CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu: Duvara karşı yürüyoruz

KEMAL Kılıçdaroğlu’na ilk sorum şu oldu:

Haberin Devamı

“Bir şey çıkar mı sizin bu yürüyüşünüzden?”

*

Fatih Akın’ın ünlü filmi “Duvara karşı” var ya...

İşte o filmin adına gönderme yaparak yanıt verdi Kılıçdaroğlu...

Dedi ki:

“Duvara karşı yürüyoruz”.

*

“Nasıl yani?” diye sordum.

Şunları söyledi:

Gandi yürüdüğü zaman karşısında İngilizler vardı. Adamlar demokrasi kültüründen gelen bir anlayışa sahip oldukları için Gandi’nin yürüyüşünden etkilendiler, kayıtsız kalmadılar o yürüyüşe karşı. ‘Niye yürüyor ki? Trene binsin’ demediler. ‘Bizim yaptığımız yollarda yürüyor’ diye tepki göstermediler. Demokrasi anlayışı varsa, bu tür yürüyüşlere olgunluk içinde karşılık verilir. Yeri geldiğinde geri adım atılır. Ama bizim karşımızda bir duvar var. Biz işte bu duvara karşı yürüyoruz. En büyük sorunumuz bu”.

*

Tabii hemen sordum:

Haberin Devamı

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu: Duvara karşı yürüyoruz

“Madem bir duvarla karşı karşıyasınız. Duvara karşı yürünür mü?”

*

Kemal Bey, “Bize düşen o duvarı aşmak için mücadele etmek” dedi ve ekledi:

“Duvara karşı mücadele etmezsek, duvarı aşamazsak bu ülkeye demokrasiyi nasıl getireceğiz?”

 

YÜRÜYÜŞ NASIL BİTECEK?

Bu iş nerede bitecek?

KEMAL KILIÇDAROĞLU: İstanbul Maltepe’de... 9 Temmuz Pazar günü...

*

Maltepe’de miting mi yapacaksınız?

KEMAL KILIÇDAROĞLU: Evet... Büyük bir miting yapacağız. Somut taleplerimizi orada açıklayacağız. Bu taleplerimiz karşılanıncaya kadar mücadelemiz sürecek.

*

Nasıl yani? Yeni eylemler mi yapacaksınız?

KEMAL KILIÇDAROĞLU: Gelişen olaylara göre yeni aksiyon planlarını uygulamaya koyabiliriz.

Yani böyle yürüyüş benzeri aksiyonlar mı?

KEMAL KILIÇDAROĞLU: Evet... Tabii...

 

OĞLANLA BERABER KONAKLADIĞIMIZ OLUYOR

Eşiniz de katılıyor bazen yürüyüşe.

KEMAL KILIÇDAROĞLU: Arada katılıyor. Çocuklar da geliyor. Gelinimiz, kızlarım katılıyorlar. Sonra ayrılıyorlar.

*

“Siz gelmeyin, ben sizin adınıza da yürüyorum” diyor musunuz?

KEMAL KILIÇDAROĞLU: Yok... Onlar arzu ettikleri zaman geliyorlar. Telefon ediyorlar, “gelmek istiyorum baba” diye... Kalıp gidiyorlar. Ama oğlanla konaklama imkânımız oluyor.

*

Haberin Devamı

Yağmurda yürümek mi, güneş altında yürümek mi?

KEMAL KILIÇDAROĞLU: Yağmurda yürümek daha keyifliydi. Hava soğuk olmuyor. Daha heyecanlı oluyorsunuz. 20 kilometreyi yağmurda yürüdük. Bu arada üzerimizdeki yağmurluklar su geçirdi.

Su geçirmez bir yağmurluk bulamadınız mı?

KEMAL KILIÇDAROĞLU: Bulduk, bulduk. Ama sonunda bulduk.

Yağmur gitti, sıcaklar başladı.

KEMAL KILIÇDAROĞLU: Üç gündür sıcak var. Ama şöyle bir avantaj da söz konusu: Ankara çıkısından Kaynaşlı’ya kadar çok yokuş vardı. Yolun bu bölümü düz.

 

KEMAL BEY HİÇ YÜRÜMEZMİŞ

GÜNDE 10 bin adımı aşınca basbayağı gururlanan biri olarak hemen sordum Kemal Bey’e:

“Yürür müydünüz? Sabahları, akşamüzerleri falan?”

*

Hayır. Yürümezmiş Kemal Bey.

*

Haberin Devamı

Düzenli yürüyüş yapmayan birinin, günde 20 kilometre yürümesi bayağı zorlu bir iş.

Kemal Bey’e bunu hatırlatıyorum.

Söyledikleri şunlar:

*

- Ben de bazen hayret ediyorum kendime.

- “Bu kadar yolu ben nasıl yürüdüm” diye düşünüyorum.

- Bir şeye inanıyorsanız, bir davanın adamıysanız, önünüzde hiçbir engel olmaz. Hiçbir engeli tanımıyorsunuz.

- Şimdi aynı yolu arabayla dönerken şöyle bir bakacağım ve diyeceğim ki: Biz bu kadar yolu gerçekten yürüdük mü?

- Bu arada şunu da söyleyeyim: Bu tür yürüyüşlerde bazen kaytarmalar olur, yokuşlar arabayla çıkılır falan... Biz her santimini, her milimetresini yürüyerek geliyoruz.

 

 

AKŞAMLARI AYAKLARINI ÜÇ TÜR SUDA DİNLENDİRİYOR

Haberin Devamı

- BİR: Mikrop kapmasın diye tuzlu su...

*

- İKİ: Sirkeli su...

*

- ÜÇ: İlaçlı su...

(Karavanda küçük plastik leğenler gördüğümü, “herhalde ayaklar bu leğende dinlendiriliyor” diye içimden geçirdiğimi belirtmeden geçemeyeceğim.)

 

İKTİDARLA SIFIR TEMAS

EN merak ettiğim hususlardan biri de şuydu:

Yürüyüşün başından beri herhangi bir iktidar yetkilisi, Kemal Kılıçdaroğlu’yla resmi ya da gayriresmi bir temas kurmuş muydu?

*

“Yok” dedi Kemal Bey.

Ardından da ekledi:

“Sadece gazetelere, televizyonlara ‘uçağa binsin’, ‘trene binsin’, ‘bizim yaptığımız yollarda yürüyor’ şeklinde beyanat verdiler, o kadar”.

 

RABİA İŞARETİNE KARŞI SADECE ALKIŞ

PEKİ ya tepkiler?

*

Önce olumlu tepkilerden söz etti Kılıçdaroğlu.

Söyledikleri şunlar:

Haberin Devamı

“Ankara-İstanbul hattı, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin en güçlü olduğu hat. Bu bölgede düşündüğümden çok daha fazla olumlu tepkiyle karşılaştık. Genç, yaşlı kadınlar... Ayran getirenler... Ziyarete gelenler... Çok şaşırdım”.

*

Ya olumsuz tepkiler?

Kılıçdaroğlu’nun yanıtı şu:

“Tabii protesto edenler de vardı. Mesela Rabia işareti yapanlar. Biz onlara tepki göstermiyoruz. Sadece alkışlıyoruz. Doğaldır, partisinin işaretini yapıyor. Hiçbir arkadaşımız olumsuz bir tepki göstermiyor, sadece alkışlıyor. Nitekim Rabia işareti yapanlar da bundan etkileniyorlar, biz alkışladığımız zaman onlar da bizi alkışlıyorlar. Adalet dediğimiz zaten biraz da budur. Ben de, benim gibi düşünmeyen de kendini ifade edecek”.

 

GÜBRE ATMAYA NE DİYOR

GÜBRE atma olayı” diye söze başlıyordum ki...

Kemal Bey cümlemi bitirmemi beklemeden olayın tüm ayrıntılarını kendi cephesinden anlattı.

İşte söyledikleri:

*

- DÜZCE’DEYDİM: O akşam Düzce’de bir 15 Temmuz şehidimizin ailesini ziyarete gitmiştim. Orada çay, kahve içtik. Sonra Düzce’de başka bir ailenin akşam yemeği davetine icabet ettik. Akşam saat 21.30 gibi evden ayrıldık. Kampa doğru giderken haber aldım. “Adamın biri gübre atmış” falan dediler. “Tepki vermeyin” dedim. “Temizlenir” dedim. Nitekim öyle de oldu. Temizlendi.

*

- DUYGULANDIM: Beni duygulandıran iki olay oldu. Ankara’dan Düzceliler Derneği’nin başkanı aradı, “Düzceliler adına özür dilerim. Düzce’nin adının böyle kirletilmesi bizi çok yaraladı” dedi... Kendisine “Ben Düzce’yi ve Düzcelileri seviyorum. Bunu bütün Düzce’ye nasıl mal edebiliriz” dedim. Yürüyüş sırasında da yaşlı bir adam “Düzceliler olarak yapılanı kabul etmiyoruz” diye bağırdı. Bunlar beni duygulandırdı.

 

AYKUT ERDOĞDU İLE KÜÇÜK BİR TEMAS

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu: Duvara karşı yürüyoruz

POLEMİK yaptığım, hakkında saydırdığım, fena şeyler söylediğim biriyle karşı karşıya gelmek...

Aman Allah’ım!

Yeryüzünün en berbat işidir.

*

Yok, hayır.

Korkmakla, çekinmekle, yazdıklarımın arkasında duramamakla ilgili bir mesele değil bu.

Yüzleşmeyi sevmiyorum, hepsi bu.

Bu özelliğimi de hiç sevmiyorum ama ne yaparsınız bendeki mizaç bu.

*

“Adalet Yürüyüşü” ile izlenimler toplarken...

Aniden yanıma geldi Aykut Erdoğdu.

Elini uzattı, elimi uzattım.

Soğuk bir selamlaşma.

Havayı ısıtmak için yapay ve abartmalı takılmalar.

Sonra iş döndü dolaştı “Ben aslında şunu dedim / Sen aslında şunu anladın” faslına geldi.

*

Yine tam anlaşamadık ama sonuçta medeni bir temas kurmuş olduk.

*

Nasıl derler, bilirsiniz:

“Barışmasını bilmiyorsan kavga etmeyeceksin”.

 

YÜRÜYÜŞÜN ‘EN’LERİ

- EN EĞLENEN: Veli Ağbaba...

*

- EN GERİ PLAN SEVEN: Seyit Torun...

*

- EN ÖRGÜTÇÜ: Fatma Köse... (CHP Kadın Kolları Başkanı)

*

- EN MİLİTAN: Eren Erdem...

*

- EN ÇALIŞKAN: Barış Yarkadaş.

*

EN TİTİZ: Bülent Tezcan.

*

- EN TOLERANSLI: Engin Altay...

*

- EN AKTİF: Özgür Özel...

*

- EN HEYECANLI: Cihangir İslam...

*

- EN İSLAMİ: Mehmet Bekaroğlu.

*

- EN AİLECEK YÜRÜYEN: İlhan Cihaner ve eşi Muteber Hanım...

*

- EN GÜLEÇ: Selin Sayek Böke...

 

Yazarın Tüm Yazıları