Kral olmak güzeldir

BENİM kuşağımın taparcasına sevdiği komedi filmleri yönetmeni Mel Brooks’un bir filminde şöyle bir cümle vardı:

"It’s good to be a king."

Şöyle çevirebilirsiniz:

"Kral olmak çok güzeldir."

Aynı cümleyi bugünlerde şöyle aranje ediyorum:

"Köşe yazarı olmak çok güzeldir."

Hele hele "azgın azınlıklara" yazan ister siyasi, ister dini, ister liberal, ister ulusalcı bir cemaat yazarı iseniz tadı damağınızda kalır.

Nasılsa hiçbir sorumluluğun yok, salla gitsin.

Vur, kır, ez, çiğne, iç savaş çağrısı yap veya isyana davet et.

Ya alkış alırsın, ya yuh.

Biri ruhunun sadist yanını, öteki mazoşist tarafını doyurur.

Memleket krize girmiş, insanlar birbirine düşman hale getirilmiş umurunda mı?

O tatminsiz ego günlük tayınını aldıysa, gerisi "faso fiso"...

Oysa makul ve sorumluluk duygusu olan insanlar için bugünlerde hayat o kadar kolay değil.

Önce yaşadıklarımızın teşhisini koyalım.

Türkiye, tarihinin en derin siyasi krizlerinden birini yaşıyor.

Üç beş makul insan bir araya geldi mi hepsinin kafasındaki soru aynı.

Bu krizden nasıl çıkacağız? Bir formül var mı?

* * *

Formül belli.

Uzlaşmak...

Ama kimler uzlaşacak?

Aylardır Batı basınında kendileri için "laiklik karşıtı", "İslam demokratı" denmesinden hiç rahatsız olmayan, hatta zevk alanlarla,

Kendilerine "darbeci", "ulusalcı" denmesinden hiç rahatsız olmayanlar mı uzlaşacak?

En büyük düşman diye gördüğü "Kemalizm"i ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ni ezmek için, darbe dönemlerinin işkence uygulamalarını bile meşrulaştıran güya demokratla,

Her dindarı "şeriatçı" sanan ve onu yok etmek için şeytanla bile işbirliği yapmaya kalkan, önüne geleni fişleyen güya laik mi?

Hayır.

Ergenekon soruşturması açıkça gösterdi ki, onlar asla uzlaşmayacak.

Onlardan "biri", "ötekini" yok edinceye kadar bu iç savaş devam edecek.

Yaşadığımızı İspanya iç savaşına benzeten ve saf tutan, kendi gibi düşünmeyen herkesi darbeci ilan eden zihniyetle, kendi gibi düşünmeyen herkesi Ali Kemal, mütareke basını olarak gören zihniyet aynı slogan etrafında birleşmiştir:

"Ya zafer, ya ölüm..."

O zaman soruyu yine soralım.

Aldığı kan kokusuyla rövanş duygusu keskin bir kılıca dönüşmüş gladyatörler, ancak birinin imha edilmesi ile huzur bulabileceğine göre, kimler uzlaşacak?

* * *

Cevabı basit.

"Makul insanlar."

Ne dininle ne laik rejimle, ne Fatih Sultan Mehmed’i ile ne Atatürk’ü ile, ne demokrasi ile ne de askeri ile meselesi olmayan milyonlarca insan.

AKP’ye her oy vereni, her parti üyesini "şeriatçı" gibi görmeyen, AKP’ye oy vermeyen, onu eleştiren herkese "darbeci" etiketi yapıştırmaya kalkmayan, kendi kendine verdiği güya demokrat payesine sığınıp herkese, her kuruma istediği iftirayı atmayan insanlar uzlaşacak.

Onlar uzlaşacak.

Formülü onlar bulacak.

Uzlaşmanın ilk adımı da, bu azgın azınlığın, çapsız köşe silahşorlarının elinden, o iğreti "misyon" bayraklarını almaktır.

İster ulusalcı olsun ister güya demokrat, karşılıklı cephelerdeki bu faşist zümrenin istibdadına son verme zamanı geldi.

Bu ülkenin her tarafına, makul insanların damgasını vuracak bir uzlaşmaya ihtiyacımız var .

İnancın türbandan ibaret olmadığını; demokrasinin Atatürk ve ordu düşmanlığı ile eşanlamlı olmadığını, laikliğin ise inançsızlık olmadığını kabul eden makul insanların uzlaşması.

İşte ülkemizi krizden çıkaracak tek formül budur.
Yazarın Tüm Yazıları