Vergi rekortmeni olmak ayıp mı?

BİR SORU

Haberin Devamı

 

 

GAZETELERDE okumuşsunuzdur.
İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı, pazartesi günü internet sitesinden kentin vergi rekortmenlerini açıkladı.
2016 tahakkuklarına göre...
Kurumlar vergisinde Philsa Philip Morris Sabancı ilk sırada yer alırken, Petkim Petrokimya ikinci, MSC Gemi Acenteliği üçüncü oldu.
İlk 100’de toplam 40 firma isminin açıklanmasını istemedi.
Lucien Arkas’ın ikinci olduğu gelir vergisinde de birinci ve üçüncü dahil 63 mükellef adlarının gizli kalmasını tercih etti.
Aslında bu yeni bir davranış biçimi değil.
Yeni olan gizli zenginlerin sayısında yaşanan patlama.
Birçok ülkede vergi rekortmenliği büyük bir onur ve gurur vesilesi olarak görülürken...
Ülkemizdeki bu durumu anlamak mümkün değil.
Göğüslerini gere gere ortaya çıkmaktansa...
Sanki ayıp, utanılacak bir iş yapmış gibi kendilerini saklıyorlar.
Tamam, vergi rekortmenliği piyango talihlisi olmak gibi bir şey.
Bazı mükellefler sırdaş hesaplarının bilinmesini istemiyor.
Kimileri mafyanın para isteyeceğinden korkuyor.
Bir kısmı da borç para talep edilmesinden endişe ediyor.
Bunların hepsine eyvallah!
Klasik olacak ama vergilendirilmiş gelir kutsaldır.
Alın terinizle kazandığınızı açıklamaktan çekinmeyin, korkmayın.

 

***
PORTRE

Haberin Devamı

Adatepe’nin hem yağı
hem de müzesi var

Vergi rekortmeni olmak ayıp mı

NAZIM Hikmet, ‘Yaşamaya Dair’ şiirinde...
“Yani öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı / yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin / hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil / ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için / yaşamak yani ağır bastığından” der.
İşte, Nazım’ın bu dizeleri 1990’ların sonunda beş arkadaşa rehber olmuş.
En iyi ve en kaliteli zeytinyağını üretmek için yola çıkan Mahmut Ş. Boynudelik, Dr. Zerrin İren Boynudelik, Erhan Şengel, Haluk Yurtkuran ve Serdağ Yurtkuran kendilerini Çanakkale Küçükkuyu’ya bağlı Adatepe köyünde bulmuş.
Sonra onlara A. Müfit Erkarakaş ve Mustafa Çakılcıoğlu dahil olmuş.
“Yüksek duvarların ardına gizlenmeye çalışan taş evleri ve serin gölgeli sokaklarıyla Kazdağları’nın eteklerinde geçmişten kalma bir fotoğraf gibi” diye nitelendirdikleri yörede hayallerini hayata geçirirken...
Ürettikleri zeytinyağını başlangıçta sadece eşe dosta hediye etmişler.
Ama çok beğenilip arkadaşlardan gelen talep artınca işi ticari bir şekle sokmaya karar vermişler.
Özel cam şişelerde ve tenekelerde piyasaya sürdükleri yağa da köyün ismini vermişler: Adatepe...
Etiket olarak da köylülerin hala adına türkü yaktığı Refika’yı seçmişler.

Haberin Devamı

Vergi rekortmeni olmak ayıp mı

RUM GÜZELİ REFİKA

Rivayet o ki, Adatepe’de 19’uncu Yüzyıl sonu ve 20’nci Yüzyıl başında ‘Refika’ takma adıyla bir Rum güzeli yaşarmış.
Köyün Rum ve Türk cemaati arasında çok sevilen Refika hem güzel, hem de çok neşeli bir kızmış.
Düğünlerde şarkılar söyler, çok da güzel dans edermiş.
Refika’nın güzelliği ve iyilikseverliği Adatepe’nin yanı sıra çevre köylerde de dillere destan olmuş.
Zeytin zamanı Refika’nın çalıştığı tarlada köylüler hem zeytin toplar, hem de onun şarkılarını dinlermiş.
Düğünlerde mutlaka Refika baş misafir olarak çağrılır ve kendisine şarkı söyletilip, dans ettirilirmiş.
Birinci Dünya Savaşı’na kadar Türk ve Rum cemaatleri, Adatepe’de barış içinde yaşamış.
Ancak savaş tüm Anadolu’ya olduğu gibi Adatepe’ye de felaket getirmiş.
Savaşla birlikte köyün Rum ve Türk cemaatleri arasında önceleri soğukluk, daha sonra karşılıklı çatışmalar baş göstermiş.
Tüm bu kargaşaya rağmen Refika yine de Türkler arasında sevilmeye devam etmiş.
Ancak savaş sonunda Türk ve Yunan hükümetleri arasındaki anlaşma sonucunda Refika da diğer Rumlarla birlikte köyü terk edip Yunanistan’a yerleşmek zorunda kalmış.
Refika’nın köyden ayrılışı Türkler arasında büyük üzüntüye yol açmış.
Adına türküler yakılmış, özellikle düğünlerde onun için danslar edilmiş.
Bugünkü yazımızın kahramanları, Sakız’a yerleşmiş olduğu ve Yunanistan’ın ilk güzellik kraliçesi seçildiği yönünde efsaneler anlatılan Refika’nın izini bulabilmek için soluğu adada almışlar.
Ancak kendisine ait herhangi bir ipucu bulamamışlar.
Ne var ki, tesadüfen bir antikacıda buldukları bir resimdeki kızın güzelliği ve yüzündeki ifade onları derinden etkilemiş.
“Bu kesinlikle Refika olmalı” diyerek resmi alıp Adatepe’ye getirmişler.
Köyün yaşlılarına resmin Refika’ya ait olabileceğini söylediklerinde, “Evet, bu o” yanıtını almışlar.
Ve çağlar boyunca insanlara güzellik - sağlık veren saf ve doğal Adatepe zeytinyağlarının alamet - i farikası olarak Refika’nın resmini etiketlerinde ölümsüzleştirmeye karar vermişler.

Haberin Devamı

Vergi rekortmeni olmak ayıp mı

SABUNHANEDEN MÜZEYE

Bununla da kalmamışlar, Türkiye’de türünün ilk örneği olan bir de ‘zeytinyağı müzesi’ açmışlar.
Bunun için de tarihi sabunhaneyi restore ettirmişler.
Müzede yok yok!
Civar köylerden toplanmış zeytin, zeytinyağı ve sabun üretimine ilişkin çeşitli araç gereç ve aksesuvarlardan tutun da...
Eski zeytinyağı presleri, zeytin toplama aletleri, taşıma ve saklama kapları, çeşitli folklorik objelere kadar aklınıza ne gelirse hepsi var.
Haftanın yedi günü 08.30 - 18.30 saatleri arasında açık ve giriş ücretsiz.
Müzenin bahçesinde bir de ‘Dükkan’ var!
Buradan taze zeytin, zeytinyağı, doğal sabun, özgün olarak tasarlanmış çeşitli mutfak aksesuvarları ve kitap almak mümkün.
‘Mutfak’ta da çay ve kahve çeşitleri, soğuk ve taze meyve suları ile tümü doğal malzemelerle hazırlanmış yerel zeytinyağlı yemekleri tatmak olası.
Diyorlar ki:
“Adatepe Zeytinyağı geleneksel yöntemlerle modern teknolojinin uyum içinde harmanlandığı bir sistemle üretiliyor.
Taş değirmenlerde ezilen zeytinler günümüz hijyen standartları çerçevesinde soğuk sistemle işleniyor.
Sanıldığının aksine zeytinyağının asidinin düşük olması tek başına iyi bir yağ olmasını sağlamaz.
Zeytinyağında asl olan nefasettir.
Zeytinin niteliği ve zeytinyağının zeytinin karakterine uygun bir şekilde çıkarılması ve uygun koşullarda saklanması kaliteyi belirler.
İyi bir zeytinyağı kendini kokusu ve tadıyla ele verir.”
Yaşam sevincinizi kutsamak için bu mucizevi sıvıdan daha doğal ve sağlıklı ne olabilir ki?

Haberin Devamı

Vergi rekortmeni olmak ayıp mı

 
Mahmut Boynudelik, Erhan Şengel, Mustafa Çakılcıoğlu, Haluk Yurtkuran

Yazarın Tüm Yazıları