Türkiye tetikte durmalı

HER sabah internette Dünya Bankası’nın o günkü basın bültenini okurum.

Bu bültende, dünya iktisadiyatı hakkında sayısal ve sözel özet bilgiler bulunur. Ayrıca IMF, Dünya Bankası, Avrupa Merkez Bankası, Amerikan Merkez Bankası gibi kuruluşların başında bulunanların verdikleri beyanlar da bu bültende yer alır. Bunları okuyarak olup biteni izlemeye çalışırım. Bazı yorumları benimser, bazılarına dudak bükerim. Son günlerde yayımlanan bir bültende IMF Avrupa müdürünün Türkiye hakkındaki sözlerini okuyunca kelim attı. Aynen şöyle diyor zatı muhterem. "Türk reel sektörünün dış borçları, Orta ve Doğu Avrupa ülkelerine nazaran yüksektir. Bu sebeple Türkiye tetikte durmalıdır."

* * *

Ey muhterem! Siz ki, koskoca IMF’nin koskoca Avrupa Müdürüsünüz. Herhalde mastırlı hatta doktoralı bir iktisatçısınız. Dahası arkanızda, yaptıkları analizlerle sizi besleyen yüzlerce ekonomi uzmanı hatta profesörü var. Bu işlerden iyi anlarsınız. Mademki üzerine titrediğiniz Türk ekonomisi ile ilgili kaygılarınız var, niçin ona "bugün izlemesi gereken" somut bir yol göstermezsiniz? Uyanık kalmak veya tetikte durmak gibi sıfatsal önerileri herkes meşrebine göre anlıyor. Mesela hükümet bunu "Türkiye’ye sıcak para girişi aksamasın" diye anlıyor ve petrol şeyhlerine gidip, aman bize para yollayın diye yalvarıyor. Merkez Bankası, ikazınızı "yüksek faize devam" diye tercüme ediyor. Avrupa Birliği, Türkiye sıkıştı, Kıbrıs ve Güneydoğu’da "siyasi açılım (?)" yapsın, biz onlara para yollayalım şeklinde tavır koyuyor. Sizin "Ey Türkiye! Tetikte dur" demekten de maksadınız bunları duymak mı? Yoksa ileride kötü bir şey olursa "ben demiştim zaten" demek için mi bizi ikaz ediyordunuz?

Türk ekonomisinin derdi "cari açıktır". Temel sebebi de "yüksek faiz-düşük kur" politikasıdır. Açığın doğrudan sermaye girişleriyle veya reel sektör borçlanmasıyla kapatılmış olması önemli değildir. Sonuçta dışarıdan gelen her para bir yükümlülüktür/borçtur. Yabancı bankaların hazırladıkları, sayılarla Türk ekonomisi raporlarında yer alan "External Debt" yani "Dış Borç" rakamına, yatırım için gelen dövizler de dáhil ediliyor. Üstelik "ucuz döviz" yüzünden Türkiye’den sermaye çıkışları hızlandı. Oyak bile banka satarak elde ettiği 3 milyar dolarıyla dışarıda yatırım fırsatı kovalıyor. Dış borç toplamı, kriz yılı 2001’de 113 milyar dolar iken şimdi 250 milyar dolar. Bunun 160 milyar doları reel sektörün borcu. Şimdi tehlikeli diye nitelendirdiğiniz bu tablonun oluşmasında sizin etkiniz hiç mi yok. Bu hükümete de "bizim sözümü dinlemediler" diyebilir misiniz? Daha ne yapsınlar? İktidara yol gösteren "1920’lerden kalan mandacı aydınlarımız", iktidara mütemadiyen korkmayın "IMF’nin ve AB’nin sopasının vurduğu yerde gül biter" deyip duruyor. Tanrının ipini boş verin AB’nin ipine tutunun diye akıl veriyor. İş adamlarımız, "IMF arkamızda; zaten borç yiğidin kamçıdır" inancıyla dışarıdan borçlanıyor. Bunlar sizin telkininiz değil mi? Şimdi nereden çıktı bu "özel sektörünüzün borcu çok, tetikte durun, ekonominiz kırılgan" eleştirisi. Haksızlık, vallahi haksızlıktır bu.

Son Söz: Fazla borç, insanı borç arsızı yapar.
Yazarın Tüm Yazıları