CHP nedir, ne olmalıdır

"ADIM Bülent Gürsoy, Türk Mühendisler Birliği Derneği’nin Genel Başkanı’yım. CHP’nin içinde çok uzun süredir çalışmalar yapan ve partinin tüm öncülerini çok iyi tanıyan biriyim. CHP Kurultayı öncesi şahsım adına yazıyorum.

Ülkemizde bir süredir ortaya çıkan çok ciddi gelişmeler, bir seçenek arayışını zorluyorken ve bugünkü hali beğenilmese bile bu arayışa yanıt verme potansiyelini taşıyan en ciddi siyasi organizasyon CHP iken, CHP ile ilgili gelişmeleri bir ’Oldubitti... Bundan bir şey olmaz... Hiçbir şey değişmez" bakışı ile izlemenin doğru olmadığı düşüncesindeyim.

CHP içindeki gelişmeler ’Baykal ve Dokunulmaz Ekibi’nin ’her şeyi hallettikleri’ yargısıyla izleniyor.

Büyük oranda bunda haklılık payı olmakla birlikte, eksik olan bilgiler olduğu ve bu nedenle değerlendirmelerde boşluklar kaldığı inancındayım.

Genel Başkan adayı olabilmek için CHP delegelerinin % 20 imzasının divan önünde alınması gerekiyor. Bu sayı yuvarlak olarak 250 ve bu imzaların herhangi bir aday tarafından toplanamayacağı görüşü hákim.

DELEGE DENGESİ

Ancak, bilmeden yapılan yorumları yanlışa sürükleyecek çok önemli şeyler var:

1- Delegelerden yaklaşık 170’i, doğrudan il kongrelerinde aday çıkararak ve kongre kazanılarak Haluk Koç ekibi tarafından kazanılmıştır.

2- Delegelerin hemen hemen hepsinin tamamen masa başlarında belirlendiği; Ankara, İzmir, İstanbul hariç (İstanbul il başkanının, firesiz olarak Deniz Baykal’a imza var demesi çok gariptir!), tek adayla kongresi yapılan diğer illerde, 30-40 yıllık partililerin bulunduğu ilçelerde ve il merkezlerinde aynı şekilde uzun yıllarını vermiş olan ve yok sayılamayan siyasetçilerden kaynaklanan bir hareketlilikle muhalif kurultay delegeleri ortaya çıkmıştır. Bunlardan herhangi bir muhalif genel başkan adayı için imza atacakların sayısı da 130-150 civarındadır. Aday olunabildiği takdirde ’oy verme’ davranışı ise ikiye-üçe katlanarak büyüyecektir.

3- Mevcutta bulunan ve tavrı belli olan yaklaşık 170 delege ile önceki maddede belirtilen delegeler aynı yönde davrandığı takdirde, ki gelişmeler bunu göstermektedir, Haluk Koç’un 250 imzayı bulması ve aşması konusunda ipi göğüslemekte hiçbir sorunu olmadığı görünmektedir.

4- Gerekli imzanın bulunması sonrasındaki gelişmeler ise delegelerin ifadesine bakıldığında ’barajın yıkılması’ şeklinde gerçekleşecek ve CHP’de zorlanan değişim gerçekleşecektir.

Şimdi bütün bu bilgilere rağmen CHP’de değişim isteyen ancak bu değişimin zor olduğunu anlatarak ’konuyu tartışmayan ve tartıştırmayan basının/medyanın bu davranışı nereden kaynaklanmaktadır?’, buna bakmak gerekir."

Erdem’in haksız bir yargısı

"BU sorunun yanıtı; Tarhan Erdem’in 14 Nisan’da Radikal’deki köşesinde yazdığı yazının son paragrafında gizlidir. Erdem bu yazısını şöyle bitirmektedir:

’İnanç, CHP’nin alternatif olamayacağı inancıdır. Bu inançtakiler, CHP’nin lideri değişse de yapısının değişmeyeceğini, o yapının Baykal’ın yerine Umut Oran gibileri değil, bugünü aratacak birini seçeceğini söylemektedirler. CHP’yle çözüm bulunamayacağına inananların sayısı, çözümü CHP’de arayanların sayısını geçince, yeni çağdaş demokrat bir parti kurulacaktır. O günlere kadar anamuhalefet partisi işlevi öznesiz kalacaktır."

Bu haksız bir yargıdır veya CHP’den, ’kalıplarını kendilerinin belirlediği bir şey’ olmasını beklemektir."

Sorun 1: Halktan kopmak

"Oysa ki aslında birçok kişinin yanıtını aradığı ’CHP’deki sorun nedir?’, ’CHP ne olamıyor?’ sorularının yanıtı ’CHP’nin, küreselleşme konjonktüründe AKP’nin görev edindiği politikaları tekrarlayacak bir sosyal demokrat parti olamaması’ değildir. Sorun temelde ’halktan ve örgütlenmeden kopmak; ekonomi alanında yetkin bir kadro oluşturamamak, demokratik bir yapılanmaya sahip olamamak; ortak aklı oluşturamamak ve kullanamamak; Atatürk’ün emperyalist bir tavırla, ulusal değerleri ve varlıkları korurken, ülkesini işgal eden Batı’nın; çağdaşlığını, aydınlığını, teknolojisini ve bilimsel düşünme becerisini, kısacası ’uygarlığını’ hedefleyen felsefesini yaşatamamak ve sürdürememektir. Yoksa, CHP’nin sorunu ’Türbana geç, yargıya dur, AB’ye teslim ol, laikliği esnet, ulusalcıları faşist olarak tanımla ve ulusal değerlere sırtını dön, Cumhuriyet Gazetesini terk et, Taraf Gazetesi’ne geç, din devletine yeşil ışık yak’ şeklinde politikalar üretmek değildir."

Sorun 2: Yönetim anlayışı

"CHP’deki asıl sorunun ’yönetim anlayışı’ olduğu net bir biçimde anlaşılacaktır. Bugün Sayın Baykal ve ekibinin antidemokratik, tek adam yapılı, dokunulmaz kişiler grubu (politbüro) biçimindeki üretmeyen, gelişmeyen ve kendini yenilemeyen bu ’yönetim anlayışı’ değişmeden, CHP’den; halkın sorunlarına çözüm üretecek, topluma önderlik edecek, yepyeni bir vizyonla, halkı kültürel, sosyal, ekonomik ve akla dayalı, gönenç içinde aydınlık, uygar bir yaşama doğru taşıyacak, evrensel, sosyal demokrat-sol bir partinin eylemliliğini beklemek CHP’yi hiç anlamamış olmak demektir.

Bu sonuçla CHP’lilerin önünde kendilerini bekleyen en önemli ve öncelikli görev; yukarıda tanımladığımız sorunları çözmeye kendini adamış bir lider adayı ve bu ideallerle durmaksızın çalışacak bir takımı işbaşına getirmek ve parti içi demokrasinin önünü açmaktır. CHP’de bu idealle yaşayan inançlı ve yetişmiş partililer fazlasıyla vardır ve CHP’nin kadro sorunu kesinlikle yoktur."

Anıtkabir’e çıkmayın

1953’ten beri Atatürk’ün manevi huzuruna çıkanlar (yabancı konuklar hariç) neler yazmışlar, neler konuşmuşlar ama ülke yönetiminde neler yapmışlardır? Bunlar arasında zıtlık yok mudur? Huzura çıkanlar hep o defterde söz vermişler. O sözler 55 yıldır tutulmuş mudur? Peki nedir bu ikiyüzlülük?

Atatürk’ün kemiklerinin sızladığını düşünüyor musunuz?

Atatürk’e layık, onun izinden gidecek, bu ülkeyi gerçekten Atatürk’ün hedef gösterdiği ’muasır medeniyet seviyesi’ne çıkaracak devlet yöneticileri bu ülke yönetimine gelinceye kadar Anıtkabir’de yapılan devlet törenleri iptal edilmelidir!

Semih KALKANOĞLU

SOSYAL Güvenlik Yasası’na, ’Sosyal Güvenlik Reformu’ diyorlar.

Bana göre, ’Sosyal Güvenlik Yasağı ve Sosyal Güvenlik Deformu’ diye adlandırılmalı.

E.V.
Yazarın Tüm Yazıları