Solun kanlı serüveni

TÜRKİYE’de herkes solu ne çok seviyormuş meğer! Bütün gazetelerde neredeyse her gün bir yazı.

Kimilerinde sol üzerine dizi yazılar, kimilerinde dizi söyleşiler... Haftalık Radikal 2 ve gündelik Birgün gibi gazetelerde her sayı birden fazla yazı ve tartışmalar.

Sol üzerine yazmak, entelektüel varoluşu kanıtlamak gibi bir şey. Hele solu şöyle iyice hırpalar, suratına birkaç Osmanlı tokadı indirirsen!

* * *

AKP’nin fedailerinden biri soruyor (Yeni Şafak, 16 Eylül 2008): "Kendini ulusalcı olarak tanımlayan güruh dışındaki sol ya da sosyal demokrasi belini doğrultarak Türk siyasetine yeniden giriş yapabilecek mi?"

Sonra ekliyor: "Sosyal demokrasiden diğerlerine solun önünde aşması gereken iki büyük siyasi zihniyet meselesi var."

Neymiş bu iki siyasi zihniyet meselesi?

1. Demokrasi! Yani solun demokrasiye inançsızlığı!

Yazarın iddiası bu ama sol demokrasiye inanmaz ise kendisi de var olamaz. Sol olmadan demokrasi de olamaz. Nitekim 1950’den günümüze sakat bir demokrasimiz olmuştur.

Siyasetin mantığına, hayatın diyalektik ve hiyerarşisine göre önce sol örgütlenir sonra demokrasi. Eğer izin verilirse sol demokrasiyi yaratır.

2. "İkinci sorun ise, (...) toplum siyaset bağının kurulabilmesi için ’sol zihniyetin kendi tasavvur ettiğinin dışında, onunla kesişmeyen bir toplumun varlığını kabul etmek’ meselesidir."

İşin bam teli zaten burada: Sol mu toplumun bulunduğu sağa gidecek yoksa sağdaki toplum mu sola gelecek? Sağdaki toplumun sola gereksinimi yok; sol ise toplumun değişip kendisine gelmesini bekliyor. Ya da toplumu değiştirmesine izin veren özgürlük ortamına ihtiyacı var.

Bu türden incir çekirdeğini doldurmayacak yazılarla sola, sosyal demokrasiye akıl verip CHP’yi yerden yere vuruyorlar. Bu türden tartışmalarda CHP’yi ayrı tutmak gerek.

* * *

Solun kanlı tarihini hesaba katmadan solu değerlendirmeye kalkmak sakat bir iştir:

1923-1950 arasının tuzak ve baskılarını hesaba katmadan; 1950-2008 arasının siyasal ve ekonomik baskılarını, Komünizmle Mücadele Derneklerini, keyfi tutuklama ve işkenceleri; 12 Mart ve 12 Eylül mezbahalarını hesaba katmadan ve unutmadan!..

Bir 6-7 Eylül bile işin kanlı boyutunu kanıtlamaya yeter! 6-7 Eylül barbarlığını kim düzenledi? Adnan Menderes hükümeti düzenledi!

Sanık ve fail olarak kimler tutuklanıp işkenceden geçirildi? Solcular, sosyalistler, eski tüfek komünistler! Bu ne utanmaz ve alçak bir siyasettir, nasıl unutulur?

Şimdi hálá uygulaması var mıdır bilemem, 1960’larda 1 Mayıs günü bütün askeri garnizonlarda izinler kaldırılır, bütün ordular teyakkuzda beklerdi. Buna önce Polatlı Topçu Yedek Subay Okulu’nda, sonra Bornova 57. Topçu Tugayı’nda tanık oldum. Komünist ayaklanmasına (!) karşı silah elde nöbet tuttum.

* * *

"Tarihle yüzleşmeden demokrasiye geçemeyiz!" diyorlar. Yerden göğe kadar haklılar. Buyursunlar, önce solun kanlı tarihinin hesabını versinler!
Yazarın Tüm Yazıları