Siyasi kargaşa ve işadamının tavrı

BİR süredir Ankara’da, AKP’nin, partinin kapatılmasını önlemek için neler yapabileceği, bir hareket alanı bulup bulamayacağı konuşuluyor. Bununla birlikte AKP’nin bir pazarlık marjı oluşturup; "durumu ucuz kurtarma yolu"nu seçip seçmeyeceği de tartışılıyor.

AKP’nin içinden bile "Keşke bu kadar oy almayıp, bu kadar bildiğimizi okumasaydık" sesleri geliyor. Bu arada o kadar çok senaryo üzerinde konuşuluyor ki...

İşte böyle bir atmosferde, dün Fikret Bila’nın Milliyet’teki köşesinde yeralan, AKP üst düzey yetkilisine dayandırdığı yazı haklı olarak büyük ilgi çekti. Konuşan kişinin kim olduğu, Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek olup olmadığı konuşuldu.

Bir süredir bu konuları tartıştığımız, siyaseti iyi bilen gazeteci arkadaşlarımdan biri arayarak, "Acaba AKP bu yazı kanalıyla ’biz pazarlığa açığız’ mesajı veriyor olabilir mi?" dedi.

Böyle bir pazarlık marjı oluşturma çabası pekala olabilir. Ancak benim okuduğum kadarıyla AKP tarafı uzlaşma için sadece "birkaç bakanı vererek" işi kurtarmak istiyor. Bunun ortada varolan sorunları çözebileceğini ise şahsen sanmıyorum.

Çünkü toplumdaki sıkıntı, AKP’nin kapatma davasına giden yolda döşenen taşlar, sadece birkaç bakana bağlı olarak temizlenecek aşamayı çoktan geçmiş görünüyor...

Bence yargı mensupları, gazeteciler, askerler, bürokratlar, işadamları, sokaktaki insan, daha doğrusu yaşam tarzının değişmesinden korkan kesimlerin tümü, "AKP kapatılınca işlerin nereye varacağını", "Türkiye’nin parti kapatılmasıyla küresel entegrasyondan dışlanıp dışlanmayacağını", "parti kapatılırsa ekonomik krize girilip girilmeyeceğini", "AKP kapatılırsa onun yerine gelecek parti olup olmadığını" tartışıyor.

Ancak bunlarla birlikte, şu anda üzerinde düşünülmesi ve yanıtlanması gereken bir başka soru daha doğrusu soru demeti bulunduğu da hatırdan çıkmamalı. Son günlerde bu sorular da haklı olarak gündeme geliyor. Bu, her gün sayıları artan, bir başka açıdan yöneltilen bu sorulara verilecek yanıtların değeri, belki de şu anda, diğerlerinden çok daha önemli hale geldi.

EN ÇOK ZARARI GÖRECEK OLANLAR

O soru demeti içinden seçilecek bazı sorular şunlar olabilir: Eğer AKP kapatılmazsa, AKP yönetimi ne yapıp edip, bu badireyi de atlatırsa, tüm bu saydığımız zaten tedirgin hale gelmiş kesimler ne yapacak, daha doğrusu yönetimin bu kesimlere tavrı ne olacak? Bu kesimler tümüyle dışlanmayacak mı, bu kesimler "giderlerse gitsinler" mantığının devamı olarak zorbaca dayatmalara maruz kalacaklar mı? AKP’nin bu çatışmadan galip çıkması halinde devletin tüm kurumları, sistemin dengelerini oluşturan kurumların hepsi, bir rövanş tavrıyla karşılaşıp tümüyle ele geçirilmeye çalışılmayacak mı? Muhaliflere ne olacak?

Şimdiye kadar AKP’nin kazandığı her çatışmadan sonra olanlar, bu sorulara neden oluyor.

AKP’nin sicili, kadrolaşması, bu sorulara mutlaka yanıt verilmesini gerektiriyor.

İşadamları da bu soruların yanıtlarını vermek zorunda. En küçük eleştirilerinde topla tüfekle nasıl saldırıya uğradıklarını unutmamaları gerekiyor. Aldıkları işlerde, alamadıkları işlerde neler yaşandığını akıllarına getirmeli, böyle bir ihtimalde olacakları da hesap etmeliler.

İşadamları bir ara ölçekleri nedeniyle kendilerine mahkum olsalar da, bir türlü benimsenmedikleri yönetimler tarafından, özellikle küçülme dönemlerinde pastanın kimler arasında paylaştırıldığını daha önce gördüler. Bu kez tavrın daha sert olacağını da bekliyorlar.

Bizce işadamları her şeyden önce de ülkenin geleceğini düşünmek zorundalar...

Unutulmasın ki; sistem çöktüğünde en çok zarar görecek olanlar, varlıkları fazla olanlar, yani kaybedecekleri diğer toplum kesimlerinden çok daha fazla olanlardır....

Herkes çatışmasız, gerginliklerin olmadığı, birlikte büyümeye kitlenmiş bir ülke istiyor...

İşadamlarının sesi, gerginliklerin önlenmesi ve hukukun işletilmesi için daha fazla çıkmalı.
Yazarın Tüm Yazıları