Dağ fare doğurdu

CHP İstanbul eski İl Başkanı ve PM üyesi Ali Özcan, "Ben CHP Genel Başkanı’na, kamuoyunda elini zayıflatmamak için oy verdim. Biz parti terbiyesi almış kişileriz. Tek aday çıksa bile oy veririm; muhalif olsam bile" dedi.

İstanbul delegesi olarak kurultaya gitmeden önce partide bir yenilenme ve değişim beklentisi olduğunu, nitekim Genel Başkan ve İl Başkanı’nın bunu kamuoyuna ifade ettiklerini belirten Özcan, "Ancak..." diyerek şöyle konuştu:

"Bize söylenen %70 değişim olacağı idi. Beklentimize karşın, kurultayın ilk gününde Genel Başkan’ın konuşması ve kulislere yansıyan bilgilerde, herhangi bir değişim, dönüşüm ve yenilenme olmayacağı kanaatine vardık. Sayın Genel Başkan 10. kez genel başkan oldu; hakkıdır. Çünkü onu aşabilecek, örgütün içinden yetişmiş, hak eden, emek vermiş bir genel başkan çıkaramadık.

Genel Başkanlığa yakınlığından başka bir özelliği hatta partiye hiç katkısı olmayanların değiştirilmesini, partide değişim ve yenileme olarak kabul ederiz. Yoksa, bir dönem genel merkeze muhalefet etmiş, sonra gelmiş veya milletvekili seçilememiş, yıpranmış kişilerin değiştirilmesini değişim olarak kabul etmemiz mümkün değildir.

Nitekim, bu değişimin ve yenilenmenin olmayacağını gördüğümüz için İbrahim Ovacık arkadaşımla genel başkanın adaylığına imza koymadık. Benim imza koymamamın nedeni; PM için bir talebimin olmadığını göstermek, eğer genel başkanın böyle bir düşüncesi varsa bunu reddedeceğimiz anlamındadır.

Bizler, partinin büyümesi ve bütünleşmesi için parti içi iktidarla muhalefetin bir araya gelmesi isterdik, ne yazık ki bu yapılmadı.

Ertesi günü PM seçimlerini beklemeden kurultaydan ayrılarak İstanbul’a döndüm.

Özetle partinin güçlenmesi ve yenilenmesi konusunda bir niyetin olmadığını anladım; yani ’eski hamam eski tas’ın devam etmesi isteniyordu. CHP’de üst düzeyde politika yapmış bir dostumuzun söylediği gibi dağ fare doğurmuştur."

Sevigen: O başlık ciğerime saplandı

CHP PM’ye son sıradan seçilmesini ifade eden ’Baykal’a evet, Sevigen’e hayır’ başlığından ötürü arayan Mehmet Sevigen üzülmüş, "Ağır bir başlık, ciğerime saplandı" diye sitem etti.

"Halkın ve örgütün sevgisi olmasa bu görevde bir gün bile durmayıp çekip gideceğini" kesin bir dille söyleyen Sevigen şöyle konuştu:

"İddia ediyorum en sevilen delege benim."

- Listeden isminizi kimler sildirdi?

- Kim olduğunu sormayın. Ben biliyorum, iki üç ilden kimler olduğunu... Çizen delegeler sonra bana gelip, ’Biz böyle yapmak zorunda kaldık, çünkü bize baskı yaptılar’ dediler.

- Sizin sildirdikleriniz oldu mu?

- Kesinlikle hayır... İddia eden varsa, çıksın söylesin.

- Parti içi mücadele sürecek demek ki...

- Ben bu mücadeleden bıktım, bizim artık bunları bırakıp dışa dönük mücadele etmemiz gerekiyor.

Derviş’ten ret Ekren’den kabul

ECEVİT hükümetinde Devlet Bakanı olarak IMF ve Dünya Bankası ile ilişkileri yürüten Kemal Derviş 2000’lerin başında kamu bankalarının işlevini nasıl görüyordu?

’Sabah’ için, Çalık Grubu ile Katar Emiri’nin şirketine Vakıfbank ve Halkbank’tan verilen krediye tepkiler büyürken... Hazine eski Müsteşarı ve CHP Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak, "Emeğimize yazıklar olsun... Kamu bankalarının bir iktidarın yandaşları için kullanılacağını hesap edememişiz" demişti bize. Serhan Asker’in yazdığı ’Kemal Derviş Anlatıyor; Krizden Çıkış ve Çağdaş Sosyal Demokrasi’ kitabına bakmamak olmaz, o dönemde neler oldu diye...

Derviş’in, siyasetçilerden gelen bitmez tükenmeyen telefonlar karşısında ne yaptığını kendi ifadesiyle okuyoruz:

"Beni defalarca arayan milletvekilleri Ziraat ve Halk bankalarından vatandaşın kredi alamadığını, bunun için benim devreye girmemi istiyorlardı. Biz kamu bankalarının başına çok sert üslubu olan bir bankacıyı getirmiştik. Önce onunla konuşan milletvekilleri, oradan bir sonuç alamayınca beni arıyorlardı. Bana Sayın Bakanım, bu fabrika bizim yöre için çok önemli, şu kadar kişi işsiz kaldı, genel müdür anlayış göstersin. Biz eskiden Ziraat Bankası’nın yetkililerine telefon ederek dikkatini çekebiliyorduk. Vural (Akışık) Bey ve arkadaşları ise telefonlarımıza çıkmıyor. Şimdi ise bakanı devreye sokarak yöremize yardım etmeyecek miyiz? Özel bir şey istemiyoruz, sadece Halk Bankası’nın KOBİ’lere yardım etmesini istiyoruz’ türünden telefonlar geliyordu.

Ben ise ’Görev zararları ve yanlış kredi politikaları yüzünden bu bankalar bu hale geldi, işsizlik arttı. Ben sizin dediğiniz şekilde kredi koşullarını yumuşatmaya çalışırsam, işsiz kalanlardan bahsediyorsunuz, o işsizlere ilerde binlerce daha eklenir. Hem ben bakan olarak yetki verdiğim bir genel müdürü arayıp da herhangi bir kredi işini halletmesini isteyemem. O görevini zaten biliyor’ sözleriyle yanıt veriyordum."

Hani kamu bankaları, siyasal baskıdan uzak, bankacılık yasası çerçevesinde yürütülecekti.

Evet, bir açıklama lütfen!

GÜNÜN SÖZÜ

"Bir ucunda Hüseyin Üzmez, diğerinde Tekbir Giyim’in sahibi Mustafa Karaduman, üçüncü ayağında da AKP iktidarı...

Üzmez’e bakın, Türkiye’nin nereye götürüldüğünü anlayın."

(Rıza ZELYUT)

BÜYÜKADA İskelesinde bulunan esnafa sakın dokunmayın, eski anılarımızı silmeyin lütfen! Yıllarca oradakiler adanın güzelliğiyle bütünleşmiş insanlardır. Hele köşedeki Vaso İksidas’nın kitapçı dükkanı buraya can veren bir kültür merkezidir.

Stathis ARVANİTİS-ATİNA

(Tahliye kararına karşı Kadir Topbaş ve İDO’ya gönderilen 318 imzalı tepki bildirisinde Lefter’in de imzası bulunuyor.)

SULTANAHMET
sakinleri ve esnafı olarak, son günlerde sayıları giderek artan ve turistleri rahatsız eden dilenci ve sokak satıcılara karşı polis ve zabıta neden kolunu kıpırdatmıyor, onlara prim veriyor?

Ahmet ÇAKICI
Yazarın Tüm Yazıları