Hákimiyet padişahın değildir

BİLİMİN amacı, sebep-sonuç ilişkisini çözmektir. Bilimsel tarihçilik de "ne, ne zaman oldu değil, niçin oldu" sorusuna cevap bulmaktır.

Ben de "milli irade", "milli hákimiyet", "hákimiyet-i milliye", "hákimiyet bilá kayd-ü şart milletindir", "hákimiyet, kayıtsız şartsız milletindir" veya "egemenlik, ulusundur" şeklinde kullanılan bir kavramın ortaya çıkış sebebini amatörce bulmaya çalıştım. Anlatayım.

1.İlk defa İkinci Meşrutiyet’le birlikte duyulmaya başlanan "hákimiyet-i milliye" deyimi, hákimiyet padişahın (halifenin) değildir anlamında kullanılmıştır. Bu tamlama, ülkeyi yönetenlerin kendilerini Tanrı’nın görevlendirdiği tezine karşı söylenmiştir. Devlet idaresinde laikleşmenin ilk adımı budur.

2. Mustafa Kemal Paşa, Padişah tarafından "olağanüstü yetkilerle donatılmış ordu müfettişi" olarak Anadolu’ya gönderilmişti. Paşa, kendisine tevdi edilen görevin tanımını değiştirmeye karar verdiği için Samsun’a çıktıktan sonra bu unvanı iade etmiştir.

3. Unvansız ve yetkisiz kalan Mustafa Kemal Paşa, almış olduğu devlet terbiyesi icabı, "kendi kendini yetkilendirmek" yerine, kendisini yetkilendirecek bir makam inşa etmeyi planlamıştır.

4. Sivas ve Erzurum kongrelerini bu maksatla toplamıştır. Erzurum’da Padişahın yetkilendirdiği ve halen bu yetkileri devam eden Kazım Karabekir Paşa, Mustafa Kemal’e "emrinizdeyim paşam" diyerek onu en yetkisiz gününde destekleyip, gücünü zımnen meşrulaştırmıştır.

5. Ancak Ankara’yı karargáh olarak seçen Mustafa Kemal, "astın, üstü yetkilendirmesi" keyfiyetinden huzursuzudur. Üstüne bastığı zemin, zayıftır. Durumu pamuk ipliğine bağlıdır.

6. Mustafa Kemal bir isyancı değildir. O, başkenti işgal altında olan ve Padişahı ve Hükümeti, İşgal Kuvvetleri Komutanının etkisinde giren Osmanlı Devleti’nin, işgal edilmemiş topraklarında görevli en kıdemli paşasıdır. Ama bu durumunun, hukuki bir dayanağı yoktur.

7. Eğer, Padişah yerine Meclis’in kendisini tekrar yetkili kılmasını sağlayabilirse, hukuki mesnetsizlik ortadan kalkacaktır.

8. Paşa, İstanbul’da toplanmakta olan meclisteki mebuslarla şahsen ve dolaylı olarak temas tesis eder. Onları "istiklal mücadelesi davasına" ikna eder. Osmanlı Meclisine "Mustafa Kemalci" hizip hákim olur. Meclisi Mebusan 28 Ocak 1920’de "misakı milli"yi kabul eder.

9. İşgal Kuvvetleri komutanı, bu olay üzerine meclisi kapatır. Mustafa Kemal derhal, İstanbul’da toplanamayan meclisi, Ankara’da toplanmaya çağırır. Gelemeyenlerin yerine yeni mebuslar atanır.

10. Ankara’da toplanan bu meclis, Mustafa Kemal’i "Meclis Reisi" seçer. Mustafa Kemal bu suretle "yetkinin kaynağı" sorununu çözer.

11. Ancak, Mustafa Kemal’i yetkilendiren Meclisin yetkisinin kaynağı belirsizdir. Bunun için "hákimiyet milletindir" denir. Padişah (Halife) zaten İstanbul’da yarı esirdir. Gücün kaynağı artık millettir.

12. Meclis Reisi olarak kurduğu hükümetin üyelerine de asil "Nazır"lar (bakanlar) İstanbul’da olduğu için "vekil" sıfatını uygun görülür.

Son Söz: Sebebi bilmeyen, sonucu yorumlayamaz.
Yazarın Tüm Yazıları