Olur böyle vak’alar

HERKESİN ağzından bazen maksadını aşan söz çıkabilir. Sadece ağzından değil, kaleminden de çıkar. O andaki ruh halinizin "Bunu hak etti" diye size söylettiği bir söz, bakarsınız ki ertesi gün koskocaman bir problem yahut yakışıksız bir "gaf" olarak karşınızda duruyor. Önemli olan bunu fark ettiğiniz zaman iyi niyet gösterip bir açıklama yapmak, hatta gerekirse özür dilemektir.

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın başına biliyorsunuz bu tür şey çok geliyor.

Hoş günde 3-5 kere kürsüye çıkan bir insanın gaf yapmaması mümkün değildir. Kaldı ki Sayın Başbakan gibi, konuşurken birden "Başbakan"lığını unutup "Tayyip Erdoğan"laşıveren bir insan buna mahkûmdur.

Nitekim önceki gün partisinin TBMM Meclis Grubunda konuşurken -biliyorsunuz grup kürsüsünde liderler desteksiz atarlar- tutmuş, 1 Mayıs 2008 günü İstanbul’un Taksim meydanında miting yapmaya kalkan İşçi Sendikaları Konfederasyonlarını azarlamış. "Ayakların başları yönettiği yerde kıyamet kopar" demiş.

Sayın Başbakan biliyorsunuz pek alıngan biridir. Kendi ölçüsüne göre aşırı gördüğü her sözü "hakaret" sayar ve doğruca yargıya koşup ilgili hakkında "tazminat" davası açar.

Bu defa da "işçi örgütleri" ayaklandı. "Madem öyle, işte böyle!" dercesine 1 Mayıs günü Taksim’de miting yapmaya kararlı olduklarını ilan ettiler.

Aslında hukuk yahut yasal düzenlemeler açısından bakınca işçi kuruluşlarının böyle bir ısrarda bulunmaya hakları yok. Ama biz meselenin o tarafıyla değil, şu "ayak"la "baş" meselesi üzerinde duralım istiyoruz.

Bu söz elbet güzel değil. Ama öğreniyoruz ki İslam dininin Dördüncü Halifesi Hazreti Ali’nin "Bir memlekette ayaklar baş olursa, başlar ayaklar altında kahrolur" diye bir sözü varmış. Başbakan Erdoğan da muhtemelen o sözü tekrarlıyormuş.

Eh... Cumhuriyet Halk Partisi liderinin "ayet"li, "İmam Gazali" referanslı konuşmalar yaptığı, CHP Kurultayı için bastırılan afişlere "Din de bizim!" ibaresi koymakta sakınca görmediği bir ülkede Erdoğan’a bunu çok görmek haksızlık olur.

Gene konunun başına dönecek olursak:

Başbakan Erdoğan’ın sözünün orijinali Hazreti Ali’ye ait olsa bile ondan çok, 1950 öncesinde bir konuşma yaparken "Bu memleketin idaresini Hasso’lara Memo’lara mı bırakacağız?" diyen, bu yüzden de siyasi hayatı sönen merhum CHP Parti Müfettişi ve Sinop Milletvekili Cevdet Kerim İncedayı’nın sözlerini anımsatıyor.

Daha sonraki yıllarda merhum İhsan Sabri Çağlayangil, Süleyman Demirel’in Çalışma Bakanı iken Zonguldak maden işçilerine kızıp "amele" dedi diye kıyamet kopmuştu. Aslında "amele" sözünün anlamı "işçi"dir ama işçiler bu sözün kendilerini aşağılamak için kullanıldığını iddia ediyorlardı.

Sözü uzatmaya lüzum yok... Geçenlerde bir TV programında konuşan bir manken hanım "Dağdaki çobanın oyu ile benimki nasıl eşit olur?" dedi diye bizzat Başbakan Tayyip Erdoğan da adını vermeden bu söz sahibini eleştirmedi mi?

"Gülme komşuna, gelir başına" sözünü anımsatmakla yetinsek...
Yazarın Tüm Yazıları