Yalancılık ’siyasal İslam’ın temel ilkesi

ASLINA bakarsanız "yalan" ile İslam ve Müslüman kelimelerinin yan yana gelmesi bir oksimoron olabilir.

Çünkü çocuklar bile bilir ki gerçekten inanmış bir Müslüman için yalan söylemek, ağır bir günahtır ve Müslüman bunu yapmaktan kaçınır.

Ancak iş İslam dinini siyasi amaçlara alet etmek, dini kullanarak iktidarı ele geçirmek olunca yalan söylemek sıradan bir durum olabiliyor. Siyasal İslam, yalanı bir silah olarak kullanmakta bir sakınca görmüyor.

Vakit Gazetesi,
bunun en çarpıcı örneklerini her gün veriyor.

İlhan Selçuk’un gece yarısı evi basılarak gözaltına alınmasını eleştirmiştim, hatırlayacaksınız.

Vakit Gazetesi buna çok kızmış.

"Merve Kavakçı’nın evi gece yarısı basıldığında alkış tutmuşlardı" diye yazıyor.

O günleri gayet iyi hatırlıyorum. Radikal’in Genel Yayın Yönetmeni idim. Ve bugün İlhan Selçuk’a yapılanları eleştirenlerin hemen hepsi, Merve Kavakçı’nın evinin bir gece yarısı basılmasına da itiraz etmişlerdi.

Vakit’in "alkış tutanlar" listesinde benim de adım geçiyor.

Yalanlarının yüzlerine vurulması onları etkilemiyor biliyorum ama bu yalanlara inanan saf vatandaşlarımız olabilir.

İnternette Radikal’in "eski sayılar" bölümüne girip, 1999 yılını seçtikten sonra, 20 Ekim 1999 tarihli "İşaret fişeği" başlıklı yazımı okuyabilirsiniz. (Merve Kavakçı’nın evi 19 Ekim 1999 gece yarısı basılmıştı.)

Şunu söylemeliyim: Bugün AKP’nin icraatının laik demokrasiyi tehlikeye düşürdüğünü düşünüyorum, onun için demokrasiyi savunuyorum. Dün de savunduğum şey demokrasiydi, bugün de!

Sorun, siyasal İslamcıların her dönemde işlerine gelen şeyi savunan ilkesizler olmalarında. "Takiye" kavramı bizim sözlüğümüzde yok, bunu onlardan öğrendik!


Müslümanları kim temsil ediyor?

İSLAMCI medyada, laikliği savunanlara karşı en sık yöneltilen eleştirilerden biri de şu:

Nüfusunun yüzde 99’u Müslüman olan bir ülkede, bu yapılanlardan neden rahatsız oluyorsunuz?

İyi bir soru aslında.

Sorun bu "yüzde 99’un" nasıl bir kitle olduğunun iyi tarif edilmesiyle ilgili.

Kaba aritmetikçilik yaparsanız şöyle yanıt verebilirsiniz: Evet bu ülkenin nüfusunun yüzde 99’u Müslüman ve bu Müslümanların sadece yüzde 47’si son seçimde AKP’ye oy verdi. Geri kalan yüzde 53 oy vermedi.

Ama bunun saçma bir yanıt olacağı da çok açık. Çünkü ne o yüzde 47 homojen bir kitle, ne de öteki yüzde 53.

İçlerinde Aleviler var, Sünni olup da Müslümanlığı Recep Tayyip Erdoğan gibi anlamayanlar var, İslam’ı yaşamının merkezine koyanlar var, namaza cumadan cumaya ya da bayramdan bayrama gidenler var. Kendine Müslüman deyip de ne namaz kılan, ne oruç tutan bir kitle var.

Ve bütün bunların dışında klasik anlamda "Müslüman sayılmayacak olanlar" da var. Ateistler, deistler vs. Hıristiyanları, Yahudileri de söylemeye gerek var mı bilmiyorum. Mesele de buradan çıkıyor zaten.

Siyasal İslamcılar, nereden aldıkları belli olmayan bir yetkiyle aslında var bile olmayan "yüzde 99’luk Müslüman kitle adına" konuşma hakkını kendilerinde buluyorlar.

Bu ülkede her cinsten insan var ve onların hepsini tek bir tanım içine sığdırabilmemiz mümkün değil.

Bu ülkede hep birlikte yaşamak zorundayız ve laik demokrasi bunu sağlayabilecek tek yöntem.

Laiklik karşıtı uygulamalar konusunda hassasiyet göstermemizin nedeni bu.


Türkiye’de işler böyle yürür

MUĞLA’nın Pina Yarımadası’nda, tahsisle kiraladığı orman arazisine otel yapmak için izinsiz olarak denizi dolduran şirketle ilgili haberleri hafta sonu Hürriyet’te okudum.

Şirket 3 hafta, günde 24 saat çalışarak dolgu ile iki iskele ve bir mendirek inşa etmiş.

Şirketin hafriyat ve dolgu işlerini yapan kişi şöyle diyor: "Ocak ayında izin istedik, 10 gün içinde izinleri almış oluruz."

"İzin alamazsanız ne olacak" sorusuna verdiği yanıt da şu: "Türkiye’de işlerin nasıl yürüdüğünü biliyorsunuz!"

Ben o kadar bilmiyorum ama belli ki işlerin nasıl yürüdüğünü şirket iyi biliyor.

Biliyor ki sonradan "pardon" demekle mesele bitiyor. Atı alan Üsküdar’ı geçip, gemisini de yüzdürüyor!

3 hafta süren ve tonlarca taş-moloz taşınan dolgu boyunca Milas Kaymakamı’nın olaydan haberi olmamış.

"Dolgu yapmamaları için uyarmıştık, hemen soruşturma başlatıp dolgunun durdurulması talimatını vereceğim" diyor.

Ortada duracak iş kalmış gibi!

Çevreye saygısının düzeyi belli olan bu şirketin, tahsis yapılan orman arazisini nasıl koruyacağını da tahmin edebilirsiniz.

Bu izin vakit geçirilmeden iptal edilmeli. Elbette, iznin sahibi Recep Tayyip Bey’in gözdelerinden biri değilse!
Yazarın Tüm Yazıları