Kaygı büyüme değil enflasyon

GEÇEN yılın tümünde milli gelir yüzde 4.5 büyüdü. Yurtdışında yaşanan ekonomik karışıklıklara yurtiçindeki belirsizlikler de eklenince, ekonomik büyümenin daha da düşebileceği tahminleri yapılmaya başlandı.

Siyasi açıdan ekonomik büyüme konusunda kaygı duyuldu. Büyümenin düşmemesi için kamu harcamalarının artırılması gündeme geldi. Faizlerin indirilmesi baskısı yapıldı. Yine de, özel sektörün olası talep artışındaki yavaşlamanın kamu sektörü talebinin artırılmasıyla dengelenmesi hedeflendi. Bir anlamda başarılı da olundu denebilir. Son yayınlanan veriler ekonomik büyüme konusunda şimdilik kaygı duyulmasına gerek olmadığını gösteriyor.

İÇ TALEP BÜYÜYOR

Yılın ilk çeyreğinde milli gelirin yüzde 6.6 büyüdüğü açıklandı. Büyümenin tümü iç talep büyümesinden kaynaklandı. İç talebi kamçılayan unsur da özel sektörün tüketim ve yatırım talebinin 2008 yılında hızlanarak artması oldu. Milli gelir verilerinden çok daha önce ve aylık bazda yayınlanan dış ticaret verileri de bu yöndeki gelişmeleri destekliyordu.

Bu yılın ikinci üç ayının tümüne yönelik dış ticaret verileri henüz bilinmediği halde, nisan ve mayıs ayına yönelik veriler yılın ikinci üç ayında da ekonomik büyümenin oldukça tatminkar düzeyde gerçekleşebileceğini gösteriyor .

Bu yılın ilk üç ayında (ocak-mart) geçen yılın aynı dönemine göre ara mallar ithalatındaki artış yüzde 39 olmuştu. Nisan ve mayıs aylarında ara mallar ithalindeki artış yıllık bazda aynı oranlarda. Yatırım malları ithalindeki artış yılın ilk üç ayında yüzde 36 civarında gerçekleşmişti. Aylık bazda, yatırım malları ithalatı nisan ayında yüzde 31 olurken mayıs ayında yüzde 25 oldu.

Tüketim malları ithalatı toplam ithalat içinde çok önemli bir yer tutmuyor. Ama, tüketim malları ithalatındaki eğilimler ekonomideki toplam tüketim harcamaları konusunda bir fikir veriyor. Yılın ilk üç ayında tüketim malları ithalatındaki artış ortalama yüzde 46 olmuştu. Aylık bazda, tüketim malları ithalatı nisan ayında yüzde 46, mayıs ayında yüzde 41 arttı.

Haziran ayı dış ticaret verilerini henüz bilmesek de, yılın ikinci üç ayında iç talebin oldukça tatminkar bir düzeyde büyüdüğünü söylemek yanlış olmayacak. Dolayısıyla, en azından şimdilik ekonomik büyüme konusunda fazla kaygı duymaya gerek yok. Buna karşılık, iç talep büyümesinin bu düzeylerde devam etmesi enflasyonla mücadeleyi zorlaştıran bir etken olmaya devam edecek gibi görünüyor.

ENFLASYON


Mayıs ve haziran aylarında Merkez Bankası’nın kısa vadeli faizleri artırması ve Hazine bonosu faizlerinin ekonomide artan belirsizliklerle artmaya devam etmesi önümüzdeki dönemde iç talep artışını frenleyen etkenler olabilecektir. Haziran ayında yatırım ve tüketim malları ithalatındaki artışlarda bir yavaşlama söz konusu olabilir. Toplam iç talep artışındaki yavaşlama enflasyonla mücadeleye yardım edebilecektir.

Türkiye ekonomisinin en önemli sorunu enflasyonu indirmekteki başarısızlığıdır. Enflasyon kalıcı olarak yıllık yüzde 2-3 düzeylerine inmediği sürece ekonomik büyüme kalıcı olmayacaktır. Aksine, yabancı sermaye girişleriyle artmayan, hatta gerileyen kurların bir noktadan sonra ekonomik yapıyı tahrip etmesi kaçınılmaz olacaktır.

Bu sorunları aşmanın yolu döviz kurlarına para basarak müdahale etmek değil, enflasyonu kalıcı olarak indirmektir. Dolayısıyla, asıl kaygımız kısa dönemde ekonomik büyümenin düşmesi değil, enflasyonu indirememek olmalıdır.
Yazarın Tüm Yazıları