Sıcak adadan sıcak haberler

AKDENİZ’in en güzel adalarından birinde, masmavi kıyılarda hayat cıvıl cıvıl değil. ’Ne zaman öyleydiki’ diyeceksiniz.

Haklısınız.

Buraya yirmi yılı aşkın bir süredir geliyorum. Her gelişimde bir cam tavanla karşılaşıyorum. Hayatı "pause"ye alan donduran bir cam çadır. Parçalanır parçalanmaz hayat cıvıl cıvıl olacak umudunu saklayan cam bir kavanoz.

Kıbrıs.

Annan referandumunun etkisi, sonuçları, hatta planın kendisinin izleri tamamen solup gitmiş buralarda.

İbre yeniden Türklere ve Türkiye’ye dönmüş. "Çözüm için bir şeyler yapın!"

Kıbrıs bu yazı yeni bir sürece hazırlanacak geçirecek.

Annan Planı’na götüren o yıllar süren görüşmeler al baştan. Bu kez Talat ile.

Farkı, bizim henüz fark etmemiş olmamız.

Kıbrıs’tayız.

Bu kez ASAM’ın düzenlediği bir araştırma gezisini izlemek için gelen bir grup köşe yazarı, akademisyen ve konunun uzmanı diplomat ile.

* * *

KIBRIS
’ın iki lideri Talat ve Hristofyas 1 Temmuz’da buluşacaklar. Sonra büyük bir olasılıkla 23 Temmuz’da tekrar bir araya gelip eylülde görüşmelere başlama kararı alacaklar.

Eylül demek, görüşmelerin gelecek yıla sarkması demek.

2009 Kıbrıs Türkleri ve Türkiye üzerinde baskı yaratacak dinamiklerin harekete geçirilebileceği bir yıl.

Avrupa Birliği, Türkiye’nin Kıbrıs bandıralı gemilere limanları açmamasını gözden geçireceği ve 8 başlığın bloke edilmesi kararıyla ilgili raporunu hazırlayacak 2009’da.

Hristofyas, daha şimdiden Avrupa Birliği ve dünya kulislerinde Kıbrıs Türklerini değil, esas olarak Türkiye’yi muhatap alan bir siyaset izleyeceği işaretlerini veriyor.

Türkiye’deki siyasi belirsizliği sık sık gündeme getirerek bu durumda görüşmelerin yürümesinin zor olduğunu söylüyor, adanın işgal altında olduğunu, bu durumun çözüme engel olduğunu anlatıyor.

Bu yüzden de Kıbrıslı Türklerin "tam teşekküllü görüşme süreci" dedikleri görüşmelere başlamadan önce Ada’nın askersizleştirilmesi ve garanti meselesini gündemin başında tutuyor.

Eski garantörlerin yerini Avrupa Birliği’nin alması gerektiğini savunuyor.

* * *

GÖRÜŞME
ve çözümden söz ediliyor ama her iki tarafın da "çözüm" sözcüğünü bolca kullanmalarına rağmen ciddi bir hayal kırıklığı var Türk tarafında.

Nasıl olmaz? 23 Mayıs’ta Birleşmiş Milletler Temsilcisi’nin de katıldığı görüşmeden çıkışta her iki liderin iki taraflı, iki toplumlu iki kurucu devletli çözümden yana olduğu açıklanırken İngiltere Rum Yönetimi ile o meşhur memorandumunu imzalamaya hazırlanıyormuş.

Üstelik Türkiye ile İngiltere’nin stratejik işbirliği anlaşması imzalamasından bir ay sonra.

Çözüm için görüşmelere hazırlanan Türk tarafı için tam bir sürpriz.

Bu memorandumda İngiltere iki devlet mevlet yok, iki egemenlik de yok diyor. Ayrıca, bundan sonraki müzakerelerin Avrupa Birliği müktesebatı temelinde yapılacağı anlayışı da memorandumda yansıyor. İngiltere bu anlaşma ile Rum yönetiminin görüşlerine destek veriyor. Çözüm sürecinde kolaylaştırıcı taraf olduğu iddiasındaki İngiltere düpedüz taraf tutuyor.

Talat’a bunu sorduğumuzda, hayal kırıklığını açıkça ortaya koyuyor. Tepki de veriyorlar ama Talat, "Çözüm bizim yararımızadır. Biz çözüm için çalışacağız" demeye devam ediyor.

Türkiye’nin tepkisini bilmiyorum. Ya benim bile duyamadığım kadar hafif, ya da Ankara bu işlerle pek uğraşmıyor artık.

Kıbrıs’ta hava sıcak, deniz sıcak, haberler de sıcak. İlginç bir dönem başlıyor.
Yazarın Tüm Yazıları