Bu öfke, bu telaş niye

YÜZDE 47 zaferi Tayyip Bey’i karşı koyulamaz, eleştirilemez bir insanın ruh yapısına sürükledi.

O nedenle eleştirilere ölçüsüz derecede sert tepki gösteriyor.

Bununla da kalmıyor, tepkisini şantaja, tehdide, hedef göstermeye kadar götürüyor.

Demokratik ülkelerde bir başbakanın önüne gelene böyle ölçüsüzce saldırma hakkı yoktur.

Bir başbakan, elindeki siyasi güce dayanarak devletin yetkilerini istediği gibi kullanamaz.

Yani istediğine yatırım izni verme, istemediğine vermeme gibi bir keyfilik içinde olamaz.

Devlet olanaklarını çevresine ve yandaşlarına dağıtamaz.

Kendisine muhalefet eden kişi ve kurumları cezalandırmaya kalkamaz.

Çünkü yüzde 47 oyla tek başına iktidar da olsa Türkiye, Başbakan’ın çiftliği değildir.

Türkiye, laik, demokratik, sosyal bir hukuk devletidir.

Başbakanlar da Anayasa’ya, yasalara bağlıdır.

Onları keyfine göre kullanarak ülkeyi yönetemez.

Yönetirse bunun hesabı eninde sonunda kendisinden ve şürekasından sorulur.

* * *

Birtakım dolandırıcılar, Almanya’daki temiz yürekli, yardımsever insanlardan fakir fukaraya yardım vaadiyle milyonlarca Euro topluyorlar.

Makbuz yok, kayıt kuyut yok, hiçbir belge yok.

Sonra bu paraları Türkiye’deki işbirlikçileriyle paylaşıp cebe indiriyorlar.

Bu rezillik, Alman polisi tarafından ortaya çıkarılıyor.

Derin soruşturmalar sonunda bu tıynetsizliğin bütün belge ve delillerini topluyorlar.

Savcılar, bu dolandırıcılar için iddianame hazırlayıp dava açıyorlar.

İşte Hürriyet, bu dava sürecini haber olarak veriyor ve iddianamede anlatılan rezillikleri okuyucularına duyuruyor.

Vay sen misin bunu yapan!

Tayyip Bey, iddianamede kendisi ve hükümeti hakkındaki iddiaları ileri sürenlere değil, Hürriyet Gazetesi’ne ve sahibine saldırıyor.

Aydın Doğan’a hakaretler yağdırıyor, tehditler savuruyor, şantajlar yapıyor.

* * *

Merak ediyorum, Başbakan neden bu dolandırıcıların avukatlığını üstleniyor.

Bu rezilliği örtbas etmek için suçluların telaşı içinde neden Doğan Grubu’nun gazetelerine, yazarlarına saldırıyor.

Bu saldırılarla dik durmasını bilen gazetecileri sindireceğini mi sanıyor?

Onun için mi "kalemini kırmayı ama satmamayı" ilke edinmiş gazetecileri kendi tetikçileriyle karıştırıp patronun silahşorları olmakla suçlayacak kadar kendini kaybediyor?

Neden yapıyor bunları?

Yüzde 47’nin yarattığı karşı koyulamaz, eleştirilemez insan psikolojisinin sonuçları mı bütün bunlar?

Yoksa telaşının, kontrolsüzlüğünün nedeni, toplanan paralardan bir bölümünün partisine akışı mı?

Bunun kanıtlanması durumunda partisinin kapatılma, kendisinin Yüce Divan’a gönderilme tehlikesi mi?

Korkunun ecele faydası yok.

Çünkü Tayyip Bey, iktidarı boyunca yaptığı yasadışı icraatı nedeniyle zaten Yüce Divan’da yargılanmayı çoktan garanti etmiş durumda.
Yazarın Tüm Yazıları