Biz tartışıyoruz, atı alan Üsküdar’ı geçiyor

KÜRESEL krizin tehlike sinyallari sıklaştı.

Ekonomi uzmanları bundan en fazla etkilenecek ve ekonomik depreme uğrayacak ülkelerin başında Türkiye’nin geleceğini söylüyor.

İş çevreleri hükümeti sürekli uyarıyor:

Acil önlemler alın.

İç piyasada dar boğaz giderek büyüyor.

Ekonomik performans düşüyor.

Büyüme hızı yavaşladı, rekabet gücü geriliyor.

Enflasyon yükseliyor.

Binlerce firma kapanıyor.

İşsizlik artıyor.

Cari açık giderek büyüyor.

Dışardan daha fazla kaynak bulmak zorunlu hale geliyor.

Avrupa Birliği ile ilişkiler durdu.

IMF ile ilişkiler belirsizlik içinde.

Aman mali disiplini bozacak düzenlemelerden kaçının. Yerel seçimlerde denetim dışı harcamalar yapmayın.

* * *

Başbakan Erdoğan bunları dile getirenleri o bildiğimiz üslubuyla tersliyor:

"Ne yapacağımızı sizden mi öğreneceğiz."

Sonra da çıkıyor kürsüye, 13 milyon insanın yoksulluk, 600 bin insanın da açlık sınırı altında yaşadığını unutarak ekonomide pembe tablolar çiziyor.

Halkı aldatıyor.

Sadaka ekonomisi uygulayarak oy almaya devam edeceğini hesaplıyor.

İyi güzel de bu yalancı politika nereye kadar gidecek?

Türkiye duvara toslayana kadar.

Peki sonra ne olacak?

Bu kötüye gidişi gizlemek için Başbakan sürekli olarak gündemler yaratıp hepimizi tartıştırıyor.

"Türban" diyor.

Kadınlara "En az üç çocuk doğurun" diyor.

"Katili devlet değil, ancak maktulün ailesi affeder" diyor.

Biz bunları tartışırken o ülkeyi istediği gibi yönetiyor.

Ne ekonomide olup biteni, ne yolsuzlukları, ne devletin ele geçirilmesini, ne rejimin canına okunmasını görüyoruz.

* * *

Bu da yetmiyor Genelkurmay’la muhalefet de birbirine girerek Tayyip Bey’in işini kolaylaştırıyor.

Tartışma tam durulacağı sırada yapılan gereksiz konuşmalarla yeniden alevleniyor.

Ben Deniz Baykal’ın konuşmasını baştan sona dikkatle dinledim.

Genelkurmay Başkanı’nın bu konuşmayı niçin vatan hainliği ve seviyesizlik olarak değerlendirdiğini anlayamadım.

Tartışmayı uzatmasının nedenini ise hiç anlayamadım.

Laik, demokratik rejim zor bir dönemden geçiyor.

AKP Türkiye’nin üzerine Amerika’nın da telkini ve desteğiyle İslam şalını alıştıra alıştıra geçiriyor.

Atatürk’ün başlattığı aydınlanma devrimini yavaş yavaş karartıyor.

Ülkenin sosyal yaşamını dinsel esaslara göre yeniden şekillendiriyor.

Çağdaş eğitimi, dini eğitimle sulandırıyor.

Yabancı fonlar ve tarikatlar eliyle beslenen bir sürü aydın bu geri gidişe destek veriyor.

Ülke ayağımızın altından kayıp gidiyor.

Bütün bu olup bitene karşın biz ne yapıyoruz?

Bol bol tartışıp birbirimizin kaşını gözünü yarıyoruz.

Öte yandan atı alan da Üsküdar’ı geçiyor.
Yazarın Tüm Yazıları