Hatırla sevgili

ŞİMDİ anlatacağım şeyleri, birinci elden dinledim.Bana, "Hatırla Sevgili" dizisinden fırlamış bir insanlık dersi gibi geldi.

Çok etkilendim.

Değerlendirmesini size bırakıyorum.

* * *

Kahramanları, bir Anadolu şehrinin iki ailesi.

Biri koyu CHP’li.

Öteki koyu Demokrat Partili.

1950-60 arasının DP-CHP kavgalarını yaşamışlar.

Ama o kavgalar dostluklarını hiç etkilememiş.

Şimdi bir Ege sayfiye kasabasında yine yan yana yaşıyorlar.

Birinin babası, Yassıada Mahkemeleri’nde idam istemiyle yargılanmış.

Kızı yıllardır bu konuda tek kelime konuşmamış.

Yaşadığı dramı hep içinde hapis tutmuş.

Anlatacağım konuşma, geçen hafta işte babası idamla yargılanmış bu kadın ile CHP’li aileden gelen öteki kadın arasında geçiyor.

Babası Yassıdada’da yargılanan kadın, CHP’li kadına gelip içini açıyor.

"Bugünlerde her telefon çalışta, her kapı çalınışta, yine ürkerek kalkmaya başladım. Bugün insanlara yapılanları görünce, o gün bizlere yapılanları hatırlıyorum ve acı çekiyorum."

Son günlerde gazetelerde okuyup televizyonlarda seyrettiği olaylar, 48 yıl öncesinin travmalarını yine şuur üstüne çıkarmış.

İnsanların gün doğmadan alınıp götürülmeleri, daha nelerle suçlandıklarını bile öğrenmeden hayatlarını kaybetmeleri, özel hayatlarının akıl almaz hoyratlıkla, hatta sadizmle önlerine konması, onu tekrar eski günlere götürmüş.

İşte insani "empati" budur.

Kendi çektiğini başkaları da çektiği zaman, vicdani otomatik olarak isyan moduna geçen bir insan.

Başkasının dramını kendi dramına çevirebilen bir empati tercümanına sahip olabilmek, işte ihtiyacımız budur.

Oysa bugün, karşımıza dikilen sözde entelektüel vicdana bakın.

Askeri darbelerde çektiği acıları hatırlayıp, "Şimdi acı çekme sırası onlarda" diye düşünebilen, hissedebilen, en vahimi de bunu açıkça yazabilecek kadar kendini kaybetmiş bir sözde aydın.

O günün askeri darbe dönemi, bugünün ise Avrupa Birliği ile müzakerelere oturmuş, güya demokrasiye doğru yürüdüğünü iddia eden bir dönemin yargılaması olduğunu unutacak kadar da bencilleşebilen bir karakter.

* * *

Dün "Bugün" Gazetesi’nde okudum.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin, Kuddusi Okkır’ın ölümünden dolayı devletin "özür dilemesi" gerektiğini söylemiş.

Devlet nasıl özür dileyecek?

Hangi devlet özür dileyecek?

Eski "derin devlet mi", yoksa şimdi onun yerine inşa edilen yenisi mi?

Gaddarlıkta teraziye koysan, ibre ya ortayı gösterir ya da bir mek bugünden yana ağır basar.

Askeri darbe vicdanı, daha doğrusu vicdansızlığı, tebdili kıyafet, AB müzakerecisi Türkiye’ye sızmış güya "demokrasi" arıyor.

Hedefi hiç muhalifi kalmamış bir demokrasi.

Sormuyor, dünyanın neresinde vicdansızlık üzerine demokrasi kurulmuş?

Arasanız, bula bula "Kızıl Kmer halk demokrasisinden" başka örnek bulabilir misiniz?

* * *

Ben diyorum ki, böyle bir vicdan üzerine, 21’inci yüzyıl demokrasisi kurulamaz.

Böyle bir vicdan üzerine, çeteyle mücadele, temiz eller rejimi kurulamaz.

Türkiye, darbecisiyle, çetecisiyle mücadele etmek istiyorsa, önce "vicdan kriterlerini" belirlemeli.

Çeteleşme ve darbeyle mücadeleyi, "bütün muhaliflerden kurtulma" paketinin içinden çıkarmalı.

Kamuoyunun tamamını bu mücadele cephesinde, aynı demokrasi ve vicdan bayrağı altında toplamalı.

Yok bunu yapmaz, daha başka Kuddusi Okkır’lar yaratacak bu süreci, sözde aydınlarının faşist ve vicdansız intikam duygularıyla yürütmeye kalkarsa ne olur?

Bu süreçten 5-10 Erdal Öz romanı çıkar ki, tarih bunu asla demokrasi mücadelesi bölümünde yazmaz.

Bravo Türkiye

HÜRRİYET Ankara Bürosu bugün yine tarihi önemde bir habere imza attı. "Türkiye, Ermenistan’la görüşmeye başladı."

Dün Dışişleri’nin üst düzey bir yetkilisi ile konuştum.

Haberi doğruladı, ama yayınlanmasını önlemeye çalıştı.

Yayınlanınca yalanlanabileceğini belirtti.

"Biz gazeteciyiz. Haberi veririz" dedim.

Ben bu görüşmeleri bütün kalbimle destekliyorum.

Bu kararı alan hükümeti ve dışişlerini kutluyorum.

Azeri kardeşlerimize de şu tavsiyede bulunuyorum.

Bunu siz de destekleyin.

Çünkü bu hepimizin menfaatinedir.
Yazarın Tüm Yazıları