Anayasa Mahkemesi kararı: Şekil mi, esas mı?

05.06.2008 günü Anayasa Mahkemesi tarihi bir karar aldı. Kararın olası siyasi sonuçlarını hafta içinde elimden geldiğince derinine inceleyeceğim. Ancak, bugün kararla ilgili bazılarının savunduğu ve çok tartışılacak "Anayasa Mahkemesi Anayasa’yı ihlal etti" yargısına bir zihin egzersizi ile katkıda bulunmak istiyorum.

Mahkemenin Anayasa’yı ihlal ettiğini söyleyenler, haklı olarak Anayasa’nın 148. maddesine atıfta bulunuyorlar. Anayasa Mahkemesi’nin "görev ve yetkilerini" düzenleyen bölümünde yer alan madde, açık bir şekilde Anayasa Mahkemesi’nin yetkisi, "Anayasa değişikliklerinde ise, teklif ve oylama çoğunluğuna ve ivedilikle görüşülemeyeceği şartına uyulup uyulmadığı hususları ile sınırlıdır" diyor.

* * *

Mahkeme ise kararında 2., 4. ve 148. maddelere atıfta bulunarak "şekilden esasa" geçiyor!

Halbuki Anayasa’nın 4. maddesi, "Anayasa’nın 1’inci maddesindeki devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile 2’nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri (demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti-CÜ). ve 3’üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez" diyor.

"Anayasa Mahkemesi, Anayasa’yı ihlal etti" diyenler haklı olarak;

1) TBMM sadece 1., 2., 3. maddeleri değiştiremez.

2) Anayasa Mahkemesi diğer madde değişikliklerini sadece şekil açısından değerlendirir, esasa giremez, girerse TBMM’nin yetkilerini elinden almış olur, diyorlar.

* * *

Şimdi mesele şu: Eğer TBMM, diğer Anayasa maddelerinde, 1., 2., 3. maddeleri dolaylı yönden değiştiren/zedeleyen yeni yorum getiren değişiklikler yaparsa Anayasa Mahkemesi’nin yetkisi ne olacaktır?

Sanırım, böyle bir olasılığa karşı Anayasa’da yol gösteren bir madde yok!

Gelin bir egzersiz yapalım:

TBMM’ye bir parti % 60 çoğunlukla girse, 400 milletvekili ile iktidar olsa ve 1., 2., 3. maddelere hiç dokunmadan Anayasa’nın "din ve vicdan hürriyeti" bölümünde yer alan 24. maddesinin son paragrafındaki;

"Kimse, devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasi veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun, dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz" cümlesini, Anayasa’da benzer başka maddeler varsa onları da kapsayan şekilde kaldırarak Anayasa’da değişiklik yaparsa ne olur?

* * *

Haliyle; artık seçimlerde promosyon olarak çakmak, kalem dağıtmak yerine Kuran cüzü, zemzem suyu dağıtmak, dini sembolleri parti amblemi yapmak -örnekler: Kuran, türban resmi, Hz. Ali’nin kılıcı- siyasi mitinglerde mevlit okutmak vb. serbest kalacaktır.

Daha da ötesi, her ne kadar 2. madde "laiklik"ten bahsetse de artık "devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma" yasak olmayacağına göre örneğin faizi yasaklayacak, vergi yerine fitre ve zekát almayı teşvik edecek, sosyal adaletin dağıtımını camilere verecek, mahkemelerde hákimler yanında ulemaya da söz hakkı verecek kanunlar çıkarmak da serbest kalmaz mı?

* * *

Şimdi esas sorum şu:

TBMM’de muazzam çoğunluk Anayasa’nın 24. maddesinin son paragrafını kaldırarak bir değişiklik yapsa ve bu karar mahkemeye taşınsa, mahkeme bu karara sadece şekil açısından mı bakmalıdır, yoksa esasa da girmeli midir?
Yazarın Tüm Yazıları