Postal yalıyorum

TUTUKLU olduğu cezaevinde kansere yakalanan...

Kanserden ölünce de...

Cenazesini kaldıracak parası olmadığı anlaşılan...

Üstelik "Ergenekon’un kasası" diye takdim edilen...

Zavallı Kuddusi Okkır’ın içine çökmüş gözlerinden söz ettiğim için...

Ve o gözlere bakarak vicdanım kanadığı için...

Bana "Yuh! Postal yalayıcısı" diyecekseniz...

Size vereceğim karşılık şudur:

Evet birader, postal yalıyorum...

* * *

Türk tarihinin en önemli soruşturmasını yürüten...

Hakkında ketumiyet ve ciddiyet abidesi olduğuna dair sayısız masal dinlediğimiz...

Abdurrahman Bey’in zıddı olan savcı Zekeriya Bey’imiz...

İçeri tıkmak için yanıp tutuştuğu gazeteciyi sorgularken...

Masasının çekmecesinden çıkardığı en kıytırık faks metnine "kozmik belge" muamelesi çekerek...

Aziz Nesin’e rahmet okutuyorsa...

Ve ben de sırf bu nedenden dolayı...

Savcı beyimizi sarakaya alıyorsam...

Ve bu yüzden beni "Eruygur’un yalakası! Tolon’un adamı" olarak damgalayacaksanız...

Size vereceğim karşılık şudur:

Evet birader, adamıyım... Evet birader, yalakasıyım...

* * *

"Beş leşe sahip" bir Tophane kabadayısı muamelesine tabi tutularak...

Bileklerine kelepçe geçirilip götürülen gazeteciye...

Yüz binlerce "okkalı" belgenin arasından kafayı çıkarıp...

"Söyle bakalım gazeteci efendi... Telefonda konuşurken Başbakan’a neden küfrediyordun?" sorusu soruluyorsa...

Bu durum karşısında bana düşen...

"Ulan yoksa keleğe mi geliyoruz?" sualini patlatmak ve "okkalı belgeler" hakkında kuşkuya düşmektir...

Bunu yaptığım için...

"Darbe yanlısı" diyecekseniz...

Size vereceğim karşılık şudur:

Evet, darbe yanlısıyım.

* * *

Büyük bir gürültüyle gözaltına alınınca...

"Ulan gerçekten de karanlık işlere bulaşmış olabilir mi?" diye fısıldadığımız...

Ancak...

Gözaltından çıkınca...

"Oraya neden gittin? Telefonda neden böyle dedin? Falancayla neden fotoğraf çektirdin?" türünden sade suya tirit, tırışkadan sorulara muhatap olduğunu öğrendiğimiz Cumhuriyet’in Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay karşısında sergilenen "acıklı belgesizlik hali"ni eleştirdiğimiz için...

Ve Balbay gibi gazeteciden çok "misyon adamı" haline dönüşmüş birine, "en kahraman gazeteci" olarak caka satma fırsatı sunulmasına içerleyip ah çektiğimiz için...

"Darbeci" cenaha taş taşımakla suçlanacaksam...

Size vereceğim karşılık şudur:

Evet, taş taşıyorum...

İlahi Baykal

İSTANBUL ile Ankara çoktandır adamların ellerinde... Konya ile Kayseri zaten ezelden beri onların... İstanbul ile Ankara’yı bir kaptılar, bir daha vermiyorlar... Bursa ve Antalya da gitti... Erzurum ve Gaziantep de...

Peki ne kaldı? Ne kalacak: İzmir...

CHP Lideri Deniz Baykal, dün İzmir’den meydan okumuş, "Türkiye’yi fethetmek isteyenler orayı burayı alırlar ama yetmez, İzmir’i almadıkça o iş bitmez" demiş...

Ardından da eklemiş: "İzmir alınmadıkça hiçbir başarı onları tatmin etmez."

Bu Baykal álem adam vallahi! Her tarafı kaybetmiş, bir tek kalmış elinde İzmir... Tutmuş onunla övünüyor...

İnsan ister istemez, "Rakibinin başarıya doymadığından, İzmir’i de almak için yanıp tutuştuğundan söz edeceğine... Sen nereleri almak için yanıp tutuşuyorsun... Ondan söz etsene" diyor...
Yazarın Tüm Yazıları