Ben gidiyorum

BU pazar kaçıyorum.Her şeyden kaçıyorum.Türban sıkıntısından firar ediyorum.

Onun temsil ettiği her şeyi terk ediyorum.

Üstelik bunu biraz da inadına yapıyorum.

İki aydır hayatın bütün keyiflerini bana dar eden her şeyi, herkesi kendi haline bırakıp bahar mevsimimi açıyorum.

Arkasından yaz gelecek.

Nisan, mayıs, haziran, temmuz, ağustos ve eylül.

Ekim ayına kadar bana eyvallah.

* * *

Arkadaşlar ben tatil havasına girdim ve bu bahar ölürüm kimse beni tutamaz.

İçi bu kabız siyasetten, bu türban vesaire marazasından kararmış kim varsa bana takılsın.

Fazla eşyaya lüzum yok.

Yanınıza çiçekli bermudalarınızı, Abercrombie tişörtlerinizi, parmak arası terliklerinizi alın...

Birkaç kitap, bir de iPod’unuz káfi.

İsterseniz, biraz da yakın, uzak hatıra...

Üç beş yaşanmış sahne...

Kim bilir belki de düne ait bir şeyler.

Memleketi hımhımlara, ağır başlı abilere, demokratlara, Ergenekonculara, ona buna bırakıp arkamıza bakmadan çekip gidiyoruz.

Bahar ütopyasına çivileme yapıyoruz.

Oradan çıkıp iki kadeh atacağız ve sonra hemen yaz rüyasına, bu defa balıklama atlayacağız.

Plansız programsız, gamsız kedersiz bir aylak adamlar mevsimini açıyoruz.

Kayıtlar başladı, ipini koparanı bekliyoruz.

Kontenjan yok, hamili kart yok, eşinizin başının bağlı olması zarureti hiç yok...

Burada tek liyakat, hayatı istemek.

Biraz da cesaret...

Bir nevi olduğunuz gibi gelin partisi.

* * *

Evet, son günlerde fena halde sıkıldım.

Her şey üstüme üstüme geldi...

Üfleyip püflemekten bitap düştüm.

Sanki birtakım şeyler, ülkemin üzerindeki o güzelim Akdeniz bitki örtüsünü kaldırıp geriye kapkara çorak bir ülke bıraktı.

İzmir’i özledim.

Çocukluğum gözümde tütüyor.

Mahalle arkadaşlarım yüreğime oturdu.

Enginar tarlalarının, bakla yapraklarının kokusu her tarafıma sindi.

Dört bir taraftan Haris Aleksiyu’nun, Sezen’in şarkıları geliyor.

Ege beni çağırıyor.

Gaipten bir ses, "Bırak o gam álemini, ait olduğun topraklara, keyif ülkesine kesin dönüş yap" diye bas bas bağırıyor.

Allah’tan ki, bağışıklık sistemim çökmüş, hazzın, zeytinyağının, şarabın, müziğin dionizyak çağrısına direnecek mecalim kalmamış.

Her şeyim içimden gelen o muhteşem güdüye emanet.

O ne derse o...

Gel diyor gidiyorum, kal diyor kalıyorum.

Memleket meselesi desen, silinip gitmiş, ne dimağımda ne de defterimde tek satırı kalmamış.

Boş sayfalarımda zeytin ağaçlarından, turkuvaz sulardan, enginar yapraklarından, baklalardan ibaret kenar süsleri.

Tek kişilik bir dil, şahsa mahsus bir alfabe, bir de görünmeyen bir el kaderimi yazıyor.

Alın benim, yazı onların.

Bana tek kelime soran yok.

* * *

A harfinde "Allah", E harfinde "ekmek", H harfinde "hayat", K harfinde "kadın", M harfinde "müzik", Ş harfinde "şarap", Z harfinde "zeytinyağı".

A harfinde niye "Allah" dersen, bana bu harikulade hayatı verdiği için.

Bir minnet amentüsü deyin.

İstersen her harfin karşısına kendi alfabeni yaz.

Deniz, güneş, imbat, ay ışığı, yakamoz, güverte, adalar....

Diyorum ya, bugün giderim, beni kimse tutamaz.

Bahar geldi, ben başımı alıp gidiyorum.

Memleketi gerçek sahiplerine bırakıyorum.
Yazarın Tüm Yazıları