Başbakan dedikodu yapmaz

ŞÖYLE ciddi bir sorunumuz var ki Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı, başbakan olduğunun farkında değil!

Komik bir cümle gibi duruyor ilk bakışta ama gerçek de ne yazık ki bu. Başbakan, ne zaman bir AKP’li ya da AKP’ye yakın bir kuruluş yolsuzluk vs ile suçlansa ve bu iddialar basında yer alsa şunu yapıyor:

Bir yerde sahneye çıkıyor ve öfke içinde bağırıyor: "Konuşturmayın beni, ben de sizin kirli çamaşırlarınızı açıklarım!"

Bazı AKP’lilerin düzenbazlıklarını en çok yazanlar da bizler olduğumuz için sopa bize sallanıyor.

Ben de her defasında şunu yazıyorum: Bir şey biliyor da açıklamıyorsanız, siz nasıl başbakansınız?

Sadece açıklamak yetmez elbette. Madem ortada bir suç olduğunu biliyorsunuz, devletin savcıları, müfettişleri ne güne duruyor?

Onlara bir resmi yazı yazıp suç duyurusunda neden bulunmuyorsunuz?

Bunu yazacak sekreteriniz mi yok, yazılmış yazıyı káğıda dökecek bilgisayar yazıcınız mı?

Başbakan olarak bir göreviniz de farkına vardığınız usulsüzlükleri, yolsuzlukları ve suçları takip ettirmek değil midir?

Yetkili makamlara gelenlerin, bu tür şantajlar yapma hakkı olmadığını düşünüyorum.

O makamlara geldiniz, halktan yetkiyi aldınız, o halde gerekeni yapınız. Dedikodu değil!

Çorap bir ucundan sökülmeye başladı

AĞIZLARINDAN din-iman düşürmeyenlerin, bunu neden yaptıklarını Almanya’daki Deniz Feneri davası vesilesiyle bir kez daha öğrenmiş olduk.

O kadar çok günaha giriyorlar ki başka türlü huzur bulamıyor olmalılar!

Alman savcıların, iddianameyi hazırlarken şüpheye düştükleri bir yardım makbuzunun izini Vatan muhabiri Hilal Öztürk sürdü ve büyük soygunun nasıl yapıldığının ipucuna ulaştı.

Makbuza bakılırsa 20 Mart 2003 tarihinde 80 haneli Süleymaniye Muhtarlığı’na tam 140 ton gıda yardımı yapılmış.

Belgede muhtarın mührü de var!

Ancak muhtar, böyle bir yardım almadıklarını, 1500 kişinin yaşadığı muhtarlıkta 140 ton gıda yardımını koyacak yer bile olmadığını söylüyor.

Belli ki bir patates mühür, bir miktar paranın iç edilmesini sağlamış.

Dün bir de ihbar aldım.

Deniz Feneri Derneği’nin yardım yaptığını ileri sürdüğü Balıkesir’in Aşağı Şapçı Köyü’nde de böyle bir yardım yapılmadığı belirtiliyor.

Dernek temsilcileri bu köye gidip, köylülere nelere ihtiyaçları olduğunu sormuşlar, miktar hanesi boş makbuzlar imzalatıp ayrılmışlar.

Köydekiler hiçbir yardım almadıklarını söylüyorlar.

Acaba Dernekler Masası bu ihbar ile ilgilenir mi?

Ben ilgilenirdim ancak Deniz Feneri’nin kayıtlarına şu an için ulaşabilme olanağım yok.

İçişleri Bakanı bir emir verse de şu işin de aslını bir öğrensek diyorum.

Yüce Divan’a otobüs kaldıracaklar!

DÜNKÜ gazetelerde gözüme çarpan haberlerden biri de Bir Gün gazetesinde yayımlandı.

Onurkan Avcı’nın haberi, Başbakan’ın damadının ve damadının kardeşinin yönetici oldukları Çalık Holding’e Ceyhan’da bir petrol rafinerisini kurması için bir Hazine arazisinin bağışlandığını anlatıyor.

4 bin 600 dönümlük arazinin yüzde 55’i Hazine’ye ait. Gerisi şahıslardan toplanmış.

Kamu arazilerinin tahsisi şartları herkese açıklanarak, ihale ile yapılabilir.

Böyle bir ihalenin yapılmış olduğuna ilişkin herhangi bir işaret de yok.

Arazi için şu anda Çevre Etki Değerlendirme raporu hazırlanıyor.

Bu bittikten sonra arazinin imar durumunun değiştirilmesi gerekiyor ki biliyorsunuz AKP hükümetinin en iyi bildiği iş de bu.

Şaban Dişli ve Gaziantep vakaları bunu açıklıkla ortaya koyuyor.

Öyle görünüyor ki bu arsa tahsisi işinden de ileride Yüce Divanlık bir dava daha çıkacak.

Dosyalar kabarıyor, kabaran dosyalar Başbakan’da alerji yapıyor ve ortaya bugün sergilediği öfke çıkıyor.
Yazarın Tüm Yazıları