Prens Abi’nin oteli açıldı

Geçen sene Karadeniz gezisinden hatırlayacaksınız, tanıdığım en çekici rehberdi:

Bülent Saraloğlu.

Haberin Devamı

Prens Abi... Alya’nın Prens Abi’si...

8 kadındık, aramızda en dürüstü Alya idi, beğenisini en açık o dile getirdi, o zamanlar 2 yaşındaydı, Prens Abi’sinin gözlerinin içine bakarak şarkılar söyledi, daha da önemlisi ona yaralarını gösterdi.

Dizindeki çiziği ve bileğindeki çürüğü...

Aslında biz de bayıldık ama daha cool takıldık.

Sonra bedeninde kuş dövmeleri uçuşan bu genç adamla çok yakın arkadaş olduk.

Müthiş Laz... Laz deyince aklınıza o klasik imaj gelmesin.

Bülent, Laz’ların yeni nesil yüzü, modern yüzü.

Hem yeniliklere açık hem özünü korumaya kararlı. Bir de ben galiba olduğu gibi olan insanlara bayılıyorum, mış gibi yapmayanlara.

O da öyle.

Ve ölüyor Karadeniz için. En büyük tutkusu o yaylalar.

Ve nasıl iyi biliyor oraları.

Bu sene yine Karadeniz yapmak istiyorum. Tabii ki yine Bülent’le.

Daha yeni, Ayder Yayla’sında ismi "Bukla Oberj" olan bir otel açtı.

1300 metrede bir dağ evi. Mütevazı olduğu için "Küçük, sevimli, sıcak ve konforlu" olarak tanımlıyor.

Eminim daha fazlasıdır.

Eminim şahanedir.

Adam öyle çünkü. www.buklaoberj.com’a girip bakın derim. Lafı, Bülent’in deyişiyle bitireyim:

"Hayde kalktu dağların kari, bekler sizi Prens Abi!"

Türk dizileri Arap kanallarında

Arap ülkelerinde yayınlanan MBC’de, bir süredir Türk dizileri oynuyor.

Önce "Çemberimde Gül Oya", çok beğenilmiş.

Sonra "Ihlamurlar Altında", o da tutmuş.

Ve şimdi de "Gümüş", buradaki ismiyle "Nur"...

Resmen yıkıyor ortalığı!

Size anlatamam o Arap kızları, Kıvanç Tatlıtuğ’a nasıl hayran...

Dün MBC Dubai’nin bahçesinde Gümüş’ün daveti vardı.

Resmen izdiham yaşandı. Meğer 17 bin Arap kızı, Kıvanç’la evlenmek için müracaatta bulunmuş.

Dün de hangi talihli Kıvanç’la yemek yiyecek diye birbiriyle rekabet ediyordu.

Bana başkonsolos Murat Yavuz Ateş haber verdi.

"70 milyon insana ulaşan bir kanalda gösteriliyor Gümüş ve bugüne kadar çekilmiş hiçbir Arap dizisi bu kadar yüksek bir reytinge ulaşamamış. Ne kadar tutulduğunu gelin gözlerinizle görün..." dedi.

Gittim gördüm.

Gerçekten müthişti.

Türkiye için de inanılmaz bir reklam...

Haberin Devamı

Umarım Kıvanç, memleketine tek parça dönebilmiştir!

Haberin Devamı


Yine mi yatak odası!

Geçen gün bir kadın arkadaşım dedi ki "Evli ve çocuklu olmanın en fena yanı ne biliyor musun?"

"Ne?" dedim.

"Hep aynı yatakta sevişmeye mecbursun. Hep yatak odana mahkûmsun!"

Komik bir tespitti, güldüm.

O ise anlatmaya devam etti:

"Yemek bitmiş, şarap içiyorsun, sohbet ediyorsun, çocuklar da uyumuş.

Fonda güzel bir müzik çalıyor.

Öpüşüyorsun.

Gittikçe daha da şehvetli hale geliyor öpüşme, kocanla çapkın çapkın bakışıyorsun.

Ve sonra ne oluyor?

Ele ele tutuşup yatak odasının yolunu tutuyorsun.

Ama kardeşim, ben hep o yatakta sevişmek istemiyorum!

Evin diğer mekanlarını ziyaret edelim istiyorum.

Eskisi gibi mutfak tezgahını, salondaki kanepeyi, çeşitli duvarları...

Ama yok, çoluk çocuk varsa aklının estiği her yeri kullanamazsın.

Böyle bir özgürlüğün yok.

Ben de buna sinir oluyorum çünkü hep aynı yerde sevişmek sıkıcı oluyor, seks de tekdüze hale geliyor..."

Siz ne dersiniz, arkadaşımın haklı olduğu yanlar var değil mi?

Hayatım ve Şehrim 

Ah kadınlar!

Haberin Devamı

Yaşı 3 ama neticede Alya da bir kadın...

Şimdi yaralarını Paxton’a gösteriyor!

Paxton Winters...

Alya
bu Amerikalı adamı gördü ve dondu kaldı. Pek hoşuna gitti. Anladım. Çünkü durup dururken "Sana yaralarımı göstereyim mi?" dedi.

O da ilgisini böyle gösteriyor işte.

Paxton hem kameraman hem yönetmen, inanılmaz iyi Türkçe konuşuyor, bir sürü uzun metraj filmi var, ödüller de almış. Yıllar evvel Arif Aşçı’nın ekibindeydi, birlikte İpek Yolu belgeselini gerçekleştirmişlerdi. Çin’den Çanakkale’ye kadar develerle gelmişlerdi.

Peki bu adam Dubai’de ne arıyor?

Nilüfer Ülkügüner ve Bilge Egemen’le birlikte CNN’de yayınlanan "Hayatım ve Şehrim" programını çekiyor. Yurtdışında yaşayan başarılı buldukları insanların belgesellerini yapıyorlar. Hüseyin Çağlayan’ı Londra’da çekmişler. Ahmet Kutsi Ergüner’i Paris’te, yine Komet’i, Ayşe-Ece Ege’yi Paris’te, İdil Biret’i Brüksel’de, Mehmet Okur’u Salt Lake City’de...

Beni de Dubai’deeeeeee...

Gülerek, eğlenerek bir sürü çekim yaptık.

Benim gözümle Dubai’yi görmek istiyorsanız kaçırmayın...

Alya, cami ve kilise

Alya ezandan korkuyor... Du...

Birdenbire minarelerden yükselen ses onu ürkütüyor... Du...

Ürkmesin, korkmasın ve yerinden sıçramasın diye ezanın güzel bir şey olduğunu, bir tür çağrı olduğunu, bizi camiye, ibadete çağırdıklarını söyledim. Hatta elinden tuttum bir caminin içine girdim. Ama geçenlerde sabaha karşı uyandı...

Ezan sesiyle...

Ağlamaya başladı...

Ve...

"Anne, söyle onlara ben gelmeyeceğim artık çağırmasınlar!" dedi.

* * *

Alya’Almanya’da kiliseye de götürdüm.

Hayatında ilk kez kiliseye girdi. Pazar ayini başlamak üzereydi. Tahta sıralarda oturuyoruz. Bizimki kıpırdanıp duruyor, hatta öndeki yaşlı kadının topuzuna parmağını sokuyor. Ona sessiz olması gerektiğini söylüyorum. İlgiyle etrafa bakıyordu ama sonra sıkıldı bana döndü ve söyle dedi:

"Anne, bu film ne zaman başlayacak!"

Yazarın Tüm Yazıları