Sarıgül: Alın terimize kimse ’macera’ diyemez

GAZETENİZDE bugün (dün) yayımlanan "Sarıgül ve arkadaşlarının CHP’deki maceraları sürüyor" başlıklı yazınızı her zamanki gibi özenle ve dikkatle okudum.

Yazınızın içeriği son safhaya yaklaşan demokrasi ve hukuk mücadelemi kısaca anlatıyor.

Ancak yazının başlığında yer alan ’macera’ kelimesinin beni ve bizleri destekleyen yurttaşlarımı ziyadesiyle rahatsız ettiğini ve üzdüğünü de söylemeliyim.

Sizin de bildiğiniz gibi CHP Şişli Gençlik Kolları’ndan başlayarak, partinin her kademesinde emek vererek, ter dökerek TBMM Başkanlık Divanı’na kadar uzanan, Türkiye’nin en çok oy alarak seçilmiş belediye başkanlığına varan bir hizmet yarışının içinde oldum. Bütün bunlara erişirken genel merkezlerde hazırlanan listelere girebilmek için sıra bekleyen ya da buralara erişebilmek için siyasi doğrultusundan ödün verenlerden hiç olmadım.

Yargıtay Başsavcılığı’nın açtığı dava ile alevlenen süreç, Türkiye’de mevcut Anayasa ve Siyasi Partiler Yasası ile siyaseti özgürleştirmenin mümkün olamayacağını da ortaya koymuştur.

Yeni bir Anayasa ve yeni bir Siyasi Partiler Yasası için ise ulus iradesi yerine genel başkan iradesi ile oluşturulmuş meclislere güven duyulamayacağı açıkça beyan edilmektedir.

Bütün bunları yollara düştüğüm günden bu yana söylemekteyim.

Bu söylediklerimin sadece parti içi mücadele için olmadığı, özgür ve çağdaş bir siyasi anlayışın toplumda güven ortamı oluşturacağını bildiğim içindir.

Bu Şişli’de görülmüştür. Farklı siyasi düşüncedeki, farklı kültür ve inançtaki yurttaşlar yararlı gördükleri, hizmet ayrımı yapmayan, herkese aynı sıcaklık ve anlayışla yaklaşan ve güven duyulan bir yönetime hem de siyasi rüzgarların partimiz için esmediği bir dönemde yüzde 70’e varan oy vermişlerdir.

Şişli örneği dikkate alınması gereken bir ’Türkiye Projesi’dir. Bu emeğimiz, bu alın terimiz ve bunu yok etmeye çalışanlarla olan mücadelemiz macera olarak nitelenemez. Bizler macera peşinde değil, Türkiye’de sosyal demokrasinin iktidar olması için çaba ve emek sarf ediyoruz.

Bu güven boşluğunu dolduracak tek siyaset bizim siyasetimizdir.

Mustafa SARIGÜL

Şişli Belediye Başkanı


21 Mart Dünya Şiir Günü nedeniyle Erhan Tığlı’dan:

Şiir bir a(ş)kdenizdir /Yakamozlaşan /İçinde gökkuşağı barındıran /Çiçekler açan

Şiir bir a(ş)kdenizdir /Düşünceye kucak açan /Duygulara dalga /Özlemlerimize mesken olan

Şiir bir ak(ş)kdenizdir /Zaptedemez onu hiçbir korsan.

SORU... Abdüllatif Şener, AKP’nin Anayasa suçu işleyeceğini tahmin ettiği için mi siyasetten çekilmişti? Yoksa, AKP’nin kapatılması halinde yerine kurulacak partinin genel başkanlığını üstlenmek için kendisini bilerek mi ’nadasa’ bırakmıştı?

Ankara’dan Yozgat’a giden mimarla mühendislik okunmaz

KIZIM Yozgat Bozok Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi Mimarlık bölümü 2. sınıf öğrencisi. 1994 yılında Erciyes Üniversitesi bünyesinde kurulan 2006’da Bozok Üniversitesi adını aldı burası. Geçen hafta kızımı ziyarete gittiğimde karşılaştığım tablo beni şoke etti. Mimarlık eğitiminin en önemli dersi olan yapı derslerine bir ’Yapı Teknikeri’ giriyor. Üniversitede öğretim görevlisi statüsüyle mimarlığın en temel dersine nasıl girebiliyor? Bildiğim kadarıyla diğer mimarlık bölümlerinde profesörler hatta rektör yardımcıları statüsünde bu önemli dersler veriliyor.

Bir diğer sorun ise; Proje derslerine Ankara’dan anlaşmalı serbest mimar giriyor. Haftada bir gün ders veren mimar tam maaş alıyor. Bir gün için gelip devletten tam maaş almak nasıl oluyor anlamadım.

Mimarlık milenyum mesleği kabul ediliyor artık. Doktorun bir hatasında bir kişi ölürken, mimarın bir hatasında on, yüz, binlerce kişi ölebiliyor.

Rektör Prof. Dr. İnci Varinli, çok kaliteli bir rektör. Böyle bir uygulamaya nasıl izin veriliyor?M.S.

Ben neyim?

"Gaflette miyim?

Korkuyor muyum?

Yoksa neme lazımcı mıyım?"

(O.Yıldırım’dan)


Biliyor musunuz

YAZAR Memduh Bayraktaroğlu’nun ’Bencil Hesaplar’ isimli romanının; ünlü yönetmen Abdullah Oğuz tarafından sinemaya aktarılacağını, romanın kahramanı başbakan rolünde dünyaca tanınmış perküsyon sanatçı Burhan Öcal’ın oynayacağını... TÜRKİYE Gençlik Birliği İstanbul Şubesi 1. Kurultayı’nın Attila İlhan Kültür Merkezi Saat: 11.00’de yapılacağını (İstiklal Cad. Meşrutiyet Sok. 3/3 Beyoğlu www.tgb.org.tr)...

Yağmur zemini kalmadı

CHP’nin ’İstanbul’a Çözüm’ toplantısında su toplama havzaları ile ilgili bir tebliğ sunan İ.Ü.’den Doç. Dr. Ahmet Ertek bakın ne diyor: "İstanbul’daki kentsel gelişime baktığımızda yerleşim daha kuzeye doğru kayıyor. Yerleşim artıkça ormanlık alanlarda yok olmayla yüz yüze kalıyor. Bugün yağmur bulutları İstanbul’a geliyor ama yağmuru bırakmadan geçip gidiyor. Çünkü İstanbul’da yağmuru bırakacak zemin kalmadı. İstanbul için ciddi bir kuraklık söz konusu. Nüfusu gittikçe artan İstanbul’da hele ki 3. Köprü’nün yapılmak istendiği şu günlerde hiçbirimizin 2040 yılında böyle bir İstanbul istediğini düşünmek istemiyorum."

(Mart 2009’da yapılacak 5. Dünya Su Forumu toplantısına hazırlık amacıyla bugünkü Dünya Su Günü dolayısıyla Harbiye Askeri Müze, Kültür Sitesi’nde iki gün sürecek paneller başlıyor.)

DÜZELTME Dünkü ’AKP=Rabbena, hep bana’ başlıklı yazıda "Şu okullar olmasa Milli Eğitim’i ne güzel idare ederdim" sözü tabii Hasan Ali Yücel’in değil. Okurumuz Halil Ersoy’un yanlışı bizim de dalgınlığımıza geldi. Eksik olmasınlar okurlarımız ’düzeltme’ için mesaj yağdırdılar. Ancak bu sözün yakıştırıldığı çok isim ortaya atıldı. Maarif Nazırı Zühtü Paşa, Mustafa Haşim Paşa, Hamdullah Suphi Tanrıöver’i bildirenler de vardı. Gazeteci ve tarih yazarı Murat Bardakçı’ya sorduk; sözün sahibinin 20. yy’ın ilk yıllarının Maarif Nazırı Lüleburgazlı Emrullah Efendi’ye ait olduğunu söyledi. Düzeltir, özür dileriz.
Yazarın Tüm Yazıları