Doğru ne ise o yapılacak

Futbol Federasyonu yeni sezon öncesi yeni kurallar getirdi. MHK de lig öncesi çok duyarlı. Bu sezon işler biraz daha şeffaf olacağa benziyor. Hakem, gözlemci ve MHK arasındaki ahbap-çavuş ilişkisi nihayet son bulacak gibi.

SÜPER Lig yarın başlıyor. Seyirci maçlara gidecek, sahada gördüklerini izleyecek. Ama bir de perdenin arkası var. İsterseniz, Futbol Federasyonu bu sene oynanacak maçlarda neler istiyor, neler yaptıracak onların köşe başlarından biraz bahsedelim.

Kaptanlık bandı, sağ kola mı, sol kola mı takılacak sorun oluyordu. Bunları yazan temsilciler vardı. Böyle bir sorun ortadan kalktı. Hangi kola takılırsa takılsın.

Müsabakadan 75 dakika önce saha sulaması bitecek. Eğer half-time’da sahanın sulanması gerekiyorsa, temsilci nezaretinde bütün saha sulanacak. Çünkü bazı uyanık teknik adamlar istedikleri zaman sahayı sulatıyorlardı. Bunu, half-time’da bazen de maçtan önce yaptırıyorlardı.

Hak mahrumiyeti cezası alanlar bunlara yöneticiler ve teknik adamlar da dahil, akreditasyon kartlarıyla girebileceği bütün yerlere giremeyecekler. Soyunma odalarına, koridorlara, şeref tribünlerine, protokol tribünlerine, saha içine, vs.

Süper Lig’de mücadele eden takımlar maçlara 3 renk kaleci kazağı getirecekler.

Saygı duruşu, siyah bant ve siyah forma kesinlikle Futbol Federasyonu’nun iznine tabii olacak. Gençlerbirliği ve Beşiktaş gibi bir renkleri siyah olan takımlar bile Futbol Federasyonu’nun izni olmadan siyah forma giyemeyecekler.

Deplasmana gidecek takımlar en fazla 10 yönetici ile sınırlı olacaklar. Yalnızca seyircisiz maçlarda bu rakam 25 kişiye kadar çıkabilecek.

Şimdi gelelim hakemlerin yapacaklarına...

Göz yumulmayacak

Teknik adamların, teknik alan ihlallerine göz yumulmayacak. Önce ikaz, sonra tribüne gönderilecekler. Bir kişi gelip teknik alan sınırında futbolculara ikazlarını yapacak, oyuncu sonra gidip kulübeye orada duracak. Oturması şart değil, ayakta da durabilir.

Korner ve serbest vuruşlarda ceza alanı içindeki itmelere, kakmalara ve çekmelerde çok net bir şekilde oyun durdurulup ikaz edilecek. İkincisinde kesinlikle ihtar verilecek. Bu konuda Merkez Hakem Komitesi çok duyarlı. Maç bitecek, hakem ve gözlemci maçın kasedini alacaklar, televizyonun karşısına geçip seyredecekler, karşılıklı tartışacaklar. Gözlemci hakem notunu bu tartışmalardan sonra yazacak. Bu hakem notları Futbol Federasyonu’na geldikten sonra, bu sefer Doğan Babacan ve ekibi bu kasetleri bir daha izleyecekler ve puanlara bakacaklar.

Yani, sanki bu sene işler biraz daha şeffaf olacağa benziyor. Hakem, gözlemci ve MHK arasındaki ahbap-çavuş ilişkisi herhalde bu sene son bulacak. Doğru ne ise, o yapılacakmış gibi gözüküyor.

Anons yapılacak

Süper Lig maçlarında half-time’da ve maçın bitiminde 4. hakem oynanmayan kaç dakika süre oynanacaksa saha içindeki temsilciye söyleyecek. O da, hoparlörden anons yaptıracak. Bu anonsta da şu cümle çok önemli: "Hakem en az 4 dakika oynatacak. En az 5 dakika oynatacak" diyecek. Yani, o sürelerde oynanmayan süreler de o dakikaların sonuna ilave edilecek.

Bir de devre arası hakem, soyunma odasına giderken seyircinin görmediği yerlerde bir futbolcuya veya teknik adama sarı veya kırmızı kart göstermişse, maç başladığında bu hoparlörden anons edilecek. Diyelim ki, bir futbolcu herhangi bir sebepten koridorda sarı kart gördü. Seyirci bunu bilmediği için, ikinci yarıda sarıdan, kırmızı oldu mu, şoke olmayacak. Çünkü, anonsu dinlemiş, duymuş olacak.

Bizdeki uygulama çok daha etkili

FENERBAHÇE’nin Avrupa’da oynadığı iki ön elemeye gittim. Hem Budapeşte’de, hem de Belgrad’da iki no’lu yardımcılar half-time ve maç bitiminde koşarak tünele giriyorlardı. Hatta dedim ki, "Oh ne ala dünya. Kestirmeden kendini soyunma odasına at. Hakem ile bir no’lu yardımcı ortada fare gibi kalsınlar."

Ama UEFA yeni bir genelge ile diyor ki; "Üç no’lu yardımcı soyunma odasının tüneline önceden girsin. Koridorlarda, diğer hakemlere yapılacak fiili ve sözlü saldırıları engellesin."

Ama bizde böyle bir uygulama olmayacak. Sebebi de şu; Türkiye liglerinde iki tane temsilci görev alıyor. Bunların birisi protokol tribününde, diğeri sahanın içinde. Ve bu sahanın içinde olan tünel ve soyunma odası koridorlarını da kontrol ediyor. Yani, bu olaya şöyle bir baktığımızda, bizdeki uygulama, UEFA’nınkinden daha iyi ve daha etkili. Çünkü temsilci iki no’lu yardımcıya göre çok daha fazla yetkilere sahip.

Her şeyi biz Avrupa’dan alacak değiliz. Bazen biz daha iyisini yaparız. Ondan dolayı bizden alırlar. Eğer bugün 4. hakem uygulaması varsa, bunun başlangıcı benim hakemliğimdir. Çünkü 3-4 tane saha güvenliği açışından geç başlattığım maçtan sonra zamanında ortalık çok karışmıştı. Ve 4. hakem sistemi o sayede kuruldu. Bu Avrupa’ya bizden gitti. Avrupalı’nın da iki gözü, iki kulağı, iki burnu var, bizim de...

Ekinci Koyu’nu tavsiye edene bak

BU yaz yolum düştü, Ekinci Koyu’na uğradım. İnanılmaz, bir doğa ve mükemmel bir tesis var. Geçen yaz bu iskeleye Amerikan bayraklı bir tekne yanaşıyor.

Yolcular restauranta çıkıyorlar, maalesef mürettebat da tekneyi şampuanla yıkamaya başlıyor. Tesisin sahibi, arkadaşım İrfan. Olayı söylediklerinde cümleleri çok net oluyor: "Getirdikleri yolcuları alsınlar ve çok acele burayı terk etsinler. Bu koylarda sabunla tekne yıkanmaz. Biraz öğrensinler" diyor. Nitekim, teknedekiler yolcularını alarak Ekinci Koyu’ndan uzaklaşıyor.

Ertesi gün telefon geliyor bizim İrfan’a. "Dün sizin iskelede bizim çalışanlar son derece hatalı bir şekilde tekneyi yıkıyorlarmış, haklısınız. Ama biz orayı çok beğendik, eğer müsaade ederseniz Amerika’dan gelen arkadaşlarımız da var, iki tekne tekrar oraya demirlemek istiyoruz ve bütün şartlarınızı kabul edeceğiz" diyorlar.

İrfan da kabul ediyor. Yemeklerini yiyorlar, tekneler gidecekler. Yaşlı bir Amerikalı, İrfan’a yaklaşarak diyor ki, "Tepkinizde son derece haklısınız. Biz burayı bilmiyorduk. Benim oğlum, mümkünse her sene bu koya gelip kalıyor. Ve burayı da bize özellikle tavsiye eden o. Çok teşekkür ederiz." İrfan da yaşlı adama oğlunun kim olduğunu soruyor. Aldığı cevap, çok enteresan.

Bill Gates...

Özel sektörü devlet baltalıyor!

ANKARA’da oturanlara "köylü" derler. Hatta daha ileri gidip, "Ulan siz dağda oturuyorsunuz, dağ adamları" derler. Haklılar.

Çünkü eğer Ankara’dan, Antalya’ya, Ankara’dan, İzmir’e veya daha değişik yerlere uçacaksanız, Türk Hava Yolları yok, Anadolu Jet var. Eğer mümkünse uçakta dizinizi altınıza alarak, bağdaş kurup oturacaksınız. Çünkü menüsküs olma şansınız yüzde 80. Eğer öndeki yolcu uykusuzsa ve koltuğu yatırıp uyuyacaksa yandın. Adamın, saçları, keli ağzının içinde. Bir servis var, muazzam. Bir su bir de kek.

Türk Hava Yolları, Miles kartın varsa işlenmiyor. Eğer Miles kartın varsa ve CIP’ten geçeyim dersen, gişeye uğrayıp 20 YTL vermen lazım. Kabul etmezsen terminalden uçacaksın. Ama terminale geldiğinde anons çok daha enteresan: "TK bilmem kaç sayılı uçakla İzmir’e gidecek yolcuların 103 no’lu kapıdan uçağa gitmeleri rica olunur."

Sen bana, Türk Hava Yolları’nın en ufak bir hizmetini vermiyorsun, bileti erken almazsan ucuz da göndermiyorsun, ondan sonra da çıkıyorsun anonsunu, "TK" yapıyorsun. Yani Türk Hava Yolları. Uçak koydun da binmedik mi? O zaman niye Pegasus’un hep üstüne gidiyorsunuz. Onu baltalamaya çalışıyorsunuz. Devlet, özel sektörü teşvik edeceğine, özel sektörü baltalayarak, öldürmek istiyor. Bunun en canlı örneğini, bu olaylarda görüyor ve yaşıyorum.

Nasıl olacak?

SİGARA yasağında bir ayrıntı var. Buna dikkat edilmesi gerekir. Bazı müesseselerde hem açık alan var, hem kapalı alan. Ve bunlar öyle bir konumlarda ki.. Bazılarının açık alanları tam ortada. Nasıl denetlenecekler veya nasıl ceza yazılacak? Veya tamamen kapalı alanlarda bunların haksız rekabeti nasıl önlenecek? Şu anda bile bu işler sırıtıyor.
Yazarın Tüm Yazıları