Demokrasimizde ince ince ayar kavgası yapıyoruz

Hem AKP, hem de laik kesimler, kendilerine göre yorumladıkları bir demokrasi savaşı veriyorlar. Tek fark her iki tarafın demokrasiye bakışları farklı. Bu mücadeleyi taraflardan biri mi kazanacak, bir uzlaşı formülü mü bulunacak, yoksa demokrasi dışı güçler mi devreye girecek? İşte Türkiye’nin geleceğini, hatta AB’ye girip giremeyeceğini dahi, bu savaşın sonu ortaya çıkaracak.

Haberin Devamı

Hem biz laikler, hem de AKP’liler, büyük bir ikilem içindeyiz. Biz bir yandan AKP’nin ülkeyi İslamileştirmesinden kuşkulanıyoruz. Üstelik, bunun aksini gösterecek hiçbir şey yapmadıklarından dolayı bu kuşkularımız kaygıya dönüşüyor ve bunu engellemek istiyoruz. Ancak engellemek için ofsayttan gol atmaya çalışıyoruz. Ak Partililer de ikilem içinde olmalılar. Onlar da, hem ne yapmak istediklerini tam anlamıyla kararlaştıramamış bir görüntü veriyorlar, hem de demokrasi adına ofsayttan goller atıp, seçmenine “Bak ben en iyi müslümanım” diyebilmek için çırpınıyor. Şu anda, her iki cephe de, samimi şekilde inanarak, demokratik sisteme ince ayar yapmaya çalışıyor

 Bu mücadelenin sonunda, taraflardan birinin yüzde yüz kazanması imkansız. Ya bir uzlaşı formülü bulunacak ve birlikte yaşama olanağı doğacak. Türkiye’ye özgü bir İslam-Demokrasi sentezi yakalanacak .  Veya sisteme dışardan bir müdahale olacak.Bu öylesine önemli bir süreç ki, sonunda Türkiye’nin geleceği ortaya çıkacak. Ya, Avrupa’ya girebilecek, demokratik ve modern bir müslüman ülke doğacak veya Orta Doğu’nun karanlıklarına itilmiş, üçüncü sınıf bir ülke yaratılacak...

 

Haberin Devamı

AKP’Yİ SANDIKTA YENMEYİ ÖĞRENMEK ZORUNDAYIZ...

 

Bir defalığına kendi kendimize samimi davranalım ve gerçekleri görelim.

          

Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana, kafamızda bir Türkiye canlandırmıştık ve bu Türkiye’nin gerçek sahipleri de bizlerdik. Kemalist bir yaklaşımla, laik diye adlandırdığımız bu sistemle 80 yıldır bu ülkeyi yönettik. Yol kazaları olduğu zaman, Jandarmamız olarak algıladığımız veya kafamızda o rolü verdiğimiz Silahlı Kuvvetlerimizi, demokrasi adına kullandık. Ancak, bu süreçte Kemalizmin ne anlama geldiğini topluma anlatmak zahmetine girmedik. Atatürk’ün adını ve fikirlerini slogan olarak kullanmakla yetindik. Aradan yıllar geçtikçe toplumu kaybettiğimizi de tam anlayamadık. Ne çağa, ne de değişen Türk toplumuna ayak uydurabildik.

Haberin Devamı

          

Yıllar yıllar sonra, Anadolu’nun içinden bir hareket başladı. Uzun süredir görmek istemediğimiz,  dindar, biraz milliyetçi, kendilerine Milli Görüş adını takan ve sonradan Ak Parti adını alanbir gurup ortaya çıktı. Daha da önemlisi bizim kontrol ettiğimiz parayı ve iktidarımızı paylaşmak üzere geldi.

          

Bizim güvenle ve övgüyle “Biz kurduk “dediğimiz demokratik sistemin kurallarına uyum göstererek iktidar oldular. Uzun süredir ilk defa bir çoğunluk hükümeti kurmakla kalmadılar, yıllarca kemikleşmiş ve önümüzü kapayan nice tabuları yıktılar. Bizi Avrupa’ya taşımak üzere en ciddi adımları attılar. Uluslararası koşulların da yardımıyla, Türk toplumuna “bu iktidar bizi zengin edebilir” hissi verdiler. Şu veya buyöntemlerle halkın kalbini kazandılar. Bizler ise sadece seyrettik.

 

Haberin Devamı

Baktık ki, AKP ile sandıkta başa çıkamıyoruz.

 

Baktık ki, kontrolü kaybediyoruz, bu defa başka  taktikleri denemeye başladık. Gerekçemiz son derece sağlamdı: “demokrasiler de kendilerini korumalıdır. Onların da koruma mekanizmaları vardır.”

 

Aslında söylemek istediğimiz başkaydı: “Sizinle iktidarımızı paylaşmak istemiyoruz. Bunu engellemek için her yolu deneyeceğiz.”

 

Ancak toplum oyunu onlardan yana kullandı. Biz yıllarca görmezden geldiğimiz toplumu kaybettiğimizi bir türlü algılayamadık. AKP’lileri  bir türlü hazmedemedik. Ofsaytlardan gol atmaya çalıştıkça, adamlar kazandılar.

 

Ancak  engellemeye çalıştıkça , AKP’lilere daha fazla kazandırdığımızı göremiyoruz.

 

Haberin Devamı

Ya ülkeyi kaos’a sokacağız veya AKP’yi sandıkta durdurmayı öğreneceğiz.

 

Bunun başka yolu yok.

 

                                 *                               *                               *

 

AKP DE, YÜZDE 47 İLE HERŞEYİ YAPAMAYACAĞINI KABUL ETMELİ.

 

AKP’liler de kendilerini aldatmasınlar. Onlar da bu işi iyi yönetemediler. Gizli gündemleri var mıydı, yok muydu önceleri belli değildi, ancak kafalarında ne var idiyse bunların uygulanmasını yüzlerine gözlerine bulaştırdılar. Belki deneyimsizliklerinden ve bilmeyerek , belki de farklı dünyada yaşadıklarından dolayı, bizlere son derece yanlış mesajlar verdiler.

 

İlk dönemdeki tutumları bizlere “birlikte yaşayabilecekmişiz” hissi verdi.

 

Haberin Devamı

Türban konusunda acele etmemeleri, birçok konuda yanlış adım attıklarını görüp gerilemeleri, Batı dünyasıyla ilişkilerini geliştirmeleri hepimizi ümitlendirmişti. Bunlar farklıydılar.

 

Herşeyi 22 temmuz seçimleri mahvetti.Yüzde 47’lik oy oranına kimseler inanamadı. Şok olduk. AKP’liler de şok oldu.

 

Aslında 22 temmuz gecesi gördüğümüz Tayyip Erdoğan müthişti.

 

Hepimizin duymak istediklerini söylüyordu. Hem de müthiş bir zafer kazandıktan sonra son derece mütevazi, uzlaşıcı ve bütün ülkeyi kucaklayan bir tarzda konuşuyordu.

 

Çoğumuz bu adamınTürkiye’yi gerçekten uçuracağınısandı.

 

Ancak, sonrası kötü geldi.

 

22 Temmuz’un sarhoşluğu sonradan kafalara vurdu.

 

Gelişmeler ardı ardına geldi. Kamuoyuna, Gül’ün Çankaya’ya neden  çıkması gerektiğini iyi anlatamadan Cumhurbaşkanlığı seçimi, ardından da türban adımı, pandoranın kutusunun açılmasıydı.

 

AKP bundan sonra kontrolü kaybetti. Kadrolaşmasıyla, ülkenin yaşamını islamileştirenyaklaşımlarıyla, gizli gündemleri ortaya çıktı. Bizi korkuttular.

 

Hele kapatılma davası, işi çığırından çıkardı. Sert tepki göstermelerinin bir bölümünde haklı olsalar dahi, bizleri anlamamakta ısrar etmeleri, kaygılarımızı giderecek hiçbir adım atmak istememeleri  yaptıkları en büyük hatalardan birkaçıydı.

 

Bu durumdan kurtulmak kolay değil.

 

Nasıl bizler kendi demokrasimizi korumak ve kollamak istiyorsak, AKP’de kendi düşüncelerini korumak ve kollamak istiyor.

 

Eğer AKP’de bu işin kansız bitmesini istiyorsa, biran durup yeniden planlama yapmayı ve bu filmi yeniden başlatmayı düşünmeli.

 

Sonuç:

 

Ne bizler yüzde yüz haklıyız, ne de AKP’liler. Bu ülkeyi birlikte yönetmek, zenginliklerini birlikte paylaşmak ve bu topraklar üstünde birlikte yaşamak zorundayız.  Trene kaza yaptırmak istemiyorsak, senaryolarımıza yeniden bakmalıyız.

Yazarın Tüm Yazıları