Kıbrıs’ta ortak dil provaları

DİL çok önemli. Kıbrıs’ta,özellikle de güneyde, çözüm için ortak bir dil geliştirilmesi gereği üzerinde duruluyordu.

Cuma günü gerçekleşen Talat-Hristofyas görüşmesinde ne sağlandı derseniz, dil birliği diyebilirim. Ama nasıl?

Ortak dil önemli ama daha da önemli olan anlam birliği sağlayabilmek.

O görüşmede bu ne kadar sağlandı, ben tam emin değilim.

Dil birliğini, BM Barış Gücü Misyon Şefi Taye-Brook Zerihoun sağladı. Açıklamayı o yaptı çünkü liderler ortak açıklama yapmaktan kaçındılar.

"İki kesimli, iki toplumlu ve iki kurucu devletin oluşturduğu uluslararası tek kimliğe sahip bir federasyon"
konusunda liderlerin anlaştıklarını söyledi Barış Gücü temsilcisi.

Daha birkaç gün önce, "Kıbrıs Cumhuriyeti’ni bir dakika için bile feshetmeyiz" diyen Hristofyas’ın bu yaklaşıma ses çıkarmaması önemli bir gelişme.

Çünkü, var olan, uluslararası toplum tarafından tanınan, Avrupa Birliği’ne üye Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bir anda KKTC ile eşitlenmesi ve yeni bir ortak devlet kurulacağı düşüncesi güneydeki toplum psikolojisine çok ters.

Bu açıdan baktığımda, cuma günkü toplantıdan iki kurucu devletli bir çözümün çıkması, altı tamamen boş olsa da olumlu ama yeterli değil. Hristofyas bunu halkına nasıl kabul ettirecek? Eşitlik kültürünü yerleştirmek için neler yapacak bunlar daha da önemli.

***

BU
toplantıdan çıkan sonuca bakıp, Kıbrıs meselesinin kısa zamanda çözülebileceği söylenebilir mi?

Zor. Çünkü bu sözler kadar, onların taraflarca nasıl algılandıkları da önemli.

Ortak dil her zaman ortak görüş anlamına gelmiyor.

Cuma günkü görüşmeden sonra, Hristofyas’ın BM şemsiyesi altında kapsamlı görüşmelere başlamak için zaman istediğini öğrendik.

Üstelik bunun için teknik komitelerde ilerleme sağlanması koşulu da eklendi.

Biliyorsunuz, KKTC Yönetimi teknik komitelere gerek olmadığını, çünkü oralarda ele alınacak konuların zaten Annan Planı sırasında çok ayrıntılı biçimde yapıldığını söylüyordu.

Sonra, "tamam" dendi. 21 Mart’ta liderlerin görüşmelerinde üç ay içinde bu çalışmaların tamamlanması hedefi kondu.

Ama şimdi bu sürecin ucunun açık bırakıldığı anlaşılıyor. Bu da iyi bir şey değil.

Çözümün, Ada’nın iç dinamikleri çerçevesinde halledilmesinden çok, dış baskılara fırsat tanır böyle ucu açık süreçler.

***

O
zaman ne oluyor? Bu toplantılar neye yarıyor?

Toplantıların asıl amacının dışarıdan gelen, "Hadi artık çözün bu işi" baskılarına karşı bir hareketlenme görüntüsü sergileme isteği gibi geliyor bana.

Tribünlere oynanan bir oyun olmaktan çıkmadıkça bir şeylerin olması da mümkün değil.

Bir taraf katılmasa, hiç olmazsa bir tartışma çıkacak, bir mücadele ortamı yaratılacak, çözüm ciddi biçimde aranacak.

Ama gördüğüm, her iki taraf da katılıyor bu oyuna.

Talat ve Hristofyas, ortak dilsizliği, ortak dil gibi sunmaktan memnunlar anlaşılan.

Belli bir süre, bu da bir taktik olarak kabul edilebilir ama zamanı olumlu değerlendirmek koşuluyla. Kimsenin 40 yıl daha bekleyecek hali kalmadı.
Yazarın Tüm Yazıları