İstanbul’un en güzel parkı: Nakkaştepe Millet Bahçesi

- “Boğaz’a nazır” diye bir tabir var ya... İşte bu tabir, bu parka cuk oturuyor. Yok böyle Boğaz manzarası! Birinci köprü ayaklarınızın altında. Üç köprüyü bir anda görebiliyorsunuz. Ufuk alabildiğine açık. Yeşil ile mavinin harikulade uyumu.

*

- Tamam, manzara güzel! Ama bu parkı, en güzel yapan sadece manzarası değil. Parkın tasarımı çok zarif. Her şey çok kararında. Mimarisi çok iyi planlanmış. Hiçbir şey abartılmamış. Hiçbir şey es geçilmemiş.

*

- İçinde her şey var parkın: Tenis kortu, macera parkı, manzarası muazzam bir konser alanı, şık bir şelale, ahşap yükseltilerin üzerine yerleştirilmiş bir yürüyüş yolu... Bütün bu unsurlar, asla bir kaosa yol açmamış. Öyle münasip biçimde yerleştirilmişler ki... Hiçbiri bağırmıyor, hepsi muazzam bir uyum içinde.

*

- “Millet bahçesi” denilince akla küçük bir bahçe gelebilir. Gelmesin! Tam 90 bin metrekarelik devasa bir park bu... Hafta sonları 20 bin kişi geliyormuş parka... Park, çok zarif oturma gruplarıyla dopdolu. Boğaz’a nazır unutulmaz bir pikniğe çok elverişli bir yer burası.

*

- Şöyle bir baktım parka gelenlerin sosyolojisine: Her yaşam tarzından insanımız, barış ve huzur içinde bir aradaydı. Gürültü patırtı yok. Alabildiğine uygar bir ortam. Herkes saygılı, herkes özenli, herkes mutlu. Bayıldım atmosfere. Bayıldım.

*

- Bu tür parkların her noktası, parkı yapan kuruluşun adının yazıldığı tabelalarla doldurulur genellikle. Görgüsüzce. Kör gözüm parmağına. Parkta bir tane bile “Üsküdar Belediyesi” tabelası görmedim. Buna da yazdım bir artı puan.

*

- Seyir terasları da ihmal edilmemiş parkta. Bu teraslar, fotoğraf çekimine de çok uygun. Arkaya köprüyü alıyorsun ve çok güzel fotoğraflar çıkıyor ortaya. Tam Instagram’lık...

*

m İstanbul’da yaşıyorsanız, ailenizle birlikte muhakkak gidin bu parka... Mutlu, huzurlu, barışçıl bir gün geçireceksiniz, garanti veririm. Yanınıza alınacaklar listesi: Piknik sepeti, okunacak kitaplar, dinlenecek müzikler falan. Fazlasına gerek yok.

SEVDİĞİM BELEDİYE BAŞKANI TİPOLOJİSİNE UYAN BİR İSİM: HİLMİ TÜRKMEN

BEN belediye başkanının...

- Hizmet odaklı olanını...

- İdeolojik saplantılardan uzak duranını...

- Her kesimle diyaloğa girenini...

- Dezavantajlı kesimleri dikkate alanını...

- Yaratıcı projelerle fark yaratanını...

Severim.

*

Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen, işte böyle bir başkan.

*

- “Valide Sultan Gemisi” diye bir gemi yaptırmış, İstanbul ahalisini Boğaz’da gezdiriyor.

*

- Engelli yakınına bakmak zorunda kalanlar hiç değilse bir gün rahat etsin diye “Engelsiz Yaşam Merkezi” diye bir merkez oluşturmuş.

*

- “Minik Dostlar Kliniği” diye bir hayvan hastanesi açmış, can dostlarımızı ambulansla evlerden aldırıyor.

*

- “Nevmekân” adıyla oluşturulan kültür kafeleri var. Kaderine terk edilmiş iki yüzyıllık tarihi Selimiye Hamamı’nı restore edip “Nevmekân” yapmış.

*

Herkes gibi ben de belediye başkanlarının...

Nutuk atmalarını, siyasi kavgaların içinde olmalarını, ideolojik kamplaşmayı körüklemelerini, her konudan polemik çıkarmalarını istemiyorum.

*

Peki herkes gibi ben de ne istiyorum?

Fark yaratan projelerle halka dokunmalarını istiyorum.

*

Hilmi Türkmen, işte bu anlamda örnek bir belediye başkanı.

GELİŞİGÜZEL NOTLAR

- BABACAN VE AYIP: Ali Babacan, taşlamalı bir dille Tayyip Erdoğan eleştirisi yapmış sosyal medyada. Kafa bulmuş yani Erdoğan’la... Ve AK Parti camiasından büyük, çok büyük tepki... Peki ama neden? Neden başkaları yapınca bu denli büyük tepki olmuyor da Ali Babacan yapınca tepkinin dozu büyüyor? Neden olacak? Yakıştıramıyorlar Ali Babacan’a... Ayrı parti kurması, siyasi eleştiri yapması tamam... Ama iş kafa bulmaya gelince... Ayıplama devreye giriyor.

*

- GÜNDEM BELİRLEME: Türkiye’de bir süredir gündemi muhalefet belirliyordu. Diyarbakır gezisinden sonra gündemi, yeniden Erdoğan belirlemeye başladı. Bakalım böyle devam edecek mi?

*

- DOĞU MASASI: CHP, bir “Doğu Masası” kurmuş. Hakkâri’ye, Ağrı’ya falan yöneliyormuş bu masayla... Kürt sorununa “Doğu Sorunu” denilen dönemlere götürdü beni bu tanımlama. Yahu Deniz Baykal bile “Kürt raporu” hazırlatmış bir liderdi. “Doğu Masası”, ne kadar da geri kalmış bir tanımlama!