Asacaksın beni, memleket kurtulacak

ÖNCEKİ gün Kars’ta Hürriyet İnsan Hakları Treni’nin hareket törenini yaparken, bir mesaj aldım.

İnternete yeni bir "ortam dinlemesi" düşmüş.

Bu defa konuşan, Silahlı Kuvvetler’in iki mensubu.

Yaptıkları iki Türk fanatiğinin tipik kahvehane geyiği.

Bir tek kendileri dürüst.

Bir tek kendileri vatansever.

Geriye kalan herkes satılmış, hırsız, hain...

Önlerine geleni sallandırıyorlar.

Mesela, asacaksın Cumhurbaşkanı’nı, sallandıracaksın Başbakan’ı.

Sonra sıra Genelkurmay Başkanı’na geliyor.

Onu da sallandıracaksın.

Ve memleket kurtulacak.

* * *

Bu arada ben de payıma düşeni alıyorum.

Genelkurmay’ın akreditasyon listesinde ben "makbul adam" olarak gösterilmişim.

Bu arkadaşlar aynı fikirde değil.

Biri, benim "Ermeni dölü" olduğumu söylüyor.

Öteki ailemin Balkan göçmeni olduğunu anlatıyor.

Ama diğeri daha sabit fikirli, hemen onun cevabını da buluyor:

"Öyleyse Sabetayist..."

Kafa böyle.

Ben Türk değilsem "Ermeni dölüyüm" veya "Sabetayist".

Yani Ermeni veya Yahudi olmak onun gözünde "insan karalamak için" geçerli şeyler.

Düşünebiliyor musunuz, bu iki insan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin iki elemanı ve muhtemelen kendilerini "Atatürkçü" görüyor.

Canım iki kadeh attıktan sonra herkesin yapacağı türden bir geyik deyip geçebilir misiniz?

Hayır geçemezsiniz.

Çünkü bu sohbet, toplumsal hayatımızı berbat eden bir karakter ve kafa karışıklığının tipik tezahürüdür.

Bu hastalık, tartıştığımız her şeye şirazesinden çıkmış bir siyasi veya dini ideolojiyi bulaştırmak.

Bugün hayatımızı berbat eden şey işte bu pervers magma, bu sapık bulamaçtır.

Buradan Ergenekon soruşturmasına geleceğim.

Burada, siyasi hayatımızın geleceğini çok yakından ilgilendiren önemli bazı ilişkilerin ortaya çıkarılabileceğini tahmin ediyorum.

Ama korkum odur ki, yukarda sözünü ettiğim o zihin bulamacı, bu soruşturmayı da dipsiz bir kuyuya atmak üzeredir.

Soruşturma daha şimdiden ideolojik bir zihniyete teslim olma sinyalleri veriyor.

Daha şimdiden çok sayıda insanın kafasında "Bir şeylerin rövanşı alınmaya çalışılıyor" duygusu yaratmıştır.

* * *

Bir de şu var.

Ergenekon soruşturmasında gözaltına alınan bazı insanlar 13 aydır içerde yatmaktadır ve henüz haklarında ne gibi bir suçlama var bilmemektedirler.

Türkiye, Avrupa Birliği ile tam üyelik müzakerelerini sürdürmektedir.

Her ay yeni chapter’lar açılmakta ve müzakereler ilerlemektedir.

Peki 13 ay neyle suçlandığını bilmeden yatan bir insanın durumu bu chapter’lardan hangisine girmektedir?

Kimin böyle bir keyfiyete hakkı vardır?

Buna hepimizin itiraz etmesi gerekir.

Çünkü bu keyfiyetin belli bir ideolojinin şirazesinden çıkması halinde yarın kimi nasıl vuracağı belli değildir.

Bakın, bir zamanların omuzları yıldızlı dokunulmazları, polis çemberi içinde gidiyor.

Demek ki artık kimse dokunulmazlık zırhına sahip değil.

Bu iyi bir şey.

Ancak hukuk ve kurallar işlediği zaman iyi bir şey.

* * *

Gerisi...

Gerisi şu: Ergenekon bir yargı sürecidir.

Tıpkı Anayasa Mahkemesi’nde görülen kapatma davası gibi.

Her ikisi için de söyleyebileceğim şey aynı olmalıdır.

Kimsenin inancı ve ideolojisi, yargıyı pervers bir magma haline getirmemelidir.

Yoksa bu dalga hepimizi altına alıp sürükleyecek bir tsunamiye dönüşebilir.
Yazarın Tüm Yazıları