Avrupa gündemine dönüş

AVRUPA Birliği Genel Sekreteri Büyükelçi Oğuz Demiralp, Avrupa müktesebatına uyum çalışmalarının bir dönüm noktasına geldiğini söylerken, aslında bunun köklü bir karar noktası olduğunun altını çiziyor.

Türk ve Britanya dışişleri bakanlıklarının katkılarıyla İstanbul’da düzenlenen Wilton Park toplantısında uzmanlar Türkiye’nin AB’ye katılım sürecini derinlemesine tartıştılar.

Türkiye’nin katılım sürecinin, Avrupa Birliği’nin değişim dönemi ile çakışması sonucu yaşanan ciddi sorunları aşmak için her iki tarafta da yapılması gerekenler üzerinde duruldu.

Birbirini suçlayarak, kabahati birbirine atarak bu sürecin ilerlemesi için çaba harcanmazsa, her iki taraf da bir şey kazanmayacak, hatta kaybedecek.

AKP’nin Avrupa Birliği’ne dönüş sinyalleri bu açıdan önemli. Şu anda, bunun dışında her tarafın kazanacağı başka hiçbir "kazan- kazan" formülü yok.

* * *

AKP
hükümeti, Kıbrıs nedeniyle işler tıkandığında, "biz AB müktesebatına uyum için gereken reformları yapacağız, bunları Avrupa için değil kendi halkımız için yapacağız" sözünü bir türlü tutmadı. Hep erteledi.

Müzakereler sırasında bazı başlıklar açıldı, ufak tefek adımlar atıldı ama Büyükelçi Oğuz Demiralp’in işaret ettiği "değişim reformları"na bir türlü sıra gelmedi.

AKP Avrupa Birliği gündemine öncelik verecekse eğer, bu soruyu hem kendine hem herkese sormalı: Türkiye değişim istiyor mu?

Örneğin iş dünyası, Avrupa Birliği kriterlerine uygun şeffaf bir rekabet ortamına uyum sağlayabilecek mi?

Çünkü sıra ona geldi, rekabet yasaları değişecek.

Bunun gibi, düzeni temelden sarsacak, şeffaflaştıracak çok temel adımlar da var sırada. Sayıştay yasasının düzenlenmesi örneğin. Türkiye toplumu soru soran ve hesap veren bir toplum olmaya hazır mı?

* * *

AKP
, kapatılma davasıyla ilgili tavrını belirlerken, anayasayı adım adım düzenlemelerle revize etme yaklaşımının yarar sağlamayacağını görmeye başladı.

Bu yöntemin adı salam politikasıdır. Bir sorunu dilim dilim çözeceğinizi söyler, işinize gelen adımı atar, gelmeyin erteleyebilirsiniz. Uzlaşmaları baştan reddeden bu yöntem, süreci kendi iradesi doğrultusunda biçimlendirmek isteyen dayatmacı zihniyeti yansıtır.

Önce Cumhurbaşkanı, ardından türban ve şimdi de parti kapatmaların zorlaştırılması girişiminden vazgeçileceği işaretleri geliyor.

Reformları kucaklayan bir sürecin ilk işaretlerini Dışişleri Bakanı Babacan da, bu hafta başında Wilton Park’ta yaptığı konuşmada ortaya koydu.

Her ne kadar kendisine sorduğum zaman, "Bu benim görüşüm, partide henüz konuşmadık" dediyse de Başbakan’ın İsveç ziyareti sırasındaki açıklamaları da bu yöndeydi. Dün gazetelerde de yer aldı.

Babacan, "Avrupa Birliği reformlarına öncelik vereceğiz" dedi "sadece parti kapatmaların zorlaştırılmasına odaklanmayacağız, daha geniş kapsamda reform adımları atacağız."

* * *

TABİİ
, hakkında kapatılma davası olan bir parti ve kadronun bu adımları atması, reformlar için gerekli uzlaşmaları sağlaması bugün artık, önceki güne göre daha zor. Ama Avrupa Birliği’ne geri dönüş, herkes için en iyi seçenek.

Çünkü bu seçim, dar parti çıkarları değil, Türkiye’nin çıkarları için mücadeleye öncelik vermek anlamına geliyor.

Ama şimdi AKP gerçekten böyle bir dönüş yapabilir mi?

Yoksa, bir yıldır değiştirme sözü verdiği 301’de olduğu gibi yine bir geçiştirme, sakinleştirme formülüyle mi karşı karşıyayız?
Yazarın Tüm Yazıları