450 soruşturmaya gerek yoktu

İSTANBUL Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin’in "Medyaya 450 soruşturma açtık. Buna rağmen sansasyonu önleyemedik" dediğini Bugün’de okudum.

Başsavcı Engin’i tanıyorum. Soruşturma ve dava ile ilgili olarak yapılan sansasyonel haberlerden, yorumlardan ciddi olarak rahatsız olduğunu da tahmin ediyorum. Çünkü kendisi DGM savcısı iken ben de gazete yöneticisiydim ve değişik davalarla ilgili nasıl titizlendiğini yakından biliyorum. Bu nedenle birkaç kez karşısına çıkmışlığım da var.

Başsavcının sözlerini okurken şunu düşündüm: Demek ki mevcut yasa, gerçekçi ve günün şartlarına uygun bir yasa değil.

Bir yasa bu kadar kolayca çiğnenebiliyor ve onu uygulamak ile görevli olanlar bunda çaresiz kalıyorlarsa sorun yasanın kendisinde demektir.

Yapılması gereken, yeni 450 soruşturma daha açıp işi zaten ağır olan savcılığa yeni yükler yüklemek değildir.

Adalet Bakanlığı’nın bu konuya ciddiyetle eğilmesi ve yasayı özgürlükçü ve sanıkların haklarını koruyacak bir bakış açısıyla ele alması gerekiyor.

Öte yandan şöyle bir durum da var: Bu 450 soruşturmanın iç dağılımını bilmiyorum.

Ama önemli bölümünün hazırlık soruşturması sırasında elde edilen bilgilerin, telefon kayıtlarının, tanık ifadelerinin ve bazı kanıt niteliğindeki belgenin haberleştirilmesinden kaynaklandığına kuşku yok.

Bence asıl soruşturma tam bu noktada açılmalı: O bilgiler ve belgeler medyaya nasıl, kim tarafından ve ne amaçla sızdırıldı?

O kişi ya da kişilerin soruşturmanın tam merkezinde olduğunu medyada bilmeyen kimse yok.

Eminim savcılığın da bu konuda fikri vardır.

450 soruşturma açarak dosya kalabalığı yaratmak yerine, tek bir soruşturma ile sorun çözümlenebilirdi!

Görgülü olmak ayıp değildir

DÜNKÜ gazetelerde bir fotoğraf dikkatimi çekti. Çelebi Holding’in 50. kuruluş yıldönümü Dolmabahçe Sarayı’nda verilen bir davetle kutlanmış.

Fotoğraflardan anlaşıldığına göre şık bir davet. Kadınlar tuvaletli, erkekler smokin ya da koyu renk takım elbiseli.

Bütün bu tablonun içinde ayrık otu gibi duran bir görüntü var: Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım!

Yıldırım, açık renk spor bir ceket giymiş. Ceketinin içinde de yakası açık bir spor gömlek görülüyor.

Bakan Yıldırım, günlük hayatında da İranlılar gibi yaşasa, kravat takmayıp yakasız gömlekle dolaşsa, söyleyebilecek bir şey olmazdı.

Ama biliyoruz ki kendisi koyu renk takım elbise de giyiyor, kravat da takıyor.

Böylesine özenilerek hazırlanmış bir davette, giyim kodlarına uymamak, ev sahiplerine ve öteki davetlilere "sizi takmıyorum, sizi ciddiye almıyorum" mesajı vermektir.

Bakan Yıldırım’ın aklından böyle bir şey geçirdiğini zannetmiyorum aslında. Ama giyim tarzının ortaya koyduğu mesaj bundan başka bir şey değil.

Toplumsal görgü kurallarına uymak sanıldığı kadar zor bir şey değildir ve uyanı küçültmez.

Siyasette en üst mevkilere çıkmış kişilerin toplumsal görgü kurallarına uymak için çaba göstermeleri, aynı zamanda kendilerine duymaları gereken saygının da gereğidir.

Bu da ’demokrat AKP’ye’ kapak olsun!

İŞTE kendilerini AKP’nin demokrat olduğu zehabına kaptırmış bir kısım aydına "kapak olacak", dün yayımlanmış iki ayrı haber:

Yazar Nedim Gürsel hakkında "Allah’ın Kızları" isimli romanında "halkın bir kesiminin benimsediği dini değerlere hakaret ve aşağılama" suçu nedeniyle soruşturma başlatılmış.

Savcı, soruşturma sonunda dava açarsa Gürsel altı aydan bir yıla kadar hapis istemiyle yargılanacak.

Türbanın üniversitelerde serbest bırakılmasını öngören Anayasa değişikliğini iptal eden Anayasa Mahkemesi’ni sert bir dille eleştiren Star yazarı Mustafa Karaalioğlu da 12 yıl hapis istemiyle yargılanacak.

Türkiye için hiç yadırganacak bir durum değil.

Gazeteci ve yazar olup bu süreçlere bir kere olsun ayağı takılmayanlar da Allah’ın şanslı kulları olmalı.

Memleketimiz için yadırgatıcı olmayan bu durum, bir parçası olmak için kolumuzu feda etmeye hazır olduğumuz AB ülkeleri için kabul edilebilir bir durum değil.

2002 senesinin kasım ayından beri AKP tek başına hükümette.

Ve ülkemizde hálá bu tür davalar açılabiliyor; çünkü AKP, sadece kendisine demokrat.

Demokrasinin bütün kurum ve kurallarıyla bu ülkede hákim olmasını isteyen bir partinin iktidarında böyle davalar açılabilir miydi?
Yazarın Tüm Yazıları