

Saygılarımla.

SİNİRLENİNCE BEN

GEÇEN akşam CNN Türk’te Tarafsız Bölge’de yaşadığım tecrübeyle sabittir ki...

Ben sinirlenince...

*

Daha düzgün cümleler kuruyorum.

*

Normalden çok daha seri konuşabiliyorum.

*

Vücut dilimde pek bir değişiklik olmuyor.

*

 “Siz”den “sen”e geçiş yapmıyorum.

*

Kabalaşmadan saydırmayı başarabiliyorum.

*

Uzatmaya meylediyorum ama pek de uzatmıyorum.

*

Bir kararda kalabiliyorum, dağıtmıyorum.

EN SEVDİĞİM İLTİFATLAR

Bir-iki kilo daha versen tam olacaksın.

*

Bir şıklık içindesin ama ihmal edilmiş bir şıklık.

*

Son tahlilde ama en son tahlilde iyi bir adamsın.

*

Parti kur, ben oy vermem ama oy verenin olur.

*

Bırak abi ya... Sen daha iyilerine layıksın.

*

Sen bende polemik yapma arzusuna yol açıyorsun.

*

Bu kadar küfür kıyamete iyi dayanıyorsun valla...

*

Seni sevmiyorum ama yazdıklarına da kayıtsız kalamıyorum.