Aysun Kayacı yalnız değil

AYSUN Kayacı’nın NTV’deki programda söylediği "Benim oyum ile dağdaki çobanın oyu neden bir olsun" sözleri iyi gürültü kopardı.

Ki bu durum bizim ülkemiz için normal sayılır.

Bakın etrafınıza, en çok tartıştığımız, en çok konuştuğumuz konular böyle ipe sapa gelmez meseleler değil mi?

Bu ülkede gündeme gelecek ve orada kalacaksanız yapmanız gereken de budur.

Öte yandan Aysun Kayacı’nın bu sözleri söylemesi onun "sarışınlığına" bağlanıyor ama bu cennet vatanda sarışın-esmer, kentli-köylü demeden birçok kişinin aynı şeyleri düşündüğüne de hiç kuşkum yok.

Buna benzer sözleri o kadar çok duydum ki.

Bunun en temel nedeni demokrasi fikrinin büyük bir kitle tarafından özümsenmemiş, içselleştirilmemiş olması.

Bizde "demokratik hak" denilen şey, herkesin kendi görüşündeki insanlar için uygun gördüğü bir şeydir.

Herkes demokratik haklarını kullanmak ister, ama bir başka fikirde olanların da demokratik haklarının olabileceği fikrine uzaktır.

"Ben seçimde şu kadar oy aldım, demokrasi varsa istediğimi yaparım" düşüncesini en çok dile getirenler bile sıra başkasının demokratik hakkına gelince "buz kesilirler".

Sokaklara çıkıp miting yapanlara da kızarlar, gazetelerde kendi fikrini açıklayanlara da.

Beğendikleri bir fikri yazanlara alkış tutarlar, beğenmedikleri fikirleri yazanlara "Kaç para aldın da bunları yazıyorsun" diye sorarlar.

Ne yazık ki bu ülkenin önemli bir çoğunluğu böyle düşünür, demokrasiyi böyle yaşar.

Aysun Kayacı tekil bir örnek değildir.

Özgür medya demokrasinin gerekli şartıdır

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, son gelişmelerin nedeninin "bir siyasi zihniyetin yanlısı olan medya" olduğunu söyledi.

Ülkemiz medyasının içinde bir siyasi partiye açıkça angaje olmuş gazete ya da televizyon arıyorsak, onları bulabileceğimiz yer AKP’nin yakın çevresidir.

"Bir siyasi zihniyet" derken kastettiği CHP ise bugünkü medya düzenimiz içinde bu partiye angaje olmuş bir yayın organı bulabilmekse neredeyse olanaksızdır. Cumhuriyet Gazetesi dahil!

Ciddi satışa ya da reytinge sahip yayın organlarının belli bir siyasi zihniyetin işaretiyle hareket ettiği iddiası ise doğru değil.

Benim "kitlesel medya" diye tanımladığım kesim ise, sayfalarını her görüşten yazarlara açmış durumda.

Bu gazeteler, altı yıllık AKP iktidarı süresince doğru ve olumlu buldukları icraatları destekledi, doğru bulmadığını ise eleştirdi.

Eğer Başbakan gerçekten demokrasi fikrini içselleştirmiş olsaydı, özgür medyanın demokrasinin ayrılmaz bir parçası olduğunu da bilirdi.

Gazetecilik, doğası gereği muhalif bir meslek! Çünkü gazetelerin işi halk adına iktidarların icraatlarını denetlemektir.

Doğru bulduklarını da desteklerler ama işimiz iktidar şakşakçılığı değildir.

Hiç kuşku duymayın ki dünyanın başka yerlerinde de iktidar sahipleri, gazeteleri ve gazetecileri sevmezler.

Ama bu sevmeme durumu, gazetecilerin eleştiri hakkından yakınmaya da yol açmaz.

Türkiye’de ise iktidarlar kendilerine bağlı bir medya isterler. Bunu bulamayınca sinirlenir, olumsuz giden her şeyden medyayı sorumlu tutmaya başlarlar.

Başbakan’a önerim bununla yaşamaya alışması.

Özgür medya hep olacak ve eleştirecek.

Açıklamadaki ilginç cümle

CUMHURBAŞKANLIĞI Genel Sekreterliği’nin, bir vatandaşın sorusuna verdiği yanıtta yer alan bir ifade, Cumhurbaşkanlığı makamının, kendisini "yasaların üzerinde" gördüğünü düşündürtüyor.

Mal Bildiriminde Bulunulması, Yolsuzluk ve Rüşvetle Mücadele Kanunu ve ilgili yönetmeliğinin Cumhurbaşkanlığı makamını bağlamayacağına ilişkin ifade bu!

Ve bu açıklama, bana öyle geliyor ki daha önceden yapılmış hatalı bir işlemin üzerini örtmek üzere o açıklamaya konulmuş.

Ekvador Devlet Başkanı’nın eşine Suudi Arabistan Kralı tarafından verilen değerli armağanların satılıp, parasının kamuya yararlı hayır işlerinde kullanılacağının açıklanması üzerine, benzer hediyenin burada Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın eşlerine de verilip verilmediğini sormuştum.

O tarihte Suudi Kralı’nın Ankara gezisinin üzerinden yaklaşık olarak 1 ay geçmiş ve söz konusu kanundaki "değer tespiti ve bildirim süresi" aşılmıştı.

Büyük olasılıkla bu hediyeler ısrarlı sorularım üzerine kayıt altına alındı ancak yasal süre aşıldığı için açıklanamıyor ve Genel Sekreterlik de "Bu kanun Cumhurbaşkanlığı makamını bağlamaz" ifadesinin arkasına saklanıyor.
Yazarın Tüm Yazıları