Nasıl devlet adamı olunur

12 Eylül askeri müdahalesinin ertesindeki günleri çok iyi hatırlıyorum.

O günlerde rahmetli Bülent Ecevit’in yanındaydım.

Arayış Dergisi’ni çıkarıyorduk.

Ecevit ve Demirel, askeri yönetim tarafından hapse atılmış, partileri kapatılmıştı.

Avrupa Konseyi’nden çok sayıda insan Türkiye’ye gelip gidiyordu.

O günün gazetelerine bakın.

Ne Demirel’den, ne Ecevit’ten, ne de onların yakınındaki insanlardan, Avrupa’ya gidip, "Türkiye’yi Konsey’den atın, aleyhte bildiri yayınlayın" gibi bir istekte bulunduğunu gördüm.

Evet, onlar hapse girmiş insanlardı.

Tam aksini yaptılar.

Rahmetli Turan Güneş’in Türkiye’yi Avrupa Konseyi’nde tutmak için verdiği mücadeleyi hálá hatırlıyorum.

Bu, bir kültür farkıdır.

Bu bir vatanseverlik farkıdır.

Ciddi bir siyaset anlayışı farkıdır.

İşte bu devlet anlayışları yüzünden her iki lider de "devlet adamı" olmuştur.

* * *

AKP yandaşları bana soruyor:

"Sen AKP’nin kapatılmasını mı istiyorsun?"

Hayır, asla böyle bir şey arzu etmiyorum.

Bir başka taraf soruyor:

"Sen Ergenekon soruşturmasına karşı mısın?"

Hayır, karşı değilim.

Tam aksine, gerçeklerin ortaya çıkmasını bütün gönlümle arzu ediyorum.

Ama şunu da yapmıyorum:

Mahkemeleri olumlu veya olumsuz yönde etkileyecek davranışlardan, yazılardan özenle kaçınıyorum.

Her iki konudaki görüşüm ise şöyle:

Türkiye, gerçek bir uzlaşma anayasası yaratmak için tarihi bir fırsatla karşı karşıya.

Bu iki fırsat, Anayasal düzenine canı gönülden bağlı makul Türk vatandaşlarını buluşturacak, son yıllarda hayatımızı zehir eden, her görüşteki fanatiğin etkisini nötralize edecek bir yolu açabilir.

İşte o nedenle, önümüzdeki tarihi fırsatı bir kere daha altını çize çize vurgulamak istiyorum.

* * *

Ergenekon soruşturması iyi yönetildiği takdirde, Türkiye’de "demokratik rejime saygılı olmayan" fanatiklerin tasfiyesini sağlayabilir.

Suça katılmayan ama o fikirlere sahip çevreler için de iyi bir terbiye edici işlev görebilir.

Kapatma davasına gelince...

Bu da, Türkiye’de "laiklik konusunda" hassasiyet göstermeyen çevreler için terbiye edici bir işlev görebilir.

Görmelidir.

Ayrıca demokrasi anlayışında da çok sağlam bir uzlaşma temeli yaratabilir.

O da şudur:

Demokrasi, sadece Meclis çoğunluğundan ibaret bir rejim değildir.

Tabii bir de keyfi yönetim meselesi var.

Son yıllarda bu konuda giderek büyüyen bir hoşnutsuzluk var.

O konuda da anlaşmamız lazım.

* * *

Tekrar ediyorum.

Önümüzde büyük bir fırsat var.

Eğer bu iki fırsatı iyi kullanır, bunu hepimiz için, dikkat edin "hepimiz için" diyorum, terbiye edici bir süreç olarak görürsek, bizler de, ülkemiz de kárlı çıkarız.

Ama bunun bir şartı var.

Bu iki süreci de çok iyi yönetmek.

Yani Ergenekon soruşturmasını dejenere etmemek, cadı avına, yeni bir "McCarthyizm"e çevirmemek.

Kapatma davasını da ne intikamcı, ne cezalandırıcı, ne de önyargılı biçimde sürdürmemiz gerekir.

Tekrar ediyorum, bu da herkes için geçerlidir.

Son cümle:

Maalesef, şu ana kadar her iki fırsatın da kaçırılması ihtimali daha yüksek görülüyor.
Yazarın Tüm Yazıları