Bankacıların morali çok bozuk

ANKARA’da, bir süredir varolan moralsizlik, geleceğe duyulan güvensizlik artık had safhaya ulaşmış durumda.

İstanbul’un havasının bu kadar kötü olmadığını, ülke meselelerini ve geleceği hakkında düşünmeyi, çoğu kimsenin pek takmadığını ise yakından biliyorum.

Bence Ergenekon iddianamesi de bir şey değiştirmedi, aksine işleri iyice karıştırdı.

Böyle bir dönemde piyasaların, özellikle bankacıların moralli olmasını zaten bekleyemeyiz. Ancak bankacıların moralini son günlerde, hiç olmadığı kadar bozuk görüyorum.

Çünkü küresel kriz konusunda büyük bir düş kırıklığı yaşıyorlar. Çeşitli kesimlerden bankacılarla konuştuğumda çoğu, daha geçen ay, "artık kriz bitti" diyorlar, en fazla artçı küçük dalgalar gelebileceğini ama dibin bulunduğunu belirtiyorlardı.

O zaman da, bu kadar büyük bir kırılmanın sonuçlarının bu kadar küçük olabileceğine ihtimal vermediğim için, şimdi bu bankacılara "pembe gözlüklü bankacılar" diye takılabiliyorum.

Şaka bir yana, bankacıların moralleri gerçekten çok bozuk. ABD’den gelen yeni batış dalgasının çok büyük olduğunu, artık Avrupa’nın etkileneceğinin de, çeşitli ülkelerde başlayan olaylarla ortaya çıktığını kabul ediyorlar. Ama en çok da, bütün bu büyüyen dalgaların sonuçlarının, yakında derin biçimde içeride hissedilmesinden korkuyorlar.

Özetle; AKP’nin kapatılma davası, Ergenekon iddianamesi gibi çok önemli iç siyasi gelişmeler bile, son günlerde umurlarında olmuyor. Dün konuştuğumuz bir banka genel müdürü mevcut durumu, "İçerdeki olaylar o kadar küçük detaylar olarak kaldı ki, çünkü küresel krizde işler çok kötü..." diye özetledi.

Bankacılar önümüzdeki bir-iki hafta içerisinde dışarıdan gelecek haberlerin durumu düzeltebileceğini pek sanmadıkları gibi, aksine havanın daha da kötüleşmesinden korkuyorlar.

DÜZ YOLDA ARABA DEVİRMEK
ABD’deki iki büyük mortgage şirketinin durumunun mutlaka netleşmesi gerektiğini belirten bankacılar, bunların batmasını önlemek için alınacak somut tedbirlerin moralleri biraz düzeltebileceğini ama ardından kötü bilanço rakamları beklendiği için, düzelmenin kolay kolay olamayacağını sandıklarını söylüyorlar.

Bankacıların tüm bu yaşananlara bakıp, hayıflandıkları en önemli konu ise "Türkiye’nin, Türkiye ekonomisinin maalesef iyi yönetilememesi..."

Bir bankacı, son 2-3 yıldır savsaklanan tedbirler yerine getirilmiş, mali istikrar kurumsallaştırılmış olsaydı, şimdi durumun çok daha farklı olacağını hatırlattı. Siyasetteki tüm tarafların işi buraya kadar getirmelerinin affedilmez bir hata olduğunu kaydeden bir banka yöneticisi, "Eğer girdiğimiz yolda sonradan savsaklamayıp, gerekenleri zamanında yapmış olsaydık, çok daha ileri bir yol almış olur, bu krizlerde de farkımızı ortaya çıkarır, çok önemli avantajlar sağlayabilirdik" diye hayıflanıyordu.

Türkiye’nin tarihinin böylesine virajlı yollarda iyi sürücüklük yapıp rakipleri geçmek değil, "düz yolda arabayı devirme" örnekleriyle dolu olduğunu hatırlatan aynı bankacı, "İlk kez 2001’den sonra iyi sürücü olduğumuzu sanmaya başlamıştık ki, eski alışkanlıklara döndük" dedi.

Son iki-üç yıldır siyasi sarhoşluk nedeniyle işlerin savsaklandığını, son seçimlerden sonra zaten ekonomide hiçbir şey yapılmadığını kaydeden bankacı, daha sonra da bile bile siyasi gerginlik yaratılıp işlerin iyice içinden çıkılmaz bir hal aldığını hatırlattı.

Özetle; küresel kriz ağırlaşarak devam ediyor, "artık kriz bitti" diyen bankacılar bile, 1929 bunalımından sonraki en büyük kriz veya "dünya bankacılık krizi" deme noktasındalar...

Türkiye açısından bakıldığında ise zaten krize karşı önlem almakta gecikmiş, fırsatları kaçırmaya başlamıştık ki; küresel krizin büyümesi, morallerin iyice bozulmasına neden oldu.
Yazarın Tüm Yazıları