Harem selamlık iftar yemeği

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, hafta başında Gaziantep’te bir iftar yemeğine katıldı.

Gazetenin arşivinde bir fotoğraf ararken bir tesadüf eseri bu yemekle ilgili fotoğraflara da baktım.

Gazetelerde yayımlandığını görmedim ama çok ilgimi çektiği için sizlerle paylaşmak istedim.

İftar yemeği AKP İl Örgütü tarafından Royal Otel’de düzenlenmiş.

Dikkatimi çeken konu, yemekte oturanların (bir tek türbanlı hanım dışında) harem selamlık usulü ayrılmış olmalarıydı.

Kadın konuklar, salonun bir köşesine itilmiş gibiydiler. Başbakan’ın konuşma yapacağı sahneye hákim iyi masalara da beklendiği gibi erkekler oturtulmuşlardı.

Dini konularla ilgili bir uzman değilim. Ben de oturdum internette bu konuyla ilgili bir iki uzmanlık sitesine baktım.

Bir iftar yemeğinde böyle oturmanın dinin bir emri olmadığını, bu tür davranışların eski alışkanlıkların dine mal edilmesinden kaynaklandığını öğrendim.

Türkiye, işte böyle bir parti tarafından yönetiliyor.

"Laiklik karşıtı davranışların odağı olduğu" en üst mahkeme tarafından tespit edilmiş bir parti.

Toplantılarında harem selamlık uygulamasını doğal bir davranış biçimi olarak gören bir parti!

Kadının, toplumdaki yerini ikinci sınıf olarak tarif eden, toplumsal yaşamdaki kadını bir şeytanmış gibi tecrit etmeye çalışanların yönettiği bir parti!

Bu fotoğraflar, AKP’de demokrasi boncuğu bulan liberallere "kapak olsun".

’Dosya biriktirme’ yok ’haber atlama’ var!

ALMANYA’daki Deniz Feneri Davası başladığından beri bu olayla ilgili olarak sadece hırsızların "savunmalarını" yayımlayan Sabah Gazetesi sonunda pes etti.

Dünkü sayısında, içeriden ve dışarıdan gelen eleştirilerin zorlamasıyla biraz utangaç bir biçimde de olsa olayın nasıl cereyan etmekte olduğunu özetleyen bir haber yayımladı.

Bunda asıl rol hiç kuşkusuz biz "dışarıdakilerden" çok, "içeride kalıp" bununla mücadele edenlerindir.

Sabah’ın Genel Yayın Müdürü Ergun Babahan’ın dünkü yazısı da bu konulara ayrılmıştı.

"Beğenelim, beğenmeyelim" iktidarın ne kadar faal olduğunu anlatan yazının ardından Deniz Feneri meselesine de değiniliyor ve şöyle deniliyor:

"Ancak böyle bir yolsuzluk iddiası olduğunu bilip de dosyayı günü gelince kullanırız diye saklamak da bundan aşağı kalır bir ahlaksızlık değil. Gazetecilik dosya biriktirmek mesleği değildir."

Benzeri iddiayı AKP medyasının bir diğer temsilcisi Taraf’ın yöneticisi dün NTV’de de tekrarladı. NTV’de program yapan arkadaşların buna yanıt vermelerini beklerdim ama demek ki basiretleri bağlandı diye düşünüyorum.

Olay, bizim açımızdan bir "dosya biriktirme" meselesinden çok, AKP medyasının bilerek ve kasten "haber atlaması" ile ilgilidir.

Almanya’da Deniz Feneri Davası başladı, Hürriyet bunu kendi muhabiriyle izledi ve söz konusu haberler bu nedenle bugün yayımlanıyor.

Dava açılmadan önce iddiaları basına sızdıracak bir savcı Almanya’da bulunmuyor ne yazık ki!

Tekrar ve açıklıkla yazayım ki herkese gazetecilik dersi verenler, bu işlerin gerçek hayatta nasıl yapıldığını öğrensinler:

Deniz Feneri ile ilgili dava başlayacağı gün Hürriyet muhabirleri davanın görüleceği salondaydılar. AKP medyasından kimse de ortalıkta yoktu.

Haberler, dava dosyası şimdi görülmekte olduğu için şimdi yayımlanıyor. Dosya biriktirip, gerektiğinde yayımlamak için sakladığımızdan değil!


Dernekler Daire Başkanı’nın orada ne işi vardı?

TÜRKİYE’deki Deniz Feneri Derneği’nin, halktan topladığı yardımları yerlerine ulaştırmadığı konusunda bazı kuşkular yaratan ihbarlar aldığımı dün yazmıştım.

Almanya’da polis, bu derneğin Almanya versiyonunu iyi izlediği için ciddi bir yolsuzluk ortaya çıkarıldı ve mahkeme süreci de başladı.

Gazetelere yansıyan haberler, Alman polisinin bu konuda en ileri teknolojiyi kullandığını, makbuzlardaki mürekkep izlerinin kuruma hızını tespit ederek makbuzların aynı kalemle doldurulduğunu tespit ettiklerini gösteriyor.

Ben de bundan hareketle Türkiye’deki derneğin de sıkı bir incelemeye alınması gerektiğini söylemiştim.

Bu işi yapmakla görevli kuruluş, İçişleri Bakanlığı’nın Dernekler Daire Başkanlığı.

MHP Bursa Milletvekili Hamit Homriş, dün İçişleri Bakanı’nın yanıtlaması için bir soru önergesi verdi.

Önergede, İçişleri Bakanlığı Dernekler Daire Başkanı Şentürk Uzun’un, 4 Eylül tarihinde Deniz Feneri Derneği’nin Ankara’da verdiği iftar yemeğine katıldığı belirtiliyor. Ve bu derneği denetlemekle görevli kişinin bu yemeğe katılmasının göreviyle ilgili problemler yaratıp yaratmayacağı soruluyor.

AKP’li bakanların, TBMM İç Tüzüğü’nün açık hükümlerine rağmen işlerine gelmeyen soru önergelerine yanıt vermediklerini biliyoruz.

Bakalım bu kez bir yanıt alabilecek miyiz?
Yazarın Tüm Yazıları