İşte böyle muhalif seçmenin havası

“Bu sefer galiba bir şeyler değişecek” noktasından çok büyük bir hızla “Hiçbir şeyin değişeceği yok” noktasına gelmiş durumdalar.

Haberin Devamı

“Dolar 10 lira olsa da, büyük ekonomik kriz çıksa da yine Erdoğan kazanır” diyorlar, başka da bir şey demiyorlar.

“Sandık önümüze gelse de kendi partimizi şöyle okkalı bir şekilde cezalandırsak” diye büyük bir tutkuyla beklemekteler.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun adını bile duymak istemiyorlar. CHP denilince yüzlerini ekşitiyorlar.

Yarısından fazlası “Bu yerel seçimde sandığa gitmeyeceğim, oy vermeyeceğim” diyor, başka da bir şey demiyor.

İktidarın tek kale maç oynamasının tüm sorumluluğunu beceriksiz, başarısız muhalefete yüklüyorlar ve muhalefete iktidardan daha fazla kızgınlar.

Siyaset konuşmak istemiyorlar. Umuttan söz edenleri dövmeye kalkıyorlar. En küçük bir iyimserliğe bile tahammül edemiyorlar.


ARTIK HİÇ SEMPATİK DEĞİLSİN BE 'DEDE'!
İşte böyle muhalif seçmenin havası“Röportaj” yerine “kürtaj” demesinin sevimliliği...

“Sen önce dişini fırçala” şeklinde gaddar bir tepkiye maruz kalmasının insanda yol açtığı merhamet duygusu...

“Hain! Vatan haini! Ararım 155’i” derken bile korkutucu olamaması...

Cehaletinden zerre kadar kuşku duymamasının neden olduğu sempatiklik...

Falan...

“Dede”yi ilk üç gün ben de destekledim.

Ama “Dede” artık sevimliliğini fena halde yitirdi.

Özellikle en son “Askeriyede 90 yıl Allah demek yasaktı” şeklindeki bir iftirayı, çok rahat bir şekilde dillendirince!

Çünkü hiçbir müfteri, sempatik değildir.


EN UCUZLAYAN SUÇLAMA: HAİN! VATAN HAİNİ!
Dolar mı aldın? Kesin vatan hainisin.

Aldığın doları yüksekten mi bozdurdun? Yine hainsin.

Telefonun Amerikan malı mı? Vatan haininin kralısın.

“Bizim de ülke olarak hatalarımız oldu” mu dedin? Hainin önde gidenisin.

Nâzım Hikmet’in “Vatan Haini” şiirini yazdığı dönemlerde...

“Vatan haini” suçlamasının bir ciddiyeti vardı.

Artık bu suçlama Nâzım’ın şiirini bile hatırlatmaya değmeyecek kadar ucuzladı, ucuzlatıldı.


ALİ KOÇ İLE MUHARREM İNCE ARASINDAKİ YEGÂNE FARK
ALİ KOÇ: Aziz Yıldırım’ı devirmiş olmanın özgüveniyle azıcık düşüşe geçse de umut olmaya devam edebiliyor.

MUHARREM İNCE: Kemal Kılıçdaroğlu’nu bile devirememiş olmanın yol açtığı özgüven kaybıyla umudu tüketiyor.


EYVAH! RESTORASYON!
Topkapı Sarayı’nda büyük, çok büyük bir restorasyon gerçekleşecekmiş.

Sizi bilmem ama ben içinde “restorasyon” sözcüğünün geçtiği her haberi “Eyvah! Eyvah! Eyvah!” diyerek karşılıyorum.


ANTALYA VALİLİĞİ'NDEN YAPILAN AÇIKLAMA
Türk Hava Kurumu Antalya Şubesi’nin attığı tweet yanlış anlaşılmış.

Deri toplama yetkisi sadece THK’ya verilmemiş, Valilik tarafından onay verilen vakıf ve kurumlara verilmiş.

Bu arada dileyen vatandaş da kurban derisini istediği yere bağışlayabilirmiş. Yani 28 Şubat’lık bir durum söz konusu değilmiş.


ABDULLAH GÜL İHANETLE SUÇLANIR MI SUÇLANMAZ MI?
İşte böyle muhalif seçmenin havasıKimse kusura bakmasın, Abdullah Gül için “Hareketimize ihanet etti” diyen AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hamza Dağ, gayet tutarlı bir söz söylemiştir.

Sen bir partinin kurucu babası olacaksın... O parti seni başbakan yapacak... O partinin oylarıyla cumhurbaşkanı seçileceksin...

Ve sen sonra kalkıp...

“Eğer muhalefet partileri üzerimde ittifak etseydi AK Parti adayına karşı aday olacaktım” diye açıklama yapacaksın.

Vallahi dünyanın her tarafında böyle bir davranış “ihanet” gibi bir sözcükle nitelendirilir.

Ve buna muhatap olan kişi de ağzını açıp tek kelime edemez.


ACABA?
Deli Trump olmasaydı... Ekonomide meydana gelen sorunları neyle izah edeceklerdi ACABA?

“Dış güçler bize operasyon çekiyor” cümlesini söylemek rahmetli Ecevit’in aklına neden gelmedi ACABA?

Her türlü başarıyı kendi hanesine, her türlü başarısızlığı dış güçlerin hanesine yazma alışkanlığı bundan sonra yeni paradigma mı olacak ACABA?


BAYRAMDA İSTANBUL TRAFİĞİ
Nişantaşı’ndan Taksim’e 3 dakikada... Sarıyer’den Fenerbahçe’ye 16 dakikada... Etiler’den Karaköy’e 7 dakikada... Bebek’ten Ortaköy’e 5 dakikada... GİTTİM.

Teşekkürler bayram tatilinde Bodrum’a gidenler!


TÜRKÜLERİN BANA ÖĞRETTİĞİ YEDİ ŞEY
BİR: Bağ ayrıymış, bostan ayrıymış.

İKİ: Bir ormancı, koca köyü yoktan bir acıyla baş başa bırakabilirmiş.

ÜÇ: Kalpten kalbe giden gizli bir yol varmış.

DÖRT: Bazılarının sevdikleri günde üç çeşit giyermiş.

BEŞ: Denizin üstü köpürürmüş, kayığa binsen götürürmüş.

ALTI: Martini atınca Drama mahpusundaki dostlar keyiflenirmiş.

YEDİ: Sürmeli gözler sürmeyi neylermiş!

Yazarın Tüm Yazıları