Sol muhalefet ve Avrupa süreci

AVRUPA Birliği, Türkiye’yi AKP krize girince mi hatırladı?

Komisyon Başkanı Jose Manuel Barroso ve Genişlemeden sorumlu AB komiseri Olli Rehn’in el ele vererek Ankara’ya koşmaları, AKP’nin Avrupa’ya geri dönüş kararının "piar"ına katılıp mesajı kuvvetlendirmek için mi?

Bu ziyaretin sadece, AKP’ye destek için düzenlendiğini sanmıyorum.

AKP’nin müzakerelerden sonra reform sürecinde gerekeni yapmadığı o günden bugüne bütün ilerleme raporlarında yer alıyor.

AB ile müzakere için seçilen yöntemin isabetsiz olduğu, müzakere sürecinin gerektirdiği değişim ikliminin yaratılamadığı, Avrupa Birliği Genel Sekreterliği’nin etkin bir biçimde faaliyete geçebilmesi için gereken yasal prosedürün tamamlanmadığı bir sır değil.

İlişkilerdeki gevşeme sadece Türkiye kaynaklı da değil. Brüksel’de uzun bir süre işi ağırdan almayı tercih etti.

Pekiyi nedir bu kıpırdanmanın sırrı?

Kıbrıs olamaz mı?

* * *

KIBRIS
seçimlerinde yeni bir adayın devlet başkanlığına gelmesi, yeni bir görüşme sürecinin başlıyor olması Avrupa açısından çok önemli.

Kıbrıs Rum Yönetimi Lideri Hristofyas’ın kısa süre önce Brüksel’de kendisini ziyareti sırasında Barroso ilginç bir tavır takınmıştı.

"Kıbrıs’ta bizim için görüşme sürecinin başlaması değil, önemli olan sonucudur" demişti Barroso, Annan Planı’ndaki tutarsız tavırlarını dolaylı bir biçimde anımsatarak.

Çünkü Kıbrıs, Avrupa’nın hálá sorunu.

Ve Brüksel, Türkiye’de AB perspektifi karardığında Kıbrıs’ta, daha da büyük sorunları Avrupa içine taşımaya aday olduğunu fark ediyor.

Kıbrıs’ta çözüm süreci, Türkiye’nin AB sürecinden bağımsız olarak yürümez.

Avrupa vizyonu Türkiye için de önemli. Bu vizyonun bulanıklaşması Türkiye’yi, dinciler ile darbecilerin çıkmaz sokağına sürüklüyor.

* * *

AVRUPA
müktesebatına uyum demek sadece siyasi reformları kapsamıyor. Rekabet yasasından tutun da, ihale yasalarına, yolsuzlukların önlenmesine kadar birçok çıkar çevresini rahatsız edebilecek değişikliği de mecbur ediyor.

AKP bunu yapabilir mi? İlk hükümet döneminde olduğu gibi bugün de Avrupa Birliği sürecine meşruiyet arama çerçevesinde yaklaştığı için kolay değil.

Siyasi öncülüğün sürekliliği ve inandırıcılığı olmadan, sırf yasaları değiştirerek reform iklimini yaratmak mümkün değil.

301’i değiştirmek, ifade özgürlüğünün teminatı olabilir mi?

* * *

TÜRKİYE’
nin Avrupa Birliği sürecinin güdüklüğü ne yazık ki, CHP’nin, sosyal demokrat değerleri tamamen rafa kaldırmış olmasından da kaynaklanıyor.

Eğer öyle olmasaydı, 301’in değişitirilmesine karşı çıkmak şöyle dursun, reform sürecinin öncülüğünü kaptırmak diye bir derdi olurdu. Eğer öyle olmasaydı, Brüksel ile doğrudan ve yakından ilişki içinde olur, mesajlarını doğrudan verirdi.
Yazarın Tüm Yazıları