İçkiye takan kimmiş bakalım

İSTANBUL Belediye Başkanı Kadir Topbaş göreve geldiğinde kendisine şu soruyu sormuştum.

Belediyenin elindeki köşklerde veya başka yerlerde içki yasağı uygulaması İstanbul gibi bir dünya şehrine yakışıyor mu?

Topbaş bu sorulara hep kaçamak cevap verdi.

Bunu Başbakan Tayyip Erdoğan’a sorduğumuzda ise her defasında şakayla karışık aynı cevabı aldık:

"Sen de içkiye taktın..."

Kadir Topbaş
bir gün yine bu konuyu konuşurken şunu söyledi:

"Bu konuda formülü bulduk. Belediyenin elindeki bu yerlerin işletmesini özel şirketlere vereceğiz. Onların yaptığına da karışmayacağız."

Bence de iyi bir formüldü.

"Güzel formül bulmuşlar" deyip uygulamayı beklemeye başladım.

* * *

Topbaş’ın o sözlerinin üzerinden neredeyse 4 yıl geçti.

Bakın ne oldu.

Belediye bırakın elindeki tesisleri özel işletmecilere devretmeyi, tam aksine neredeyse Türkiye’nin en büyük restoran ve kahvehane zinciri haline gelmeye başladı.

Bunun son örneklerini Üsküdar’da ve Moda iskelesinde gördük.

Yani İstanbul Belediyesi elindeki yerlerde içki yasağını kaldırmayı bırakın, tam aksine kendisi içki satmayan restoranlar, kafeler açmaya başladı.

Sizce burada AKP açısından büyük bir ikiyüzlülük yok mu?

Bir yandan devletin elindeki bütün işletmeleri özelleştirmek için elinizden geleni yapacaksınız.

Yaptığınız da çok doğru.

Öte yandan ise elinizdeki belediyelerde kendi ideolojinize uygun işletmeler açmaya hız vereceksiniz.

Devlet düzeyinde özelleştirme.

Partinize ait belediyelerde kamulaştırma.

Sizce bu siyasi ikiyüzlülük değil de nedir.

* * *

Nazlı Ilıcak, görüşlerine saygı duyduğum, mücadeleciğini bazen gıptayla izlediğim bir yazar.

Dünkü yazısında o da benim "içki meselesine taktığımı" söylüyor.

Değerli okuyucularım, size şunu bütün samimiyetimle söylüyorum.

Benim içkiye taktığım falan yok.

Kimseye de içki içme tavsiyesinde bulunmuyorum.

Tam aksine içki içmeyen insanlara iyi yapıyorsun diyorum.

Benim taktığım, kişilerin, kurumların, siyasi partilerin kendi meşrebine ve ideolojisine uygun biçimde insanların hayat tarzlarına müdahale etmesi, ideolojik gettolar yaratması.

Onlara zorla bazı davranış biçimlerini empoze etmesi.

Moda gibi, Türkiye’nin en Batılı semtlerinden birinde, denizin kenarında güzel bir iskeleyi, elindeki gücü kullanarak "içkiden arındırılmış bölge" ilan etmek bu muhteşem şehre yakışıyor mu?

Ben yıllardır balıkçılara, restoranlara gidiyorum.

Hayatımda bir kere bile içki içen insanların yan masada içki içmeyene müdahalede bulunduğuna, rahatsız ettiğine tanık olmadım.

Nedir bu, "Topbaş ideolojisini" damga gibi şehrin her yerine vurma merakı.

İçkiye takan ben değilim, onlar...

* * *

Neyse, yine de umutsuz değilim.

Dün Nazlı Ilıcak da yazısında bu uygulamanın yanlışlığına değinmiş.

Hadi bizleri "kafasını içkiye takmış" insanlar olarak görüyorsunuz, buyurun size daha iyi gelecek bir referans.

Peki içki satmak istemeyen restoranlar veya marketler?

Onlara hiç, ama hiç itirazım yok.

Dükkán kendilerinin.

İstediğini satar, istemediğini satmaz.

Ama bazı şehirlerde olduğu gibi, kamusal yönetim elindeki gücü kullanıp insanlara satmaması yolunda baskı yapıyor, eli sopalı adamlarını bu insanların üzerine gönderiyorsa, ben orada karşılarındayım.

11 ay da karşılarındayım.

Ramazanda da karşılarındayım.
Yazarın Tüm Yazıları