Kaputt ve kaput

ACABA, Dünya Ticaret Örgütü Genel Sekreteri Pascal Lamy eğer Fransız değil de Alman olsaydı, salı akşamı Cenevre’de düzenlediği basın toplantısına, Cermenlerin "kırıldı", "bozuldu", "dağıldı" anlamında kullandığı şu meşhur "kaputt" ünlemiyle başlar mıydı?

Her halükárda, bana sorarsanız öyle olması gerekirdi. Zira, en cuk bu ifade oturuyor.

Çünkü, küresel ticareti hale yola sokmak amacıyla 153 ülkenin Leman Gölü kıyısında başlattığı o "dev pazarlık", dokuz gün sonra, yine yukarıdaki türden "kaputt"la noktalandı.

* * *

BURADA kasten "yine" diye vurguladım. Zira, bu fiyasko bir ilk oluşturmuyor.

Háttá, aksini temenni edelim ama, önemli bir ihtimalle sonuncusu da olmayacak.

Çünkü, söz konusu uluslararası ticareti kayda kuyda bağlamak ve mümkün mertebe serbest kılmak amacıyla 2001 yılında siftahı yapılan; ilkin Katar başkentinde toplandığı için de "Doha süreci" diye adlandırılan müzakereler, táa o tarihten beri hep sürüncemede kaldı.

Ne 2003 Meksika’sında gerçekleşen "Kankun görüşmeleri", ne de daha sonra "nabız yoklaması" şeklinde devam eden temaslar, dişe dokunur bir sonuç getirdi.

Káh tekstil ipliği, káh kolza yağı, káh da elektronik edevatı derken, pazarlıklar bir türlü eli yüzü düzgün bir anlaşmaya dönüşmedi.

* * *

EH, durum bu tür bir seyir izleyince, tüm umutlar "Cenevre raundu"na bağlanmıştı

Olur a, Leman Gölü’nün sukûneti DTÖ üyelerine belki biraz "uzlaşmacı" ruh aşılar.

Dolayısıyla da, Kara Afrika’nın yoksul köylüsüyle İskandinav Avrupa’nın bilgisayar mühendisi, sakin sularda yüzen kuğulara baka baka, dostça el sıkışırlar.

"Tamam, ben cep telefonunu ucuza, sen de muzunu hak paraya satacaksın" diyerek, öyle láfta kalacak centilmenlik bir anlaşması değil, mühürlenmiş taahhüt imzalarlar.

Oysa dediğim gibi, ne o muhnis göl, ne de o beyaz kuğular derde deva oldu.

Çeliğe şu kadar kota, buğdaya bu kadar gümrük, pamuğa o kadar sübvansiyon diye saç saça çekişen ülke delegeleri bir tek, "uyuşmazlıkta uyuştukları"na karar verdiler.

Yani, Calvin şehri Fransızca konuşsa dahi, İsviçre’deki dünya ticaret toplantısı da tıpkı öncekiler gibi, Konfederasyon’da diğer lisanı oluşturan Almancanın "kaputt" ünlemiyle bitti.

* * *

BU
yeni fiyasko ilk bakışta, "bencil zenginler"in "muhtaç fakirler"e zırnık taviz vermeyerek, rabbena hep bana politikasını sürdürmesinden kaynaklanıyormuş gibi gözüküyor.

Ve, bunda ciddi ölçüde de haklılık payı var!

Özellikle, başta ABD, sanayileşmiş ülkelerin tarımsal korumacılığı açısından var.

Doğru, bol kaputların Cenevre’deki dar "kaputt"a çuha bahşetmediği su götürmüyor.

* * *

ANCAK yine de, sonsuz çetrefil bir dünyada yaşadığımızdan, her şey bu kadar kesin ve şematik biçimde şekillenmiyor. Leman Gölü’nün sularındaki nüansları görmek gerekiyor.

Nitekim, İsviçre’de de tekrarlandığı gibi, bir yanda Fransa ve "himayeci beşler"; öte yanda ise diğer "serbestici üyeler", "bencil AB" de kendi içinde bölünme yansıtıyor.

Fakat buna karşılık, "muhtaç" kategorisine giren ve biyolojik yakıtı şeker kamışından üreten Brezilya, aynı yakıtı mısırdan sağlayan ve dolayısıyla kendisine rakip olan Washington ’la "kapışıyor" ama, iş söz konusu biyo-enerjilerin tahıl fiyatlarını arttırmasına ve öteki "muhtaçlar"ı daha da aç kılmasına gelince, bu defa o Washington’la aynı telden çalıyor.

Yahut, gümrük vergilerinin indirimibi isteyen Çin, daha "ucuzcu" bir Hindistan’dan motorsiklet veya bilgisayar ithal etmemek için, kendi duvarlarını yukarı çekiveriyor.

O halde diyelim ki, Cenevre "kaputt"
unun ana nedeni bir iyi-kötü savaşından ziyade, taciri sayısız bir dünyada her tüccara uygun kaput dikebilmenin zorluğundan kaynaklandı.
Yazarın Tüm Yazıları